Yani bütün sezgilerinizi düşününce kendi sezginizin yanlış olduğuna inanmak oldukça zor. | TED | لذا، فاذا فكرت حول كل أفكارنا، فانه صعب تصديق أن فكرتك خاطئة. |
Başkan için bu diskin 300 milyon dolar değerinde olduğuna inanmak zor. | Open Subtitles | يصعب تصديق أن حاملة البيانات هذه تساوي 300 مليون دولار عند المستشار |
İnsanların bir geliri yoktu ve Amerika'da kimse, Amerika'da geliri olmayan kişiler olduğuna inanmak istemiyordu. | TED | لم يكن للناس دخل، ولا أحد في أمريكا يود تصديق أن هناك أشخاص في أمريكا بدون دخل. |
Cidden, senin o kirpiğinin gerçek olduğuna inanamıyorum. | Open Subtitles | جديا, لا يمكنني تصديق أن رموشك هذه حقيقية |
Hâlâ annemin çıktığı gizli adamın babam olduğuna inanamıyorum. | Open Subtitles | لا يمكنني تصديق أن الرجل السري الذي تواعده أُمي هو أبي |
Benim gibi şüpheci birinin, bu olanların birkaç delinin geçmişte işledikleri saçma cinayetlerin sonucu olduğuna inanmamı beklemiyorsun herhalde. | Open Subtitles | أتدرين، جانبي الشكاك يجد صعوبة في تصديق أن كل هذا نتيجة قتل بعض الأشخاص المجانين في الماضي |
Winston'in böyle bir sey yapacagina inanmakta biraz zorlaniyorum. | Open Subtitles | يصعب علي تصديق أن وينستون أن وينستون قادر على فعل هذا |
Korkusuz gençlik hikâyeleriyle sizi eğlendirirken büyükannenizin önceden trapez sanatçısı olduğuna inanmak zor olabilir. | TED | بينما تغمرك البهجة حين تستمع إلى حكايات شبابها، سيكون من الصعب عليك تصديق أن جدتك كانت تحترف اللعب على أرجوحة بهلوان. |
Ailemize bu kadar yakın birinin kaçak bir yabancı olduğuna inanmak hayli güç. | Open Subtitles | يصعب تصديق أن شخص مقرّب لعائلتنا قد يكون مهاجر غير شرعي |
Yukarıda sadece bir uydunuzun olduğuna inanmak zor. | Open Subtitles | يصعب تصديق أن قومك يملكون طائر واحد فقط هناك في الأعلى |
Burada ekolojik bir felaket olduğuna inanmak çok güç. | Open Subtitles | من الصعب تصديق أن كارثة بيئية قد حدثت هنا |
Bu sabah gördüğümüz kızın bu olduğuna inanmak zor. | Open Subtitles | يصعب تصديق أن هذه هي الفتاة التي رأيناها صباحًا |
Yarının Pazartesi olduğuna inanamıyorum. | Open Subtitles | لا يمكنني تصديق أن غدًا هوَ صباح الإثنين. |
Bu piç kurusunun bizim takımımızda olduğuna inanamıyorum. | Open Subtitles | لا أستطيع تصديق أن ذلك الوغد في فريقنا |
Bunun gerçek olduğuna inanamıyorum. | Open Subtitles | . لا أستطيع تصديق أن هذا حقيقي |
Ölümden sonra yaşam olduğuna inanamıyorum. | Open Subtitles | لا يمكنني تصديق أن هناك حياة بعد الموت |
Gerçekten Ray'in eyalet sınırından silah geçirdiği için hapiste olduğuna inanmamı mı bekliyorsun? | Open Subtitles | هل تتوقعين مني تصديق أن (راي) في السجن بسبب تهريب الأسلحة؟ |
Gerçekten Ray'in eyalet sınırından silah geçirdiği için hapiste olduğuna inanmamı mı bekliyorsun? | Open Subtitles | هل تتوقعين مني تصديق أن (راي) في السجن بسبب تهريب الأسلحة؟ |
Sen de sorumlunun Brian Mayhew olduğuna inanmamı istiyorsun, neden? | Open Subtitles | و تريدين مني تصديق أن (براين مايهيو) هو السبب |
Ama kocanızın gerçekten insanları umursadığını inanmakta zorluk çekiyorum. | Open Subtitles | ولكن لدي مشكلة في تصديق أن زوجك يهتم حقاً بالشعب |
Senin gibilerin olabileceğine inanmak istedin. | Open Subtitles | نعلم أنك كنت ترغب بشدة في تصديق أن يكون هناك شخصاً آخر يشبهك |
Onun için senden daha önemli bir şey olabileceğine inanamıyorum. | Open Subtitles | لا يمكنني تصديق أن هناك ما هو أهم منك عنده |