ويكيبيديا

    "عذر" - ترجمة من عربي إلى تركي

    • bahane
        
    • mazeret
        
    • mazereti
        
    • bahanesi
        
    • mazeretim
        
    • bahanem
        
    • özür
        
    • bahanen
        
    • bahaneydi
        
    • sebep
        
    • tanığı
        
    • özrü
        
    • bahaneye
        
    • sebebi
        
    • mazeretini
        
    Bana ne gibi geliyor biliyor musun? İptal için bir bahane. Open Subtitles هل تعرف كيف يبدوا الأمر بالنسبة لي هو عذر لإلغاء العملية
    Halbuki Amerikan yönetimi kimseye sezdirmeden, savaşa girebilmek için herhangi bir bahane arıyordu. Open Subtitles ،على أية حال، تحت السطحِ كَانتْ الإدارة الأمريكية تَبْحثُ عن أيّ عذر لدُخُولها
    Buraya bahane bulmaya gelmedim çünkü yaptıklarım için bir bahanem yok. Open Subtitles , لست هنا لتقديم اعذار لأنه لا يوجد عذر لما فعلته
    Okyanus çılgınlığı olabilir, ama bu okyanus kabalığı için bir mazeret değil. Open Subtitles .. ربما لديه جنون المجيط لكن ليس هنالك عذر لــ فظاظة المحيط
    Kötü bir adamdan çalıyoruz diye nitelendirebilir miyiz yoksa sana ait olmayan birşeyi çalıyor olmanın mazereti var mı? Open Subtitles هل هذا ينطبق على مبدأ السرقة من الناس السيئين فقط أو لديك عذر جديد للاستيلاء على شيء ليس لكِ؟
    Gerçekten de dikkat etmem gerekiyor. Aslında başarısızlığın bir bahanesi yok. TED فعلياً يجب أن انتبه. حقاً، لايوجد عذر للفشل.
    Benim mazeretim var, Bayan Scoville Güçlü bir erkek değil. Open Subtitles انا, كان لدي عذر.والسيدة. سكوفل بالتاكيد ليست قوية كفاية
    Bugün gelmeseydin gelip, kuzenimin mezarını ziyaret etmek için bir bahanem kalmayacaktı. Open Subtitles لو لم تأتى اليوم لن يكون هناك عذر لعودتى وزياره قبر عمى
    Anne, beni kontrol etmek için bahane uydurmana gerek yok. Open Subtitles أمي أنت لا تحتاجين الى عذر لكي تأتي للاطمئنان علي
    Bak, birlikte büyüdüğüm bütün çocuklar benim takıldığım arkadaşların yarısı, bazı salı günleri kafayı çekmek için bir bahane uydururlar. Open Subtitles أنظري , كل الشباب الذي نشات معهم نصف الشباب في طاقمي , سيأخذوا أي عذر ليذهبوا ويثملوا في يوم ما
    Santiago'nun Şükran Günü yemeğine gelmemek için bahane arıyorsun çünkü bir nedendendir bilinmez, bu bayramı normal biri gibi kutlamayı reddediyorsun. Open Subtitles انت تريد عذر حتى تتغيب عن عشاء سانتياجو لعيد الشكر لانه لسبب ما انت ترفض ان تحتفل بهذه العطله كشخص عادي
    Bu kulağa yazmaktan kaçmak için başka bir bahane gibi duruyor. Open Subtitles يبدو ذلك الآن مثل عذر آخر لك لتبقى بعيداً عن الكتابة.
    Sanırım bu dışarı çıkıp yeni bir bikini almaya bahane. Open Subtitles أعتقد أن هذا عذر للتسوق و شراء ثوب سبـاحة جديد
    Buradan gitmek için bir bahane buluruz, herhangi bir bahane. Open Subtitles نحن نحاول إيجاد العذر أي عذر لكي نخرج من هنا
    Daireme gelmek için uydurulmuş hayatımda duyduğum en kötü mazeret bu olabilir. Open Subtitles هذا ربما يكون أسوء عذر قد أستخدمه شاب ليحاول الدخول الى شقتي
    İçinde inandırıcı mazeret olan bir zarfınız daha yoktur, değil mi? Open Subtitles لا يُصادف أنّك تملك ظرفاً آخر يحتوي عذر غياب مقنع، صحيح؟
    Birincisi, bu erkeklere soruna aldırış etmemeleri için bir mazeret sunuyor. TED الأول أنه يعطي الرجال عذر لعدم الاهتمام.
    Onlar teslim edildiğinde de, Brian'ın mükemmel bir mazereti olacaktı. Open Subtitles في الوقت الذي يتم فيه استلامها بريان عنده عذر مقنع
    Yarın, doğru olanı yapmadığı için kimsenin bir bahanesi olmayacak. TED لن يكون هناك أي عذر في الغد لعدم القيام بالشيء الصواب.
    durdurmak için mazeretim yok bu bir ofis emri muhakkak biliyorsun eğer NERV kaybederse tüm dünya helak olur küstah ve kibirli değiller bunlarda ne? Open Subtitles لماذا لا توقفهم ؟ . لا أملك عذر لإيقافهم . هذا الطلب كان رسمي العالم سينتهي
    Bu katil için uygun bir özür. Kanlı gömleğini attı. Open Subtitles هذا عذر غير مريح لجريمه لقد تخلص من قميصه الملوث
    Eminim başka yerde olduğunu doğrulayacak bahanen vardır, değil mi? Open Subtitles أنا متأكد من أن عندك عذر تواجد ليسند هذا, صح؟
    Seni sınıftan çıkarmak için bir bahaneydi. Open Subtitles أنا فقط أفتعلت عذر لأحصل عليك خارج الصف أتعرف لماذا ؟
    Almanları öldürmesi için sebep yoktu. Ölüme mahkûm edilecekti. Open Subtitles بالنسبة لقتل الألمانيين، لم يكن لديه عذر غياب، وكان سيُحكم عليه بالإعدام.
    tanığı kontrol etmişler, elimizde ona karşı ikinci derece kanıt var. Open Subtitles تمّ التحقق من عذر غيابه ونحن لدينا دليل عرضي فقط ضدّه
    Demek istediğim, Haiti'nin niçin fakir bir ulus olduğunun 100 tane açıklaması olabilir. fakat bu sefaleti görmenin özrü gibi bir şey olamaz. TED أعني ، قد تكون هناك 100 تفسير لماذا هايتي هي بلد فقير كما هو عليه، ولكن لا يوجد عذر لرؤية هذا النوع من القذارة.
    Tamam, sevinmedim ama bunun için minnettarım. Gerçek şu ki, eve dönmek için bahaneye bakıyordum. Open Subtitles حسنٌ، ليستُ مسرورة، بل ممتنة الحقيّقة، كنت أبحث عن أيّة عذر للعودة للوطن
    Grubuna geri dönecek ve iyileşememelerinin yeni sebebi biz olacağız. Open Subtitles الآن سترجع للمجموعة مع عذر جديد لسبب عدم تحسن الحياة.
    Bu seferki mazeretini de çürütemezsen bu adam bizi bir yere götürmez. Open Subtitles إذا لم يكن بإمكانكِ إبطال عذر غيابه على هذا، فإنّه طريق مسدود.

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد