Hayata şeyinle bakman beni hiç ilgilendirmez ama Tiina mutluluğu hak eden biridir. | Open Subtitles | لا يهمني إذا كنت تعتقد أن لديكم ديك ، ولكن تينا تستحق السعادة. |
Tam aşkı, mutluluğu ve güveni bulmaya başlamışken bunlar olmak zorunda mıydı ? | Open Subtitles | هكذا عندما بدأت أسلك درب السعادة والأمان وأرى الحب يحصل هذا الآن ؟ |
John ile tanışmak büyük mutluluğun keşfi ve büyük mutsuzluğun yok edilmesiydi. | TED | كان لقائي بجون بمثابة إكتشاف قمة السعادة وأيضا القضاء على التعاسة الكبرى، |
Eğer dağ tırmanışı yapan, zorlu dağlara tırmanan insanların kitaplarını okuyorsanız, bu kitapların sevinç ve mutluluk anlarıyla dolu olduğunu mu düşünüyorsunuz? | TED | إذا قرأت كتباً عن أشخاص تسلّقوا جبالاً ، جبالاً صعبة ، هل تعتقد أنّ هذه الكتب مليئة بلحظات البهجة و السعادة ؟ |
Benim gelirimi tartışmayacak kadar mutluyum, ama sanırım biraz hayal kırıklığına uğrayacaksınız. | Open Subtitles | أنا فى شدة السعادة لمناقشة مصادرى معكِ ولكنى أعتقد أنى سأخيب آمالك |
Etrafında mutluluktan uçuşan kelebeklerin olmaması seni korkutmasın. | TED | لا تدع أمراً كنقصٍ في السعادة البالغة يخيفك. |
Gizli saklılık ve yalanın, birlikte yaşayacağımız mutluluğa ağır bastığını. | Open Subtitles | أن المكر والكذب يفوق السعادة التي يمكن أن ننالها سوياً |
Bunlarin mutluluklar ne ilgisi var? | TED | ولكن ماهي الامور المشابهة لتلك .. عندما يخص الامر السعادة |
Bazen mutluluğu ararken, hayatın ne anlama geldiği hakkında kafa yorarsınız. | Open Subtitles | فى بعض الأحيان وخلال سعيك لتحقيق السعادة تتفكّر في معنى حياتك |
mutluluk hepimizin istediği bir şeydir bu yüzden mutluluğu ararız. | Open Subtitles | .. السعادة .. شئ نريده جميعاً لذا، فنحن نبحث عنه |
Bir de bazıları vardır ki, mutluluğu aramayı bırakır. çünkü bir gün hep karşılarında duruyor olduğunu fark ederler. | Open Subtitles | ولكن يوجد أولئك الذين توقفوا .. عن البحث عن السعادة .. لأنهم اكتشفوا ذات يوم أن سعادتهم أمامهم .. |
İkiniz arasında her ne oluyorsa, umarım, hak ettiğin mutluluğu bulursun. | Open Subtitles | مهما كان ما يدور بينكما أتمنى أن تجدي السعادة التي تستحقّينها |
O gün mutluluğu buldular bir araya geldiler ve bugün hâlâ birlikteler. | Open Subtitles | لقد وجدوا السعادة بذلك اليوم الذي تقابلا فيه وكانوا معاً ولايزالون معاً |
Araştırmaya göre bu çaresizliği öngören şey mutluluğun eksikliği değil. | TED | ووفقاً البحث، ما يسبب هذا اليأس ليس عدم وجود السعادة |
Çünkü bu denli büyük bir mutluluğun onlara gerçekten ait olduğuna inanmazlar. | Open Subtitles | لأنهن لا يجرؤن على التفكير ان هذه السعادة يمكن ان تكون لهن |
Kampanyamızda mutluluğun bireyin kendisinde başladığını... ve sonrasında çevresine yayıldığını belirtiyoruz. | Open Subtitles | نحب أن نقول حملة السعادة تبدأ بقوة الحياة وتمتد إلي الخارج |
Beni yanlış anlamayın. Bence mutluluk, çocuk için mükemmel bir hedef. | TED | ولا تفهموني بطريقة خاطئة أظن أن السعادة لأطفالنا هي هدف رائع. |
Ve de tabi ki mutluluk hakkında bir film yapmak değmez diye düşünebilirsiniz, | TED | وبالطبع يمكنكم أن تظنوا أن العمل على فيلم عن السعادة ليس جديرا بالإهتمام٬ |
Mutluydum. Seninle çok mutluyum ama diğer her şeyden sıkılmıştım. | Open Subtitles | كنت في غاية السعادة بك، وضجرة من كل شيء آخر. |
Oğlumla evlendikten sonra, mutluluktan çok acı tattın. | Open Subtitles | لقد حصلت على المتاعب اكثر من السعادة بعد ان زوّجته |
O, yüzlerdeki kederi mutluluğa çeviriyor, savaşta zaferi kazandırıyor, ve ölüleri diriltiyor. | Open Subtitles | إنـها تعطي السعادة في وجه المصيبة الإنتصار في الـمعـركـة و إحـياء الميت |
Eğer konuşmanızı böldüysem özür dilerim. mutluluklar ve en iyi dileklerimle. | Open Subtitles | أعتذر لو عطلتكم اتمنى السعادة وأطيب الاماني للجميع |
O parayı da bana zevk veren şeylere harcamayı severim. | Open Subtitles | و أنا أحب أن أنفق مالي على ما يمنحني السعادة |
Ben gerçekten senin gibi birini memnun etmekten çok mutlu olurum. | Open Subtitles | أنا بالحقيقة بغاية السعادة أنني سأرضي شخص مثلك |
Darrin, senin adına çok sevindim. Eminim melek gibi biridir. | Open Subtitles | دارين, أنا فى قمة السعادة من أجلك وأنا واثقه أنها ملاك |
O birden parlayıveren neşe kıvılcımları hoş. | TED | انه لامر رائع ان نملك تلك اللحظات التي نصل بها الى حدود السعادة القصوى .. ولكنا لحظات سريعة جداً |
Evet, Felicity Fisher ve Anton'un Brick ile bağlantısı olduğunu söylemişti. | Open Subtitles | شيئا حيال ذلك يشعر مألوفة. نعم. السعادة لم نقول ان فيشر وانطون كانت موصولة مع لبنة. |
Başka biri için yaşamanın, güzel birşey olduğunu bana öğreten öğretmen. | Open Subtitles | الذي علّمَني بأنّ هناك الكثير من السعادة في العيش لشخص آخر |
Sizi tebrik ettiğimi ve ikinizin de mutluluğunu dilediğimi söylemek istedim. | Open Subtitles | ، و أردت أن أبارك لكِ ولا أتمنى سوى السعادة لكما |
Betsy sırılsıklam aşıktır ve daha mutlu olduğunu hiç hissetmemiştir. | TED | بيتسي مغرمة جداً، و لم تشعر سابقا بمثل هذه السعادة. |