Thea ile ne kadar vahşi ve eğlenceli zaman geçiriyoruz sanıyorduk. | Open Subtitles | لقد اعتقدنا أننا سنحظى بوقت شديد الإثارة و مرح مع تيا |
Yarın önemli bir gün benim için. Beyler siz iyi zaman geçirin. | Open Subtitles | بجانب أن لدي يوم حافل غداُ ولكن هيا تمتعوا أنتم بوقت رائع |
Şanghay beni biraz yavaşlattı da. Sizi bulmaya çalışırken iyi vakit geçirdim. | Open Subtitles | حسناً.إن شنغهاي قد عطلتني قليلاً لقد مررت بوقت عصيب محاولاً العثور عليكم |
Çünkü iyi vakit geçirelim istedim ama sizin hapları yutmayacağınızı biliyordum. | Open Subtitles | لأننا كنا نحظى بوقت ممتع ولكنكم لم تكونوا تُريدون الإستمتاع به |
O iyi giderse, bir tane daha alırsın. Sonra sürekli gitmeye başlarsın. | Open Subtitles | ربما لو مضى الأمر جيداً، ستأخذين درس آخر أو تسجلين بوقت كامل |
Çocuklar babanızla gerçekten zorlu zamanlar geçiyoruz ve sonunun nasıl olacağını bilmiyorum. | Open Subtitles | يا أطفال ، أنا وأباكم نمر بوقت عصيب جداً حالياً لا أعرف ما قد سيحصل |
Bak, neyin peşindesin bilmiyorum, ama seninle yakın bir zamanda uzun uzun konuşacağız. | Open Subtitles | اصغي، لا أعرف إلام تخططين، ولكن علينا خوض نقاش طويل بوقت قريب للغاية |
- Şaka yapmıyorum. Her zaman olduğu gibi boş vakitlerinde Ar-Ge yapabilirsin. | Open Subtitles | لا أمزح، يمكنك القيام بالأبحاث والتطوير بوقت فراغك كما كنت تفعلين دائماً |
Bence başlamak için bundan iyi bir zaman olamaz. Gel. | Open Subtitles | لا أستطيع في التفكير بوقت آخر غير هذا لكي نبدأ |
Annemle özel bir zaman geçirdim ve sonunda kafamda bir ışık çaktı. | Open Subtitles | لقد حظيت بوقت ممتع مع أمي منذ قليل والمصباح أخيراً قد اضاء |
Bence başlamak için bundan iyi bir zaman olamaz. Gel. | Open Subtitles | لا أستطيع في التفكير بوقت آخر غير هذا لكي نبدأ |
Bir tahmin yapmam gerekiyorsa Kansas'ta iyi vakit geçiriyormuş derim. | Open Subtitles | لو كان علي التخمين لقلت أنها تحظى بوقت جميل هناك |
Hadi ama, iyi vakit geçirmemiz gerek, ...şimdi hasta olamazsın. | Open Subtitles | هيا جئناً لنحظى بوقت ممتع لا يمكن أن تمرضى ألآن |
Aile kavramı üzerine vurgu yapsak bile burada, bu güzel güneşli tatil beldesinde size yalnız başınıza vakit geçirtmek için buradayız. | Open Subtitles | الآن وبرغم توكيدنا على أهميّة الأسرة، إلّا أنّنا هنا في منتجع مدينة الشمس نودّ الحرص على أن تنعموا بوقت من الخلوة. |
Şu anda karımla uçmak ve güzel vakit geçirmek istediğimi söylesem? | Open Subtitles | ماذا عن الآن عندما اريد الطيران مع زوجتي واحضى بوقت لطيف؟ |
Annem burada beni görse, çanta toplamaktan daha kısa sürede Valleys'te olurum. | Open Subtitles | إن رأتني أمي بهذا المكان سأرجع للوديان بوقت أسرع من حزم حقيبة. |
Baban annen olmadan çok zor zamanlar yaşıyor,değil mi? | Open Subtitles | أوه, وآلدك يمر بوقت صعب بدون وآلدتك, أليس كذلك ؟ |
Üçüncüsü, yakın zamanda bölgeye taşınmış ve test sonuçları sayılmayacak çocuklarla zamanını harcama. | TED | الثالثة .. لا تهدروا وقتكم على الطلاب الذين انتقلوا من ولايات اخرى بوقت متأخر بحيث نتائجهم لن تؤخذ بعين الاعتبار |
Galeri saat 6'da kapanır. Söylediğim gibi, nakliyat kısa bir süre içinde varır. | Open Subtitles | المعرض يقفل في الساعة السابعة، وكما قلت، الناقل يصل بعد ذلك بوقت قصير |
Bu hafta bir ara benim tenis alanına uğrar mısın? | Open Subtitles | هل قد تمانعين بالمرور بملعب التنس بوقت ما بهذا الأسبوع؟ |
Galakside tüm yıldız geçitlerini aynı anda nasıl çalıştıracağımızı ben düşündüm. | Open Subtitles | أنا من اكتشف.. كيفية تشغيل كل البوابات في المجرة بوقت واحد |
Yiyeceğin zamanı, uyuyacağın zamanı, tuvalete gideceğin zamanı sana söylerler. | Open Subtitles | فهي التي تسمح لك بوقت الطعام ومواعيد النوم والذهاب للمرحاض |
İyi eğlenceler Ve yakında Dünya'da görüşmek dileğiyle. | Open Subtitles | فلتحظى بوقت جيد000 واْتمنى رؤيتك على كوكب الأرض قريبا نحن نفتقدك |
Şirketin kaynaklarıyla ve şirket zamanında iş yerinde seks satın alımını yasakladığını açıkça belirten bir politika. | TED | سياسةٌ تقول بوضوح، أن الشركة تمنع شراء الجنس أثناء العمل، بموارد الشركة أو بوقت الشركة. |
Böyle zamanlarda arkadaş ziyareti için oldukça konforlu bir yer... | Open Subtitles | إنه مريح من أن يكون لي أصدقاء يزورونني بوقت كهذا |
Evet. Aslında, Lukas'ın çürüklerinin hepsi, kutuya girmeden çok önce olmuş olabilir. | Open Subtitles | أجل وفقاً لكل كدماته فقط حدث قبل وضعه في الصندوق بوقت طويل |
Bu kadar geç saatte aradığım için özür dilerim ama yarın sabah seninle görüşmem gerekiyor. | Open Subtitles | أسفة على الإتصال بوقت متأخر لكن من الضروري أن أجتمع معكِ في الصباح |
"Keza, tüm kazaların eş zamanlı meydana gelmesi nedeniyle..." | Open Subtitles | بالاظافة بسبب حقيقة ان الحوادث قد وقعت بوقت واحد |