ve Bunun tartışılmaz bir doğruluk, hep doğru olduğunu sanırdım. | TED | و المفترض أن ذلك كان سطح حقيقي , دائما حقيقي |
Çocuk, Bunun dopamin seviyesini arttırıp, kızı kendine aşık edebileceğini düşünmüş. | TED | وقد عرف أن ذلك سيدفع الدوبامين لأعلى، وأنها ستقع في حبه. |
Bunun çok şey istemek olduğunu biliyorum ama bunu öneren ilk insan değilim. | TED | أعلم أن ذلك يتطلب الكثير، ولكنّي لست في الواقع أول شخص يقترح ذلك. |
bunu yasa dışı yapmak, çoğumuzun tek başına çalışması demektir. ki bu bizi şiddet içeren suçlara karşı savunmasız bırakır. | TED | بجعل ذلك غير قانوني يعني أن الكثيرين منا يعملون بصفة فردية، من الواضح أن ذلك يجعلنا عرضة لمرتكبي أعمال العنف. |
Fakat Bunun kötü olmadığını değil, yeni bir şey olmadığını söylüyorum. | TED | لكني لا أقول أن ذلك سيء، أقول وحسب أنها ليست جديدة. |
İlk önce Bunun filmden kaynaklanan bir hata olduğunu düşündüm. | Open Subtitles | فى البدايه أنا أعتقدت أن ذلك مجرد عيب فى الفيلم |
Erkekler Bunun olmadığına emindir ama çoğu kadın bunu yapmıştır. | Open Subtitles | جميع الرجال يظنون أن ذلك لم يحدث ومعظم النساء يفعلنها |
Önceleri Bunun benim için daha iyi olacağını düşündüğüm için uzak durdum. | Open Subtitles | أجل، بقيت بعيدة في البداية لأنني ظننت أن ذلك سيكون أسهل لي. |
Ama sonra sen geldin ve Bunun doğru olmadığını anladım. | Open Subtitles | لكـن ظهـرتِ أنت بعدهـا و أدركـت أن ذلك غيـر صحيح |
İkiniz de Bunun tehlikeli olduğunu biliyordunuz ama o gitmeliydi. | Open Subtitles | كلاكما عرفتما أن ذلك كان خطر لكنها اضطرت الى الرحيل. |
Bak, Bunun tamamen benimle ilgili olmadığını biliyorum, ama hadi. | Open Subtitles | أنظر , أعلم أن ذلك ليس بشأنى لكن بالله عليك |
Ayrıca Bunun korkunç bir hata olduğunu, ve pişmanlık duyduğunu da söyledi. | Open Subtitles | و قد أخبرنى أيضاً أن ذلك كان غلطة شنيعة غلطة يندم عليها |
O anda Bunun önemli bir şeyin başlangıcı olduğunu anladım. | Open Subtitles | وفي ذلك الحين، عرفت أن ذلك كان بداية لشيء مهم |
Ama ben de doğru olduğunu düşündüm. Sanırım çok fazla kız tanıyorum. | Open Subtitles | ولكن ظننت أن ذلك كان مناسباً أعتقد أنه أعرف الكثير من الفتيات |
Ve kesinlikle eminim ki bu şey şu kahrolası ışık. | Open Subtitles | و أراهن بدولارات مقابل كعك منكم أن ذلك الضوء اللعين |
Ne olur ne olmaz diye bir vazgeçme kontratı imzalat. | Open Subtitles | لو أن ذلك سيطمئنك إجعلهم يوقعون على تنازل ليست مشكلة. |
JD: Herhangi bir yeni teknolojide olacağı gibi, özellikle böyle bir teknolojide, birçok görüş açısı oluşabilir ve bu bence gayet normal. | TED | ج د: أعتقد أنه مع ظهور أي تقنية جديدة، خصوصا مثل هذه ستكون هنالك آراء متباينة وأعتقد أن ذلك أمر مفهوم تماما. |
Bütün ömrümce ilgimi çeken bir şey, ister inanın ister inanmayın, yoksulluk. | TED | يبدو أن ذلك من اهتمامي الدائم صدقوا ذلك أو لا، في الفقر. |