(Gülüşmeler) Son olarak istiridyeler incelir ve birbirlerinin üzerlerine toplanarak bu harika doğal resif yapıları oluşturular. | TED | ضحك وأخيرا، يمكن أن تخفف من المحار وتتكتل على بعضها البعض وتشكل هذه الهياكل المرجانية الطبيعية المدهشة. |
(Gülüşmeler) Ve böylece farkına vardım ki, bir uzmana ihtiyacım vardı. | TED | ضحك وما أدركت أنني في حاجة الى الخبراء. |
(Gülüşmeler) Vücudunun bazı kısımları yeniden düzenlendi tabii, ama hepsi onun DNA'sı. | TED | ضحك وتمت إعادة ترتيب البعض منهم قليلاً أما هي يعود الأمر إلى حمضها النووي |
(Kahkahalar) Günlerim yeni ırkçı profilim içinde geçebilirdi. (Kahkahalar) Bu Aryan dünyada bir pot kırarsam işte o başka bir şey olurdu. | TED | ضحك وودت ان اقضى ايام فى ملفى الشخصى العنصرى ضحك والتخطيط للعمل بالأرض الآرية كان شيئا اخر |
(Kahkahalar) Tebdil-i kıyafet hayatımda bir sürü farklı karakter gördüm, Milo Yiannopoulos, Richard Spencer ve David Duke gibi şöhretler. | TED | ضحك ولكن عندما ذهبت متخفيا وجدت بعض من الأشخاص نجوم مثل ميلو يانوبولوس ، ريتشارد سبنسر وديفيد ديوك. |
(Kahkaha) Değil mi? Newcastle'da bunun çok büyük bir nöronla ilgili olduğunu bulan biri var. | TED | ضحك حسناً. يوجد شخص في نيوكاسل والذي اكتشف بأنها خلية عصبية كبيرة جداً. |
(Gülüşmeler) Ama sonunda, karar verdiğim şey sözcüğün yazımı bittğinde, arabayı durdurup yol kenarındaki başka birine devretmekti. | TED | ضحك ولكن فى النهاية , ما قررته , أنه كل مرة أنتهى من كتابة الكلمة , سوف أتوقف و أعطى الورقة لأحد المارة على الطريق |
( Gülüşmeler) Benim kedin dört yavru doğurdu, doğum bıyunca da guruldadı. | TED | ضحك قطتي ولدت أربع قطط.. يخرخرون طول الوقت |
( Gülüşmeler) Sadece acı verici olmakla kalmaz, pekçok bebeğin ve annenin ölümüne neden olur. Bu beyni yapması da çok pahalıdır. | TED | ضحك ولكنها ليست فقط مؤلمة .. بل تقتل الكثير من الأطفال وتقتل الكثير من الأمهات إنها مكلفة جدا في عملية إنتاجها |
Muhtemelen hayatımda aldığım en berbat tavsiye. (Gülüşmeler) | TED | ربما أسوأ نصيحة حصلت من أي وقت مضى. ضحك |
Ve saatin kaç olduğunu öğrenmek çok kolay: sadece kolunuza elinizi kullanarak (Gülüşmeler) (Alkış) bir saat çizmek yeterli. İşte hayatta karşılaşabileceğimiz şeylerle ilgili | TED | وإذا أن أردتم أن تعرفو التوقيت المحلي أنها ببساطه رسم ساعة ..! ! ضحك ههههه تصفيييق على ذراعكم هذا ما نحن عليه لحد الآن |
(Gülüşmeler) Kankalar birlikte ve saç stilleri aynı ve ekose gömlekleri de. | TED | (ضحك) أصحاب البنية العضلية معًا وأصحاب تسريحات الشعر ذاتها والقمصان ذات المربعات. |
(Gülüşmeler) "Buraya bu kadar çok şey getirtilebileceğine inanamadım bir türlü." | TED | (ضحك) لم أكن أعرف كم من القدر يمكنني أن أأكل حينها |
(Gülüşmeler) Ve kurulan duygusal bağı incelersek, bu çok farklıydı. | TED | (ضحك) و عندما ننظر الى الارتباط العاطفي كان مختلف تماما |
(Kahkahalar) İnanabiliyor musunuz, inanabiliyor musunuz, bazıları bunu saldırgan buluyor. | TED | ضحك الان هل تصدق ان بعض منهم يلقوا هجوما |
(Kahkahalar) (Alkışlar) Irkınız doğanın umrunda değil. Irk denen şey zaten insan yapısı. | TED | ضحك تصفيق ترى، الطبيعة لا تهتم عن عرقك هذا من صنع الإنسان. |
(Kahkahalar) Ama zamanda dokuzunca bloğa geldiğinizde, şu solunum yolunun sinsityal virüsünü görüyorsunuz. | TED | ضحك عندما تصل إلى الكتلة التاسعة ستلاحظ وجود فيروس المِخْلَوِيّ التَّنَفُّسِيّ |
(Kahkahalar) Ve özellikle o gün ne fena bir yenilgiye uğradığımı hatırlıyorum çünkü şimdi Albert'ın biraz önce yaptığını yapmak zorundayım, ağılda da bu kuzulardan 100 tane filan var | TED | ضحك وذكرت خصوصاً أن ما يبعث على السخرية هو انا في ذلك اليوم لانه كان يتوجب علي القيام بما قام به آلبرت وهناك مثل ١٠٠ من هذه الحملان في الحظيرة، |
Yine de, gerçek ve yapmacık Kahkaha duyduğunuzda beyin tamamen farklı cevap verir. önemli derecede farklı. | TED | و مع ذلك، عندما تستمع إلى ضحك حقيقي و آخر مصطنع، فإن الأدمغة تستجيب بشكل مختلف تماما، بشكل مختلف إلى حد كبير. |
Mekanik Kahkaha, mekanik Alkışlar, nereye varıyoruz böyle? | Open Subtitles | ضحك و تصفيق ميكانيكى ما الذى سوف نصل إليه ؟ |
(Gülüşme) Aynı zamanda, biz -- (Gülüşme) Buna karşı tasarlayabiliriz. | TED | (ضحك) في هذه الاثناء, نستطيع (ضحك) نستطيع أن نخطط تجاهه. |
Bazen Gülüşler duyuyorum, ardından çığlık ve ağlama, ve ardından daha önce hiç duymadığım bir ses. | TED | أحياناً سمعت صوت ضحك ثم صراخ وبكاء وصوت لم أكن قد سمعته من قبل |
Kikir kikir Gülme sesleri yaparak avukat ortağımın kafasını karıştırıyorsunuz. | Open Subtitles | أنت تصدرين أصوات سخرية و ضحك لإخافة مساعدتي القانونيه حقا ؟ |
İngilizce sınıfında, 9. sınıfta, sıra arkadaşım John, birazcık fazla güldü. | TED | حسناً، في صف اللغة الإنجليزية، في الصف التاسع، صديقي جون، الذي كان يجلس بجانبي، ضحك قليلاً بشدة. |
Koşmak, zıplamak, göz teması, gülmek hatta ağlamak bile var. | Open Subtitles | أعني هناك ركض و قفز و تواصل بالعين ضحك و حتى بكاء |
Birilerine anlatmak istedim, ama Mueller gülüp geçerdi ve Nunez'in umrunda olmazdı. | Open Subtitles | اردت ان اخبر احدهم ولكن مولار ضحك ونينز لم تهتم |
Bir gülüyor bir ağlıyor. Sonra Tommy'nin ağzına çakıyor. | Open Subtitles | أولا ضحك, ثم بكي ثم تقريبا ضرب تومي علي فمه |
Tamam mı? Burada gülen her kimse -- tam olarak anladınız değil mi? | TED | حسنا, ومن ضحك هنا فهم ما افعله بالكامل, صحيح؟ |
Bonnie Weems'i eve benim götüreceğimi duyunca neden herkes gülmeye başlıyor? | Open Subtitles | روز,لم يدخل الجميع في نوبات ضحك هستيريه عندما اخبرهم اني ساوصل بوني وييمز الليلة؟ |
Bir keresinde birisi gülmüştü. Niye bu şakayı yapıyorsam? - Yo, hayır. | Open Subtitles | ذات مرة ضحك أحدهم على هذه النكتة ولا أعلم لماذا أستمر بالقاءها |