Ben Sadece, Sadece.. Ben Sadece çok yakın olduğumuzu düşünüyorum. | Open Subtitles | لا شىء ،إننى أشعر أننا قريبان من بعضنا و حسب |
Ben uğraşıyorum. Ama gördüğüm kadarıyla sen Sadece bir bağımlısın. | Open Subtitles | أقوم بالطبخ، لكن حسب علمي أنت لست سوى مدمن مخدرات |
Belirli bölümler Sadece seninle Benim aramda kalacak. - Mesela? | Open Subtitles | التفاصيل الحقيقية يجب أنّ تنحصر بيني و بينكَ و حسب. |
Elinde onun gibi parlak birşey var,... ve sen onu boşa harcıyorsun. | Open Subtitles | إن لديك شيئاً عبقرياً بالفعل مثل هذا و أنت تضيعه و حسب |
Her şey iyi olacak. Onunla Sadece konuşmak istiyoruz. Sorun yok. | Open Subtitles | سيكون الأمر على ما يرام، نودّ التحدث إليهِ ، و حسب. |
Ben Sadece sana yardım elini uzatan kardeşinim tamam mı? | Open Subtitles | مهلًا إني أخوك و حسب أحاول مساعدتك ، صحيح ؟ |
Büyük hesaplar kapıyı çalıyor. Açın gitsin. Sadece bir düşünce. | Open Subtitles | بيانات كبيرة تطرق ، فلنفتح الباب ، فكرة و حسب |
Hıristiyanlar için bir mezarlık Sadece hatıralar için bir yer değil. | Open Subtitles | بالنسبة للمسيحيين المقبرة ليست مكان للذكريات و حسب إنَّه مكان للأمل |
Asillerle yapılan anlaşma sonucu, hayatta kalacaksın, ama elde edeceğin Sadece bu olacak. | Open Subtitles | حسب الاتفاق الذي عقدناه مع النبلاء لربما ستحتفضين بحياتك ولكن هذا كل شيء |
Göğün eğimine göre, Sadece yaklaşık 15 yılda bir bu âlemde belirir. | Open Subtitles | إنها تظهر على هذه الأرض كل 15 سنة، تقريباً، حسب الميل السماوي. |
Buna başladığımızda beyin bankalarında çalışılmış, dünya üzerinde bu hastalığın Sadece 45 dosyası vardı. | TED | منذ بداية المشروع فقط 45 حالة شخصت بالمرض حسب الدراسات التي أجريت في العالم في بنوك الأدمغة. |
Ayrıca, para genellikle bencil hissettirir ve Sadece kendimiz için bir şeyler yaparız. | TED | إضافة إلى ذلك ، فالمال يجعلنا نشعر غالبا بالأنانية و نقوم بالأشياء لأنفسنا و حسب |
Finlandiya'nın PISA sonuçlarına göre çok iyi olduğunu gördünüz, ama Finlandiya'yı bu kadar etkileyici yapan şey öğrenciler arası performans farkının Sadece yüzde beşinin okullardan kaynaklanıyor olması. | TED | رأيتم النتائج الجيدة لفنلندا حسب برنامج بيسا لكن الشيء الذي يجعل فنلندا مدهشة للغاية هو أن 5 بالمائة فقط من التفاوت في الكفاءات بين الطلاب يعود للمدارس. |
Neden sen ve ben olması gerektiği gibi bir senary yazmıyoruz. | Open Subtitles | لِمَ لا أنا وأنت نجلس هُنا ونكتب سيناريو حسب ما نُريد. |
Neden sen ve ben olması gerektiği gibi bir senary yazmıyoruz. | Open Subtitles | لِمَ لا أنا وأنت نجلس هُنا ونكتب سيناريو حسب ما نُريد. |
Bir asteroid ya da kuyrukluyıldız çarpmasının, yaptıklara hesaba göre sizi öldürme şansının 20.000'de bir olduğunu fark edeceksiniz. | TED | ستلاحظون أن احتمال موت أحدكم من تأثير تصادم مذنب بالأرض هو واحد من 20,000 ، حسب الحسابات التي أجروها. |
Sonucunda kanınızın ne kadar köpüklendiğine bağlı olarak acı, felç veya ölüm vardır. | TED | ما يؤدي للألم الشلل أو الموت حسب نسبة الرغوة التي يتحول لها الدم |
Şu andan itibaren her şeyi kanunlara uygun olarak yapacağιz. | Open Subtitles | من الآن فصاعدا سنقوم نحن بعمل كل شئ حسب القانون |
İşte öğlen yemeğin. 10 küçük kareye kesilmiş Tam sevdiğimiz gibi | Open Subtitles | هنا غداءك مقطع الى عشر مربعات صغيرة حسب الطريقة التي نحبها |
Lanette, Sadece aşka inanın yeter diyor. | Open Subtitles | كل ما عليك فعله هو الوثوق بالحب حسب اللعنة |
Vaktinden önce orada ol. Küçük gruplar halinde gidin ki dikkat çekmeyin. | Open Subtitles | تأكدوا من كونكم بالموقع حسب التوقيت، بمجموعات صغيرة حتى لا تجذبون الانتباه |
Aylarca, tek hatırladığım şey çığlıklar: kolikmiş, öyle dediler. | TED | لعدة أشهر، كل ما أتذكره هو الصراخ: المغص حسب قولهم. |
Gitmeliyim. Evet, buradakilere bakılırsa, halletmesi gereken bir şeyleri var gibi. | Open Subtitles | أجل، على حسب ما يبدو لي لديه أشياء ليحلها هو أيضا |
Çok zamanımız yok, ve mesele, Benim düşünceme göre gecikmeye izin vermiyor. | Open Subtitles | ليس امامنا وقت طويل يا سيدى, والأمر لايسمح بأى تأخير ,حسب رأيى |
Babam fazladan çalıştığı ve annem kendinde olmadığı için ipleri en iyi bildiğim şekilde elime almaya karar verdim. | Open Subtitles | بما أ، أبي كان منهمكاً في العمل و أمي محاطة بأهلها المزعجين قررت الإمساك بزمام الأمور على حسب معرفتي |
Onu buradan götürmeliyiz. Burada öylece bırakamayız. | Open Subtitles | علينا أن نأخذه, لانستطيع أن نتركه هنا و حسب |