Şey sanırım yemek için hazırlanacağım. Açım. Bugün güzel bir yemek yerim. | Open Subtitles | حسنا أعتقد أننى جاهز للعشاء انا جائع بامكانى تناول عشاء جيد الليلة |
Pis herif ikinci kez yemek istedi. Kuzu pirzolası, hiç pişmemiş. | Open Subtitles | لقد طلب هذا الوغد عشاء آخر قطع لحم الضأن مطهيه جيدا |
Carol beni terk ettikten sonra ilk defa kendime yemek yapmak zorunda kalmıştım. | Open Subtitles | المرة الأولى التي اردت ان اقوم بعمل عشاء لي بعد أن تركتني كارول |
Bir müzeye gideceğim, sonra yemeğe, sonra da bir konferans vereceğim. | Open Subtitles | والآن لو تسمح لي لدي متحف أحضره ثم عشاء ثم محاضرة |
Benimle iş yemeğine çıkmana izin vermeyecek kadar kıskançtır herhalde. | Open Subtitles | على الأرجح أنها غيورة للغاية لتدعك تتناول عشاء عمل معي |
Ben ise, sadece çiftlerin olduğu bir akşam yemeğinde takılmıştım. | Open Subtitles | بالنسبة لي فقد علقت في حفل عشاء مخصص للثنائيين فقط |
Hayatımızı tehlikeye atarak bizi akşam yemeği niyetine yemek isteyen köpeklerle dövüşüyorduk. | Open Subtitles | المخاطرة بالحياة والأعضاء بينما نصدّ كل كلب يريد تحويلنا إلى عشاء له |
En azından güzel bir yemek verebilir ve herkese teşekkür edebilirim. | Open Subtitles | هذا أقل ما يمكنني فعله لأتناول عشاء جميل ، ولأشكر الجميع |
Postanedeki o tatlı İtalyan kadın... bana güzel bir yemek getirdi. | Open Subtitles | تلك السيدة الإيطالية الرائعة في مكتب البريد جلبت لي عشاء فاخر |
O akşam yemek olarak duman yiyoruz gibi baktı kadın. | Open Subtitles | جعلَت الأمر يبدو و كأننا سنبيت دون عشاء هذه الليلة |
Şu gördüğün adam aile fertlerini yemek masasında bir araya getirmeyi bile başaramadı. | Open Subtitles | هذا الرجل لا يستطيع حتى أن يحصل لعائلته على وجبة عشاء لأكلها سوياً |
Audrey aslında Jack ve Sheila'nın yemek ücretini bizim kredi kartına aktardı. | Open Subtitles | فى الحقيقة , اودرى وضعت عشاء جاك و شيلا على بُطاقتنا الائتمانية |
Başkan adayı arkadaşım Donald Greenleaf, senin onuruna... özel bir yemek daveti düzenliyor. | Open Subtitles | الليلة، هناك عشاء خاص على شرفك يستضيفه صديقي المرشح الرئاسي السيد دونالد غرينليف |
Frankie, yarın akşam yemeğe kalır mısın? Perşembe günleri hep birlikte yemek yeriz. | Open Subtitles | فرانكى, هل ستبقين معنا الى عشاء الغد, نحن نجتمع جميعا على عشاء الخميس, |
Ayrıca bu gece lanet olası bir yemeğe katılmam gerek. | Open Subtitles | إضافةً لذلك, يَجِبُ أَنْ أذْهبْ على شرف مأدبة عشاء اللّيلة |
yemeğe ne dersiniz? Harika Viking yemekleri yapan bir yer biliyorum. | Open Subtitles | ما رأيك فى عشاء ، أعرف مطعم يقدم غذاء الفايكنج الرائع |
İyi akşamlar ve ifade özgürlüğü için bu bağış toplama yemeğine hoş geldiniz. | Open Subtitles | مساءُ الخير، ومُرحباً بِكُم فى عشاء جَمع التبرُعات هذا، من أجل حُرية التعبير. |
Özür dilerim, ama bir akşam yemeğinde nasıl olabileceğimi bilemiyorum. | Open Subtitles | لا ادري ماذا كنت سافعل ان كنت في حفلة عشاء |
Annem bir keresinde... tüm Roş Aşana yemeğini kaşlarımı eleştirerek geçirmişti. | Open Subtitles | أمي ذات مرة قضت عشاء رأس السنة بأكمله في انتقاد حاجبي |
Çarşamba günü Yemekli bir toplantımız var. | Open Subtitles | اسمعي، سيكون هناك مؤتمر عشاء يوم الأربعاء. |
'demiştir. Hatırlıyorum da, bir keresinde Beyaz Saray'da yemekte Sayın Gorbachev'in yanına oturmuştum. | TED | وأذكر مرة أني جلست إلى جانب السيدة غورباتشوف في عشاء في البيت الابيض |
Ayrıca orada yeterince uzun süre kalabilirsem belki Martha'nın akşam yemeğinden yırtarım. | Open Subtitles | اضافة الى ذلك ربما اذا بقيت مدة كافية سأستطيع تجنب عشاء مارثا |
Hafif bir yemekten sonra odasına çıktı ve orada sırtından bıçaklandı. | Open Subtitles | القتيل صعد الى غرفته بعد عشاء خفيف حيث طـُـعن في ظهره |
Ama annem sizin kitaplarınızı okur, kitaplarınızda bol bol yemekler ve yemek malzemeleri oluyormuş, uzun yemek sahneleri anlatıyormuşsunuz | TED | ولكن أمي تقرأ كتابك، وتقول أن به الكثير من الطعام ومكوناته، وبه مشهد عشاء طويل. |
Istakoz olsun olmasın bu çok özel bir akşam yemeği. | Open Subtitles | بكركند أو بدونه ، هذا عشاء مميز على أي حال |
Tatlım, akşam yemeğin masada ablanın kafasının yanında. | Open Subtitles | عزيزي، هناك عشاء على الطاولة بجانب رأس أختك مباشرةً |
Öyleyse akşam yemeğinin zamanını değiştirin. | TED | إذن تأجيل عشاء الأسرة، عبارة عن قدرة على التكيف. |
Çalıştığınız devlerin ailesi lüks bir akşam yemeği partisi veriyor ve en iyi şekilde görünmek istiyorlar. | TED | ستقيم عائلة العمالقة التي تعمل عندها حفل عشاء فاخر، و يريدون أن يظهروا كلهم بأفضل ما لديهم. |