"أجبر" - ترجمة من عربي إلى تركي

• zorunda
• zorladı
• zorla
• zorluyorum
• zorlamış
• baskı
• mecbur
• zorlamam
• zorladım
• zorlanmış
• zorlayamam
• zorlayan
• zorlamıştı
• zorluyordum
• zorlandığını

İç savaş sırasında, o ve ailesi Nijerya'ya kaçmak zorunda kaldılar.
خلال الحرب الأهلية، أجبر هو و عائلته على الهرب إلى نيجيريا.

Bu klipler ve bunlar gibi diğerleri, ordu ve polisi soruşturma yapmaya zorladı.
هذه الفيديو, وغيره, أجبر الجيش والشرطة على بدء تحقيقات.

Hele ki buradan zorla çıkarıldığımı ve yerimi aldığını seyrettiğimi düşününce!
وأن أجبر على ترك المنزل لها وأدعها تأخذ مكانى

İnsanları, ne düşündüklerini söylemeye zorluyorum.
بشكل عام أجبر الناس أن يخبروني ماذا يفكرون.

Şu an bunları bizim de görüyor olmamızın tek sebebi parlamentonun Facebook'u bunları vermek için zorlamış olması.
والسبب الوحيد في رؤيتنا لهم الآن هو أن البرلمان أجبر الفيسبوك على تسليمهم.

Bir seferinde kendisini başka bir evrendeki kendisine karşı savunmak zorunda kaldı.
ذات مرة أجبر على الدفاع عن نفسه ضد نفسه فى كون آخر

Bana yardım etmezsen yaşı benden iki kat büyük biriyle evlenmek zorunda kalacağım.
إذا لم تساعدني سوف أجبر علي الزواج من شخص أكبر من عمري بمرتين

Eğer hepiniz aynı fikirdeyseniz kimse bana bu yolculukta eşlik etmek zorunda değil.
إن كان هذا ما تشعرون به لا أجبر أي منكم على الاستمرار معي

Bu sorgulama Çin'de çevre bilincinin oluşmasını sağladı ve Çin hükûmetini kirliliğe karşı önlem almaya zorladı.
وقد أدى هذا التساؤل إلى صحوة بيئية نوعية في الصين، مما أجبر الحكومة الصينية على معالجة مشاكل التلوث لديها.

Ama onun yüzünden! Şişkoyu zorladı.
و لكنه هو ، هو الذى أجبر البدين على القفز

Fakat Alman İmparatorunutahttan inmeye Alman Ordusu zorladı.
لكنّه كان الجيش الألماني الذي أجبر القيصر على التنازل

Beni ürün dolabına zorla soktu ve bana diğerlerinden farklı davrandı..daha önce kimsenin davranmadığı gibi.
لقد أجبر على ذلك و قد لمسني كالآخرين أفضل جهاز جراحي لمسني

İstemediği bir şeyi zorla yaptırmak benim işim değil.
حسنـــاً, أنه ليس من واجبي أن أجبر . أبنتي أن تفعل شيء لا تريده

Sonra içeri zorla girdi şimdi de gitmiyor.
ومن ثمّ أجبر نفسه على الدخول، وقال الآن أنّه لن يُغادر.

Ve burada bir adamı büyük bir çavdar ekmeğiyle ilişkiye zorluyorum.
هنا أنا أجبر رجل بأن يجامع هذا الخبز الكبير.

Doris'i benim suç fikrime katılması için zorlamış olan bir şeytani adamdım.
كنت مخادعاً قد أجبر دوريس على الانضمام لمشروعي الاجرامي.

"Son ihtilaflar yüzünden, zaten baskı altında olan Halicorp Şirketi New Lago'da gerçekleştirmek istediği hamleleri tekrar değerlendirecek.
الجدل المثار أجبر شركة هاليكورب التي تتعرض للهجوم أن تعيد التفكير في انتقالها إلى نيو لاجو

Yani, ticaret komisyonu bizi duruşmaya çağırırsa, karşı tanıklık etmeye mecbur kalabilirim.
أعني، إذا قدمتنا الهيئة الفيدرالية للمحاكمة، يمكن أن أجبر على الشهادة ضدك.

Biri intikamı öğrenirken öbürü merhamet etmeyi öğrenir. Ben taşları zorlamam. Onlara özgürlüklerini veririm.
عندما يتعلم أحدهم الأنتقام،يتعلم الآخر الرحمة، أنا لا أجبر الأحجار،أنا أعطيهم مساحة من الحرية.

Tek bildiğim, kendimi bağırmamak için zorladım... ve mücadeliyi bıraktım.
كنت أجبر نفسي على عدم الصراخ. و سرعان ما توقفت المقاومة.

Bu adam tarafından zorlanmış:
أجبر على القيام بذلك بتحريض من هذا الرجل

Bana bakması için kız kardeşimi zorlayamam çünkü parasını geri aldı
لا يمكنني حتى أن أجبر أختي لتعتني بي لأنها استعادت أموالها

Eski şef editörünü senin gibi genç birini gazeteye sokmak için zorlayan oydu.
هو الشخص الذي أجبر رئيس التحرير السابق بوضع تفاهاتك في هذه الصحيفة

Bu yüzden esir aldığı düşmanları kuşatma araçlarını ölüm bölgesine kadar götürmeye zorlamıştı.
. . لذا فقد أجبر سجناء العدو المأسورين للتحرك والانتقال إلى الأمام لمنطقة القتال

Bir şeyleri değişime zorluyordum çünkü kendimi kanıtlama ve başarı ihtiyacı beni tüketmişti.
كنت أجبر الأشياء على التغيير لأنني استهلكت للحاجة إلى النجاح أو لإثبات نفسي.

Mr. Dominguez! in özgürlük vaadine karşılık karısını öldürmeye zorlandığını düşünüyoruz. Hadi.
تشك أن السيد " دومينغيز " أجبر على قتل زوجته بوعد بالحرية