ويكيبيديا

    "ذات" - ترجمة من عربي إلى تركي

    • Bir
        
    • aynı
        
    • de
        
    • birinde
        
    • ve
        
    • keresinde
        
    • önce
        
    • iki
        
    • biri
        
    • çok
        
    • da
        
    • sahip
        
    • aynısını
        
    • "
        
    • Eskiden
        
    sahipti. ve petrol zengini, varlıklı Bir ülke ile komşuydu. TED و كانت بجوار دولة جد غنية، ذات ثروة بترولية كبيرة.
    Sekiz yaşında Bir kız, 10 yaşında Bir kız vardı. TED كانت هناك بنت ذات ثمان سنوات وأخرى ذات عشر سنوات.
    Bu da Bir sabah ben, 18 kiloluk sırt çantasıyla 12 kilometre doğa yürüyüşü yapmıştık, iki saatten daha az Bir sürede. TED هذا أنا في صباح ذات يوم، عندما قطعنا مسافة سبعة أميال ونصف حاملين حقيبة ظهر وزنها 40 رطلا في أقل من ساعتين.
    Bunun yerine, alternatifler aşağı yukarı aynı değerde, değerleri aşağı yukarı aynı düzeyde ama aynı zamanda da farklı çeşitlerde değere sahip. TED بدلًا عن ذلك، فإن البدائل هي بنفس حارة القيم، بنفس رابطة القيم، بينما تكون في ذات الوقت مختلفة جدًا في نوع القيمة.
    Neden? Çünkü bu teknolojiler Silikon Vadisi'nin dilini konuşuyor ve doğal biyolojik duyu organlarıyla aynı ağız olmuyor bu dil. TED لماذا؟ لأن هذه التقنيات ذات طابع متفرد إنها تتحدث بلغة وادي السيليكون وهي ليست نفس لهجة أعضاء الحس الحيوية لدينا
    Festivaldeyken Bir adam bana bacaklarımın arasına nasıl bongo koymaya cesaret ettiğimi sormuşu. TED ذات مرة في مهرجان سألني رجل كيف أجرؤ على وضع الطبول بين قدمي
    Dünya'da, sıfırdan Bir yaşam formu yaratmayı denemek için harika deneyler yapılıyor. Bildiğimiz DNA formlarından çok farklı olabilecek türden Bir yaşam. TED يجري القيام بها في محاولة لخلق الحياة من نقطة الصفر، قد تكون مختلفة جداً عن أشكال الحياة ذات الحمض النووي الذي نعرفه.
    Şuradan dört doruklu Bir sinüs dalgası ekliyorum ve onu çalıştırıyorum. TED هنا أنا أضيف موجه اقتران جيب ذات أربع قمم واقوم تشغيلها
    Bir gün en yakın arkadaşım Brian Bir proje üzerinde çalışıyordu. TED أتذكر أن أعز أصدقائي برايان كان ذات يوم بصدد القيام بنشاط
    Bir gün okula gitmiştim ve çocuklar onlarla basketbol oynamama izin vermedi. TED ذهبت للمدرسة ذات يوم، والأولاد لم يسمحوا لي بلعب كرة السلة معهم
    Ekranda Bir ton kırmızı görmeye devam edebilirsiniz, çünkü daha geniş renkli bulutlarla artışları gösteriyoruz, kırmızılı daha büyük alanlar. TED لا تزالون ترون بقعة حمراء في الشاشة، لأننا نظهر زيادة في شكل سحب أكبر، أي مناطق أكبر ذات لون أحمر.
    Yani tersi istikamette Bir ilerleme var: Daha kapalı sınırlar, daha az işbirliği ve belki Avrupa yapısının farklı bölümlerinin bazılarında ayrılmalar bile olabilir. TED بل على العكس ، فهي ذات حدود أكثر إنغلاقاً و أقل تعاوناً ، بل و حتى قد تخرج عن بعض الأجزاء المختلفة للبناء الأوروبي
    Liberal demokrasi yerine, önceliğini kaybetmiş Bir demokratik sistem var. TED بدلا من الدمقراطية اللبرالية لم يجعلوا النظام الدمقراطي ذات اولية
    Bunu kayda değer bulmuyorlardı ancak toplum içinde Bir öfke hakimdi. TED لم يعتقدوا بأنها ذات أهمية، لكنها أحدثت غضبا داخل المجتمع التقني.
    Bu sadece sağduyu değil aynı zamanda ticari anlam ifade eder. TED إنه ليس مجرد تفكير سليم، بل يجعل التجارة ذات معنى أيضاً.
    Politikacılar aynı bilimsel olmayan söylemleri tekrarlayarak daha sert Bir şekilde geri püskürtür. TED ومع ذلك يتصدى السياسيون للأمر بحزم شديد، ويكررون ذات الأساطير التي تبدو علمية.
    aynı zamanda, nefes alırken kendi eserimi solumamaya dikkat etmem lazım. TED ويجب علي أن أكون حذرا ألا أستنشق عملي في ذات الوقت.
    Bu sırada, Sophie de ona sunulan bilgilerden şüphe etmeye başlamıştı. TED في ذات الوقت، بدأت صوفي أيضاً بالشّك في المعلومات التي تتلقنها.
    Günün birinde yüzünü lime lime ettiler. Ameliyat paramız yoktu. Open Subtitles ذات يوم يشوهون وجهها و ليس لدينا مال للجراحة التجميلية
    Tarımın devlet desteğine muhtaç kalması ve başarı oranı düşük okullar kırsaldaki yoksulluğun şehirdekinden kat kat yüksek olması. TED إنها الاتكالية على إعانات المزارع و المدارس ذات الأداء الضعيف و نسبة الفقر العالية في المناطق الريفية عن الحضرية.
    Bazı boşboğazlar Bir keresinde New York'tan sonrakilerin hepsi Connecticut demiş. Open Subtitles قيل ذات مرة بإحدى النكات أنه بعد نيويورك فإن كلهم كونيتكيت
    Bu da NASA'nın daha önce iniş yapılamayacağı düşünülen bilimin çok ilgili olduğu Gale Krateri'ne tam Bir iniş yeri belirlemesini sağladı. TED وهذا سمح لناسا أن تستهدف منطقة معينة في فوهة غيل وهي منطقة ذات أهمية علمية لم تكن قابلة للهبوط عليها من قبل.
    Birkez daha, tanıyabileceğiniz biri için sahte evrak hazırlamayı kabul etti. TED في الحقيقة ذات مرة وافق على تزوير أوراق لشخص ربما تميزونه
    Oralarda da, daire ararken karşılaştığım reddedilmenin aynısını yaşadım. TED و تلقيت ذات الرفض هناك الذي تلقيته عندما كنت ابحث عن شقق.
    Bütün bu peri olarak adlandırılanlar Eskiden çocuktu, değişik zamanlardan, binlerce yıl öncesinden. Open Subtitles كل تلك الجنيّات كانوا أطفالا ذات مرة من أزمنة مختلفة، من ألفيّات مختلفة

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد