Gitsen iyi olur yoksa cenaze masrafını ben ödemek zorunda kalabilirim. | Open Subtitles | من الأفضل أن تمضي أو قد اضطر إلى دفع ثمن جنازتك |
İki oğlu hapse atıldı, kendisi Brüksel'e sığınmak zorunda bırakıldı. | Open Subtitles | ابناه كانا مسجونين كما إنه اضطر لطلب اللجوء في بروكسل |
Charlie, eğer asıl nehir yatağını takip edersek, Peder Torres ve adamlarının altınlarını bırakmak zorunda kaldıkları büyük mağarayı bulabileceğimize inanıyordu. | Open Subtitles | رأى شارلى أننا إذا اتبعنا المسار الاصلى للنهر سنتمكن من تحديد الكهف الذى اضطر الاب تورس ورجاله الى ترك الذهب فيه |
Sonuç olarak istifa etmesi gerekti. | TED | لذا اضطر الى الاستقالة. أليس ذلك لطيفاً؟ |
Bu durumda, Almanlar da bir el atmak zorundaydı. | Open Subtitles | في هذه الحالة اضطر الالمان لتقديم يد المساعدة |
Ben utanç verici diyordu, bak eski erkek arkadaşı tutuklamak zorunda. | Open Subtitles | ما أقوله هو انه من المحرج أن اضطر لإعتقال خليلي السابق |
Ya da kendi yaratıp çözmek zorunda kaldığı bir kriz olarak anılır. | Open Subtitles | أو ربما سيتم تذكره أنه قد اختلق أزمة، ومن ثم اضطر لحلّها. |
Buluşacağım adamlardan biri bir keresinde denizde kaybolup denizanası yemek zorunda kalmıştı. | Open Subtitles | أحد الأشخاص الذين سأقابلهم فُقِد في البحر ذات مرة. اضطر لتناول قنديل. |
Tonla para kaybedeceğim ve bir arkadaşımı öpmek zorunda kalacağım. | Open Subtitles | سوف اخسر الكثير من المال سوف اضطر ان اقبل رجل |
Polisler suç tahminleriyle uzman desteği olmadan baş etmek zorunda kalıyorlardı. | TED | اضطر رجال الشرطة تعلم كيفية التعامل مع توقعات الجريمة دون دعم الخبراء. |
Birçoğu, hayatlarında daha iyi bir yere gelmek için geçmişleri hakkında hikâyeler uydurmak zorunda kalmıştı. | TED | العديد منهم اضطر لتأليف قصص عن ماضيه فقط لمحاولة البقاء على قيد الحياة. |
Oyunculardan birine göre hakem, sayı sonuçlanmadan boyun tutulmasıyla emekli olmak zorunda kaldı. | TED | وفقًا لأحد اللاعبين، اضطر الحكم للانسحاب برقبة متألمة قبل نهاية النقطة. |
Yanisi, perdelerini açmak zorunda kaldı bu sayede içeriyi görebilirsin. | Open Subtitles | اضطر لفتح النافـذة، وبوسعنا أن نرى ما بالداخل. |
Ama o küçük kızın sözüne güvenmek zorunda kalmak istemezdim. | Open Subtitles | لكني اكره ان اكون في موضع حيث اضطر للاعتماد على كلمة هذه الفتاة |
Peder Abbott önce iyilikle davranmayı denedi ama... en sonunda ona, katıksız hapis cezası, hatta kırbaç cezası vermek zorunda kaldı. | Open Subtitles | وقد جرب الأب رئيس الدير معاملته بالحسنى ولكنه اضطر بالنهاية للجوء لحرمانه من الخبز والماء، بل وحتى الجلد بالسوط |
Kaderimin ezikleri üzerime çektiğim olduğu gerçeğini kabul etmem gerekti. | Open Subtitles | من الواضح اننى قد اضطر إلى مواجهة المزيد فمن الواضح ان قدرى هو جذب الفاشلين |
Bir iş için gitmesi gerekti. Gecikmez. | Open Subtitles | .اضطر للذهاب لإنجاز شيء ما لن يطول غيابه. |
Frankie, ona maç ayarlamak için elini cebine atmak zorundaydı dışarıdan idarecilere para ödeyerek ödülü cazip hale getirdi. | Open Subtitles | اضطر فرانكى للدفع من جيبه لكى يجلب مباريات جيّدة كان يدفع للمديرين مبالغ زائدة |
Gerekirse birilerini pataklamak ve isim almak için burada. | Open Subtitles | وهي هنا لركل مؤخرات وأخذ أسماء محددة لو اضطر الأمر |
Erken çıkması gerekmiş anlaşılan. | Open Subtitles | اضطر للمغادرة باكراً أليس كذلك؟ |
Kumarda sıfırı tüketmiş. Bir kart oyunundan sonra, bu teçhizatı elden çıkarması gerekiyordu. | Open Subtitles | اضطر إلى أن يترك تلك العصابة بعد لعبة قمار بالورق |
Seni dinleyecektir,aylarca,yıllarca,mecbur kaldıkça. | Open Subtitles | سوف ينصت إليك ﻷشهر، لسنوات إن اضطر إلى ذلك |
Zavallı babam kileri kupa odası yapmak zorunda kaldı | Open Subtitles | حتى اضطر أبي المسكين لتحويل المخزن إلى غرفة كؤوس |