| Bugüne kadar bunca silahı ithal etmişsin, bununla ilgili küçük bir görüşme olacak. | Open Subtitles | هذه الايام ,عندما تستورد أسلحة بهذه الكمية فهناك تسمية تطلق على هذا العمل |
| Ateşte bir şey pişirmiş olabilirler ama kitle imha silahı yapmamışlardır. | Open Subtitles | ربّما أستطيع أن أراهم يُعدّون الحلويّات، ولكن أسلحة للدمار الشامل؟ فكلاّ |
| Çok silahımız olsaydı, neler yapabilirdik. | Open Subtitles | لو كان لدينا أسلحة أكثر فكر ماذا كنا سنفعل |
| Soygun, silahlı soygun saldırı, ölümcül silahla saldırı, silahlı soygun. | Open Subtitles | السطو, السطو المسلح أعتداء, أعتداء بأستخدام أسلحة مميتة, والسطو المسلح |
| Asilerin silahlarını daha yeni topladık. Geri verme riskini göze alamayız. | Open Subtitles | لقد جمعنا أسلحة الثوار للتو لا يمكننا المخاطرة بتسليمها لهم مجددًا |
| Aslında, bu yüzden daha fazla insan bir silaha sahip olmayı seçiyor. | TED | في الحقيقة، هذا هو السبب الذي يجعل أناساً أكثر يختارون امتلاك أسلحة. |
| - Mahkumları silahlara yaklaştıramayız. | Open Subtitles | وليس من الجيد أن يبلغ السجناء أسلحة نارية |
| Birinden fazlası lazım bize. Bu işi silahsız da halledebiliriz. | Open Subtitles | هذا السلاح أكثر مما نحتاجه بإمكاننا القيام بذلك بدون أسلحة |
| Bir sürü silahı olan koca koca adamlar bizim sokağa park etti de. | Open Subtitles | لقد رأيت للتو مجموعة من الاشخاص . مع أسلحة كبيرة توقفوا في الزقاق |
| Gerçekten de çok etkili bir kitle imha silahı. | TED | أنه سلاح قوي جداً من أسلحة الدمار الشامل. |
| Gangsterlerin silahı var ama ateş etmezler. | Open Subtitles | يحمل المتمرّدون أسلحة لكنهم لا يجيدون التصويب |
| Eskileri silahlandırmak için silahımız bile yok. | Open Subtitles | نحن لا نملك حتى أسلحة لنسلح الجنود القدامي |
| Albay, kurtulmak için yeterli silahımız yok. | Open Subtitles | . كولونيل , ليس لدينا أسلحة كافية لكى نحاصرهم |
| Eğer bir hayvan görürseniz, sıradan silahlı olanlara haber verin. | Open Subtitles | إن رأيتم حيواناً فانقلوا هذه المعلومة للأشخاص الذين يحملون أسلحة |
| Onunla Herat'taki ofisinde görüştüğümde, dört kocaman silahlı dört iri adam eşliğinde girdi içeri. | TED | عندما قابلتها في مكتبها في هيرات، دخلت وهي محاطة بأربعة رجال عظام يحملون أربع أسلحة ضخمة. |
| Sizin insanlarınız çok istekli bir şekilde kitle imha silahlarını birbirlerine atmasalardı, | Open Subtitles | بدون أسلحة الدمار الشامل و لولا إن قومك أصبحوا يرشقون بعضهم الآخر |
| Gökyüzü hiçbir ülkeye ait değildir ve gökyüzünde hiçbir silaha yer yoktur. | Open Subtitles | السماء لا تنتمي لأيّ بلد .ولا توجد هناك أيّ أسلحة في السماء |
| İyi plan yapılırsa, silahlara hiç gerek kalmaz. | Open Subtitles | اني أجد أسلحة بدائية وغير ضروري جدا إذا عمل تخطيطه الصحيح |
| Yarısı silahsız savaşıyordu ve liderlerine güvenmiyordu. | Open Subtitles | نصفهم شرعوا بالعمل بدون أسلحة تحت قيادة رجال لا يثقون بهم هيا ايها اللقطاء |
| Bize doğrultmuş makineli silahların olduğu uzun nöbetçi kulübesini hatırlıyorum. | TED | أتذكر أبراج الحراسة العالية وعليها أسلحة رشاشة موجهة إلينا. |
| Irina Derevko'yu yanında bir tek sen varken altı nükleer silahın yanına göndermem. | Open Subtitles | لست حول لترك إرينا دريفكو قرب أسلحة سلكس النووية أشرف على فقط بواسطتك. |
| Zamanla, silahlarımız olacak, ve bizi zafere ulaştırmaya yetecek kadar yiyecek ve içeceğimiz. | Open Subtitles | بمرور الوقت، سيكون عندنا أسلحة والطعام والشراب الكافي طوال المدة حتى بلوغ النصر |
| İngiltere, büyük tahrip silahlarının var olduğunu kesin delille sağladı. | Open Subtitles | وقد زودتهم انجلترا بأدلة قاطعة على وجود أسلحة الدمار الشامل |
| Eğer içinizden biri silahını savaş alanında ya da başka bir yerde bırakırsa geri dönüp onu tek başına almaya gidecek. | Open Subtitles | إذا خلّف أحدكم أسلحة وراءه خلال المعركة أو في أي مكان آخر.. فسيرجع لاستعادتها .. وحده |
| İnsan silahlarına karşı. Ruhunun içine eden kristal kılıçtan değil. | Open Subtitles | من أسلحة الرجال، وهذا لا يشمل السيف ذو الحجر الكريستالي |
| Sizin yıkım silahlarınız şu anda emniyetle bizim hükmümüzdeler ve iki gizli hedefe yönlendirilecekler. | Open Subtitles | أسلحة الدمارِ الشامل بتاعتك الآن بسلامة في حوزتنا وسَيَتم نقلُهم إلى هدفين سريينِ. |