Uygun şartlar altında kristaller, atomlarının düzenlemesini yansıtan geometrik şekillere dönüşürler. | TED | بوجود الظروف المناسبة، ستنمو البلورات في أشكال هندسية تعكس ترتيب ذراتها. |
Bu şartlar altında, Mösyö, size bir özür borçluyum. Bir miktar da para. | Open Subtitles | تحت هذه الظروف يا سيدي، أنا مدين لك بالاعتذار و ارجاع بقية نقودك. |
Şimdi de bu koşullar altında tuhaf gelebilecek bir ricam olacak. | Open Subtitles | والآن لدي ما قد يبدو في هذه الظروف الحالية طلباً غريباً |
Fakat bu koşullar altında, yapabileceğim bir şey yok. Üzgünüm. | Open Subtitles | لكن فى هذه الظروف , لا يمكننى فعل شئ أسف |
Dünya'da yaşamı başlatan koşulları da yine bu ısı sağladı. | Open Subtitles | وهي تخلق الظروف الملائمة من أجل بدء العيش على الأرض. |
O şartlarda bir operasyon yürüten tüm birimler her zaman hareketli olmalıydı ve yaralılar, tabii ki sizi aniden durduruyorlardı. | Open Subtitles | الوحدات التى كانت تعمل تحت هذه الظروف كان عليها أن تتحرك طيلة الوقت وبالطبع وجود جرحى كان يعوق تقدم الحمله |
Bazı insanları yaşam şartları kötü yapar, durum öyle gerektirir, anlarım. | Open Subtitles | بعض الناس يأثمون كرهًا، تدفعهم الظروف صوب ذلك الاتّجاه، أعي ذلك. |
Holden'ın vücudu, şartlar ne olursa olsun etkileyici bir düzeyde çalışıyor. | Open Subtitles | جسم جولدن يعمل بمستوى يمكن وصفه بالمثير للإعجاب رغم الظروف المحيطة |
Şey, evet ama şu şartlar altında, seninle burada kalabilirim diye düşünmüştüm. | Open Subtitles | حسنا.. نعم.. لكنّي إعتقدت ربما اللّيلة في ظل الظروف الحالية أنا قد |
Bu şartlar altında, başbakanın güvenliğini size teslim etmenin... uygun olduğunu düşünmüyorum. | Open Subtitles | في ظل هذه الظروف لا أعتقد أنك مؤهل لمسؤولية حماية رئيس الوزراء |
Bu şartlar altında fark ettik ki mali küreselleşme faydalı olabilir. | Open Subtitles | نجد أنه في ظل هذه الظروف العولمة المالية قد تكون مفيدة |
Bu şartlar altında, Mr. Ronson seni tekrar tutmak istiyorum. | Open Subtitles | تحت هذه الظروف, سيد روانسون انا مستعد لتوظيفك مرة اخري |
"Öyle korkunç koşullar hüküm sürüyordu ki, Tanrının oraya uğramadığı çok açıktı." | Open Subtitles | كان هناك تلك الظروف المروّعة والتى قرّر الرب أن لا يذهب هناك |
Dünya'nın bu bölgesindeki koşullar birçok yönden Mars'taki koşullarla benzerlik gösteriyor. | Open Subtitles | الظروف في هذا الجزء من العالم تشبه كثيرا الظروف على المريخ |
Peki, keşke koşullar daha iyi olsaydı ama seninle tanıştığıma çok memnun oldum. | Open Subtitles | حسنا امل لو كانت الظروف افضل لكن من المؤكد انه جميل اللقاء بك |
Bu yüzden yapmamız gereken çeliğe dönüşmeni sağlayan koşulları tekrarlamak. | Open Subtitles | لذا علينا الآن تكرار الظروف التي سببت ظهور قوتك الفولاذية؟ |
Rebecca ve Jon'un bu şartlarda ölen 3. çift olduğunu sanıyoruz. | Open Subtitles | نعتقد أن ريبيكا و جون هم ثالث ثنائي يموت بهذه الظروف |
Ve bu en kötü durum geri bildirimini engellememize yardımcı olabilir. | TED | ويمكن أن يساعدنا أيضًا في تفادي حلقة التغذية العكسية التي تمثل أسوأ الظروف. |
O sırada orada değildiniz sevgili Kontum yani şartları bilemezsiniz. | Open Subtitles | لم تكن حاضراً, عزيزي الكونت, لذلك لا يمكنك معرفة الظروف. |
Senden önce aynı durumda olanların şansları ile aynı şansa sahipsindir. | Open Subtitles | فهناك احتمال أن يكون شخص غيرك قد مر بنفس الظروف قبلك |
Şu durumlar altında anlayacağını düşünüyorum, neden kendi adamlarımla kalmayı tercih ettiğimi. | Open Subtitles | تحت هذه الظروف , أعتقد أنك تتفهم لم أفضل التمسك بجماعتي الخاصه |
Pek çok Afrikalı için bugün nerede dünyaya geldiği, hangi koşulların içine doğduğu, hayatının geri kalanını belirleyen temel etkendir. | TED | للكثير من الأفارقة اليوم ، مكان سكنك ، مكان مولدك ، الظروف المحيطة بنشأتك ، تحدد المسار لمستقبلك حياتك. |
Şu anki koşullara bakacak olursak herkesin iş başında olması gerekli görünüyor. | Open Subtitles | بمعطى الظروف بدى من الضروري أن أقدم كل العون على دفة القيادة |
Bu tür durumlarda, insanın kendisini ele vermemesi çok zor. | Open Subtitles | من الصعب أن تشجب هذا الأمر في مثل هذة الظروف |
Bugün size bu şekilde hitap ettiğim için sözlerime özür dileyerek başlamak istiyorum. | Open Subtitles | في البداية أود حقا أن أعتذر عن الظروف التي أقابلكم وفقا لها اليوم |
Davanın özel durumu göz önüne alınarak mahkeme bir uygulama değişikliğine gidecek. | Open Subtitles | نظرًا إلى الظروف الخاصة المحيطة بهذه القضية فإن المحكمة ستتخذ إجراءات خاصة |
Artık yavru mercanların, yetişkinlerin uyum sağlayamadığı bazı zor şartlara uyum sağlayabildiğini düşünüyoruz. | TED | وبدأنا نفكر أن صغار المرجان قد يكون ليها القدرة على التكيّف مع بعض هذه الظروف على عكس البالغ منها. |