Tüm aletlerimizi kapatalım gibi bir öneride bulunmuyorum, sadece onlarla, birbirimizle ve kendimizle daha bilinçli bir ilişki kuralım diyorum. | TED | أنا لست أقترح أن نبتعد عن أجهزتنا، فقط أن نطور علاقة بوعي ذاتي أكثر معها ومع بعضنا البعض ومع أنفسنا. |
sadece bu konuya inanabilirim, kendimi bu fikre adayabilirim, Boyun eğip sessizliğe doğru inzivaya çekilmenin aklımı çelmesi yüzünden kesinlikle bunu yapacağım. | TED | يمكنني فقط أن أؤمن به، ألزم نفسي، لفكرته، وأنا أقوم بهذا تحديدا بسبب اﻹغراء في رفع يدي في استسلام والتراجع في صمت. |
Karşılaştığım zorluklara bakıldığında, sadece önceden tahmin etmek değil, aynı zamanda beklenmedik durumlar için önlemler tasarlamak da çok önemli. | TED | الآن، بالنظر إلى نوعيّة التحدي الذي يواجهني، من الجوهري ليس فقط أن أتنبأ بل أيضاً ان أُصمم دفاعات لغير المتوقع. |
Belki de tüm gün boyunca yoldaydınız ve Tek istediğiniz eve gitmekti. | TED | ربّما كنت خارج المنزل طوال اليوم، و أردت فقط أن تعود إليه. |
Bunun ne kadar önemli bir olay olduğunu vurgulamak istiyorum. | TED | و أريد فقط أن اؤكد على مدى أهمية هذا الحدث. |
Kadın liderler yaratmak için yapmanız gereken Tek bir şey olduğuna inanıyorum: lider olmak için gerekli vasıflara sahip olduklarını onlara gösterin. | TED | أؤمن بشدة أنه من أجل أن تصنع نساءً قائدات تحتاج لفعل شيء واحد فقط أن تخبرهن أن لديهن ما يلزم ليصبحن قائدات |
Dinle, bana yolladığın o e-postalar için sana teşekkür etmek istedim. | Open Subtitles | بالأمس ،أردت فقط أن أشكرك على كل الرسائل الإلكترونية التي أرسلتها |
Bu güven meselesi değil, tamam mı? İstediklerimi söylesin diye dua edip bekleyemeyiz. | Open Subtitles | هذا لا دخل له بالثقه فنحن لن نتمنى فقط أن يقول ما نريد |
Artık şişman, kel, şişman, hiçbir şey olmayı kabul etmem gerek. | Open Subtitles | يجب علي فقط أن أكتفي بكوني بدينا، أصلعا و عديم الفائدة |
Bize sadece bildiklerini değil, nasıl bildiklerini de açıklamak zorundadırlar ve bu da daha iyi dinleyiciler olmaları gerektiği anlamına gelir. | TED | ليس عليهم فقط أن يفسروا لنا ما يعرفوه و لكن كيف عرفوه و هذا يعني أننا يجب أن يكون أفضل استماعا |
sadece onu açıp, uçmasını istediğiniz yöne doğru işaret etmeniz yeterli. | TED | عليك فقط أن تشغلها وتؤشر بالاتجاه الذي تود أن تحلق فيه. |
Anlayışlı olmak, karşındakini olduğu gibi kabul etmek ve kafasında kaybettiği kılların burnundan ve kulaklarından taştığını ona söylememek. | Open Subtitles | فقط أن نكون مراعين، نتقبل بعضنا الأخر كما هو لا نشير إلى حقيقة أن الشعر الذي يفقده من رأسه |
Harika biri olduğunu düşünüyorum ve böyle düşünmeye devam etmek istiyorum. | Open Subtitles | اعتقد أنك رجل مميز, و أريد فقط أن اظل أعتقد ذلك. |
Tek isteği ona iyi günler dilemektir, çünkü eşinin günü o saatte başlamaktadır. | TED | أنه يريد فقط أن يتمنى لها يوماً طيباً، لأن ذلك وقت بداية يومها. |
Bu kahrolası sığınağın neden bu kadar önemli olduğunu öğrenmek istiyorum. | Open Subtitles | أردت فقط أن تعرف ما هو مهم جداً حول هذا القبو؟ |
Evet biliyorum. sadece Kitty'i keyiflendirecek bir şeyler yapmak istedim. | Open Subtitles | أعلم ، أردت فقط أن أفعل شيء كي أُبهج كيتي |
sadece o da endişelenmeyi bıraksın diye sonuçları almak istiyorum. | Open Subtitles | أريد فقط أن أحصل على النتائج لكى لا تقلق هي |
Ölmene gerek yok. sadece maçı kaybet $1 milyonu al. | Open Subtitles | لم نطلب منك أن تموت المطلوب فقط أن تخسر المباراة |
Senden bir şey yapmanı istiyorum ve bunu yapman gerekiyor. | Open Subtitles | كنت سأطلب منك أن تفعلي شيئاً ..وأريدك فقط أن تفعليه |
yalnızca ellerinden geldiğince deneyimlemek isterler ve yaptıklarının diğerlerine nazaran uygun olmasına bakmazlar. Uğur böceğine dokunmakla süneye dokunmak gibi. | TED | إنهم يريدون فقط أن يقوموا بالتجربة قدر المستطاع وليست لديهم أدنى فكرة عن التقارب النسبي ما بين لمس خنفساء وحشرة. |