Bedenimin daha feminen nitelendirilen bölümleriyle hep başım dertteydi: göğsüm, kalçalarım, sesim. | TED | عانيت دائماً مع مناطق جسدي التي قد تُنعت بالنسائية كصدري والفخذين وصوتي. |
Bir süre kamyon şoförlüğü yapmış. Ama hayat onu hep hemşireliğe geri çekmiş. | TED | قام بقيادة الشاحنات لبعض الوقت، ولكن مسار حياته كان دائماً يرجعه إلى التمريض |
Ama o hep etrafta dolaşırdı. Mutlaka her şeyi görmüştür. | Open Subtitles | لكنه كان متوجداً هناك دائماً لابد أنه رأى الأمر برمته |
Airbus'ta iki tane motorumuz var; bir motorla onu uçurabilirsiniz. Yani B planı, her zaman B planı var. | TED | لدينا محركان علي كل طائرة اير باص؛ بينما من الممكن ان تطير بمحرك واحد. فوجود خطة بديلة مهم دائماً. |
İnsanların bana her zaman sorduğu soruları cevaplayacağım, ama dürüst bir şekilde. | TED | وسوف أجيب على الأسئلة التي يسألها الناس دائماً لي، ولكن باحتيال صادق. |
Bu yüzden yukarıya bakmaya devam edin, gündelik güzelliklere hayret edin ve her zaman hayatınızı hayal aleminde yaşamayı unutmarın. | TED | فلتستمر في النظر إلى أعلى واسمح لهذا الجمال العابر بإثارة الدهشة في نفسك وتذكر دائماً أن تعيش الحياة حالمًا متأملاً. |
Evet, ama bana karşı hep çok nazik davrandı, onun için üzülüyorum. | Open Subtitles | أجل ، ولكنها كانت دائماً لطيفة معي وأنا أشعر بالأسى من أجلها |
"Sakıncası yoksa birşey sorabilir miyim?" dendiğinde ardından hep bunlar sorulur. | Open Subtitles | هذا ما يقوله الناس دائماً عندما يقولون أنهم سيسألون سؤالاً شخصياً |
Bir kenarı diğerinin üzerine katla. Ben hep öyle yapıyorum. | Open Subtitles | . إطويّ الطرف العلويّ فوق الآخر هذا ما أفعله دائماً |
Gelmek için hep bir bahanesi oluyordu. Sebebi umurumda değildi. | Open Subtitles | كان لديها دائماً عذراً للمجئ و لم أكن أهتم لذلك |
Evet, annem hep öyle derdi Yargıç. Annem bana hep öyle yap der. | Open Subtitles | أنها تقول ذلك دائماً , أيها القاضى هذا ما تخبرنى أن أفعله دائماً |
Buralarda hep bir şeyler yapmak istemişti, turistler için kalacak yerler yeni bir araba, bankaya biraz para yatırmak gibi. | Open Subtitles | كان دائماً يريد عمل بعض التحسينات هنا بناء بعض الأكواخ للسائحين ، شراء سيارة جديدة وادخار بعض النقود في البنك |
Ben de hep unutamayacagim büyük bir dügün hayal ettim. Her kiz öyledir. | Open Subtitles | حلمت دائماً بأن أحظى بزفاف كبير من مدة طويلة كل البنات يتمنن ذلك |
Formula 1 ile ilgili bir başka önemli husus her zaman arabayı değiştirmemizdir. | TED | هناك أمر آخر بسباق الفورميلا 1 خاصّة وهو أنّنا دائماً نقوم بتغيير السيارة. |
Kabileler ya da kırsal toplumlar, her zaman ülkenin genel kurallarına tabii olmayabiliyordu. | TED | و هو أن سياسات الدولة لا تؤثر بالضرورة دائماً على المجتمعات القبلية والريفية |
Bizim verdiğimizi söylemiyorum, fakat önemli olan, her zaman alternatiflerimizin olmuş olması. | TED | ولست أقترح بأننا نفعل ذلك, ولكن في النهاية لدينا دائماً احتمالات بديلة. |
Yani, bir bakıma, her zaman gerçeklik sonrası bir dönemde yaşadık. | TED | أعني، كنا نعيش دائماً في عصر، بشكل ما، ما بعد الحقيقة. |
İnsanları iklim krizi konusunda endişelendirebilecek bir şeyler her zaman var. | TED | هناك طريقة دائماً للوصول للناس لجعلهم يحسون ويهتمون بشأن الأزمة المناخية. |
Elinizde zengin bir insan karışımı vardı. Birbirinden farklı düşünen insanlar, her zaman yenilik için gerçekten iyi bir şeydir. | TED | لذا كنت تحصل مزيجا غنيا من الأشخاص، أصحاب تفكير يختلف من شخص لآخر، وهذا الأمر دائماً ما يكون مفيداً للإبداع. |
her zaman yaşayan insanların hayaletlerden daha korkunç olduğunu söylerdi. | Open Subtitles | لقد كان يقول دائماً أن الناس مخيفين أكثر من الأشباح |
Biliyor musun, komik. Genelde güzel kadınların öyle demesini severim. | Open Subtitles | أتدري, هذا مضحك, دائماً أفضل أن تقول إمرأه جميله هذا. |
Seni herzaman sevdim... ve sevmeye devam edeceğim, herne olursa olsun. | Open Subtitles | هل ما زلت تحبني ؟ أنا دائماً أحبك وسوف أكون دائماً |
hep öğle vakti olan o güneşli günler ve hiç gölge yapmadık. | Open Subtitles | أيام الشمس المشرقة تلك حيث يكون الظهر دائماً ولا تلحق بنا الظلال |
Sadece bir otobüsün olduğunu ve onu her daim gördüğünüzü varsayalım. | Open Subtitles | لنفترض أن هناك كان باص واحد وأنت يُمْكِنُ أَنْ تَراه دائماً |
Bu da ön sayfanızı oluşturuyor. sürekli artıyor, düşüyor, devamlı değişiyor. | TED | وهذا ما يصنع صفحة البداية. فهي دائماً تصعد، وتهبط، ودائماً تتغير. |
Tabii çok uzun kirişli köprüler her yere gitmek için şart değil. | TED | ولكن بالطبع البحور الفائقة ليست بالضرورة الطريق التي يجب المضي فيه دائماً. |
hep onu savun, onun tarafında ol her zamanki gibi! | Open Subtitles | ولكن هذا صحيح دافعى عنها خذ جانبها كما تفعلين دائماً |
- Ne zamandır onun bakımını üstleniyorsun? - 9-10 yaşından beri. | Open Subtitles | أعلم أني مجرد أخوه ولكني كنت دائماً بمثابة أم وأب له |
Kurumsal model, sürekli sola doğru itekler, insanları, "çalışan" olarak görür. | TED | نموذج المؤسسة دائماً يدفع الى إتجاه اليسار، ويعامل أؤلئك الناس كموظفين. |
daima bir gerekçe olması gerektiğini bilecek kadar detektif hikâyesi okudum. | Open Subtitles | لقد قرأت العديد من القصص البوليسية لأعرف أن هناك دافع دائماً |