Karanlıktaki kötü şey eski sevgilime dönüşmeden önce benden bir şey saklamazdın. | Open Subtitles | أنت لم تخفي عني إلا أن الشيئ السيئ الكبير أصبح حبيبي السابق |
-Orası kötü taraf, sen atlayıp zıpla, minik büyülü at gibi davran. | Open Subtitles | هذا الجانب السيئ حيث يمكنك أن تقفز وتوثب حوله مثل حصان سحري |
İyi ve kötü zamanları ayırmakta benim değerlendirme yetim pek keskin değildir, ama bu seferki gerçekten kötü bir zaman. | Open Subtitles | ليس كأن قوة ملاحظتي كانت دقيقة بشكل عملي للتفريق بين الوقت الجيد و الوقت السيئ و لكن في هذا الإحساس |
kötü bir hasat geçirdiler. Birçok insan iyi hasat yapamadı. | Open Subtitles | كان هنالك بعض الحصاد السيئ بضع من الناس لم يعملو |
Sanırım bana olan nefreti geçti, ama hala kötü kişiyim. | Open Subtitles | أعتقد بأنه تخطى مسألة كراهيتي لاكنني لا أزال الشخص السيئ |
kötü tarafı, her yerde ses ve ağırlık sensörleri olması. | Open Subtitles | أمّا النبأ السيئ فهو وجود مجسّات وزنيّة وسمعيّة هنا وهنا |
Bak, bence burası o kadar da kötü değil, Carter. | Open Subtitles | انظر, انا لا ارى. ما هو السيئ في ذلك كارتير |
Kocan eve dönene kadar soğuyacak olmaları kötü. Nerede o? | Open Subtitles | من السيئ أنه سيبرد قبل عودة زوجكِ للمنزل أين هو؟ |
kötü haberse röntgen çektik ve vücudunuzda garip bir iskelet adam var. | Open Subtitles | الخبر السيئ أننا صورناك بالأشعة وجسمك يحوي على هيكل عظمي مخيف لرجُل |
Bir elini kaybetmiş olsan bile nasıl bir gangster bu kadar kötü dövüşür? | Open Subtitles | حتى وإن خسرت يدك، فما رجل العصابات هذا السيئ جداً في القتال. ؟ |
Ve sonra kötü havada da iyi havada olduğu kadar rahat uçmayı öğrendim ve cihaz kullanma derecemi aldım. | TED | و تعلمت القيادة في الجو السيئ والجيد ثم تقييمي الخاص بالمعدات. |
Oscar Wilde'ın dediği gibi, hakkında konuşuluyor olmasından daha kötü bir şey varsa, o da hakkında konuşulmuyor olmasıdır. | TED | كما قال أوسكار وايلد، الشيء الوحيد السيئ من يجري الحديث عنه ليس هو يجري الحديث عنه. |
Benim gibi kapitalistlerin ve işçilerin arasındaki gücü dengelemesi kapitalizm için kötü değildir. | TED | موازنة قوة الرأسماليين مثلي والعاملين ليست بالأمر السيئ بالنسبة للرأسمالية. |
Bu bağlamda, kötü iyiden daha güçlü olabilir ama sadece iyi daha yaygın olduğu için. | TED | في هذا السياق، السيئ قد يكون أقوى من الجيد، ولكن لأن الجيد أكثر وفرة. |
Zamanla, işten kaynaklanan stresle karışan bu kötü beslenme, kronik bir hastalığa yol açar. | TED | وبمرو الوقت، فإن هذا النظام الغذائي السيئ مرافقاً للعمل المرهق، يسببان مرضاً مزمناً. |
Ve bakın, bu çiçek yararlı böceklerle dolu, iyi olanlarla, tripsleri, yani kötü olanları yok etmişler. | TED | وانظروا ، هذه الزهرة غارقة مع البق المفترسة، مع الجيد منها، بعد القضاء على السيئ منها، والتربس. |
Biraz uyu. Her şeyi kötü bir rüyaymış gibi unut. | Open Subtitles | . أحصلي على قسط من النوم إنسي كل شئ كالحلم السيئ |
Beni suçlayamaman kötü oldu, değil mi? | Open Subtitles | من السيئ أنك لم تستطع إلصاق هذه التهمة لي ؟ |
Sanırım neyin iyi, neyin kötü olduğunu bilmiyorum. | Open Subtitles | أخمن أنني لا أعرف ما هو الجيد وما هو السيئ |
Tren kaçırma derken, Broadham kavşağındaki şu korkunç köprüyü hatırladım. | Open Subtitles | الحديث عن تفويت القطارات يذكرني بالجسر السيئ عند تقاطع "برودهام" |
Ne yazık ki bunu aileniz ödeyecek. On sene sonra ne olur şu Fransa'nın hali? | Open Subtitles | سوف أبلغ والديك يا حسرة على مستقبل فرنسا السيئ |
Bu berbat gerçek gerçekten yararlı olabilecek bir bilgi parçası. | Open Subtitles | ذلك السِرّ السيئ سَيَكُونُ شيء ثمين للمعلومات في الحقيقة. |
Michael Jackson'un Bad albümünü dinlerim. | Open Subtitles | l يَحْبُّ ألبومَ مايكل جاكسن السيئ. |
Çünkü bence artık bu Yaramaz çocuğu kullanmanın vakti geldi. | Open Subtitles | لأنى أظن انه حان الوقت لكى تقود هذا الفتى السيئ |
Kutsal Topraklar'da on yıl sinekler ve yılanlar tarafından ısırıldık vahşilerce katledildik, bozuk şarapla zehirlendik kadınlar tarafından küçük düşürüldük, ateşler içinde kıvrandık ve bunların hepsini Tanrı'nın haşmeti adına yaptık. | Open Subtitles | عشرة سنوات في الأرض المقدسة أُصاب بعض الأفاعي والذباب اذبح من قبل الهمج واسمم بالنبيذ السيئ |
Fakat siyasi bir hile ile polis barbarlığını ve polis suistimalini siyahın siyaha şiddeti ile örtmeye çalışıyorlar. | TED | ولكن تبقى هناك حيلة سياسية تكمن في محاولة تأليب وحشية الشرطة أو سلوك الشرطة السيئ ضد العنف المتبادل بين السود. |
İyi, beraberinde iyiyi getirmez, kötü de kötüyü. | Open Subtitles | الجيد لا يؤدي لجيد ولا السيئ لسيئ. |