Tahta, birkaç kat boya, silgi ve bir uçtan oluşuyor, Bu uç da grafit, kil ve sudan yapılıyor. | TED | فهو مصنوع من الخشب المغطّى ببضع طبقات من الدهان، مع ممحاة ولُبّ، وهذا اللب مصنوع من الجرافيت، والطين، والماء. |
Şimdi Bu yöntem düşük maliyetli bir çözümken, çevresel açıdan veya insan sağlığı ve güvenliği açısından kesinlikle uygun bir çözüm değildir. | TED | في حين قد يكون هذا حلاً ذا تكلفة إقتصادية منخفضة فهو بالتأكيد ليس منخفض التكلفة بيئياً أو على مستوى صحة وسلامة الإنسان |
Ve ben bunu çok konforlu bir ışıklandırma olarak görüyorum, rahatlamamızda ve düşünmemizde bize yardımcı oluyor. Aynı zamanda şöyle birşey de olabilir: | TED | وأرى أن هذا هو النوع من الضوء مريح جدا فهو يساعدنا على الاسترخاء والتفكير. كما يمكن أن يكون شيئا من هذا القبيل : |
Evet, Bu her ne ise anladığım kadarıyla onun için önemli. | Open Subtitles | أجل, و أيّاً كان هذا فهو مهم بالنسبة له كي أراه |
O kadar kolay değil. adam köpek balığı gibi kurnaz. | Open Subtitles | ليس الأمر سهلاً، فهو رجل فاحش الثراء و مراوغ جداً |
Fanucci 200 dediyse, 200 demektir, Vito. Ben onunla uzlaşırım. | Open Subtitles | ما دام طلب 200 دولار فهو يعنى ذلك يا فيتو |
Ve bitmeden, eğer tüm insan oğlunun bir konu üzerinde aynı fikirde olduğu bir konu var ise Bence oda köleliğin bitmesidir. | TED | مع هذا، إن كان ثمة أمر واحد كل الكائنات البشرية تتفق عليه، فهو في رأيي إتفاقنا على أن العبودية لابد وأن تنتهي. |
Kar ettiklerinde, Bu kar onlarındır, ... ...başkanları tarafından el konulmak için değildir. | TED | وعند تحقيق الربح ، فهو لهم يحفظون عليه ، وليس للرئيس ليصادرهم إياه. |
O tuvalete dönecek olursak, özelliği olan bir tuvalet değildi, Dünya Tuvalet Örgütü'ne (DTÖ) ait Bu tuvalet kadar iyi görünmüyordu. | TED | و للعودة للحديث عن ذلك الحمام فهو لم يكن مرحاض فاخر لم يكن بنفس مقدار جمال إحدى مراحيض المنظمة العالمية للمراحيض. |
Bu, kanser riskimizi, kalp hastalıklarını ve obeziteyi aza indirebilir. | TED | فهو قد يقلل من مخاطر الإصابة بالسرطان، وأمراض القلب والسمنة. |
İkinci büyük zorluk da beyin dalgalarını ölçmek için kullanılan alet. | TED | اما التحدي الثاني فهو الجهاز الذي سوف يراقب تلك الموجات الدماغية |
Bir kıza güzel vakit geçirtmeyi bilen biri varsa, o da Ashley'dir. | Open Subtitles | وإن كان هناك من يعرف كيف يجعل فتاة تستمتع بوقتها فهو آشلي |
ve zenginliklerin toplamı gerçekten çok büyük. Klasik bir ağ etkisi. | TED | ومقدار الثراء الناتج عن ذلك كبير جداً. فهو تأثير شبكي ممتاز |
Belki de onun için bir evin bodrumunda kurtlanıyor ırgat makarnacı. | Open Subtitles | ولذا فهو ممدد تحت منزل في الضاحية ورائحته كريهة. يا قروي. |
Büyük adam, bizzat şüphelerinizi yatıştıracak. Bir hafta içinde aramıza katılacak. | Open Subtitles | الرجل العظيم بذاته سيقوم بإزالة شكوكك فهو سينضم لنا خلال الأسبوع |
Şayet bana kazık attıktan sonra beni canlı bırakan Tuco'yu hiç tanımamış demektir. | Open Subtitles | أيا كان من صلبني وتركني بعدها أعيش فهو لا يعرف شيئاً عن توكو. |
Onlara olasılıklar üzerine para ödendiği için bunun tersi de oldukça iyi çalışıyor. | TED | وقد اتضح أنه، ولأنهم يتقاضون أجرهم احتماليا، فهو يعمل بشكل جيد جدا عكسيا. |
Eğlence için birçok harika seçeneğimiz var ve yine de sadece Bu seçenekleri tek başımıza tüketmek her zamankinden daha kolay. | TED | لدينا خيارات كثيرة مدهشة للتسلية، ومع ذلك فهو أسهل من أي وقت مضى بالنسبة لنا أن ينتهي بنا الحال مستمتعين لوحدنا. |
Dişi bir sincap eşini seçtiğinde, Bu hayat boyu olur. | Open Subtitles | وعندما هي تختار حبيها فهو سوف يكون معها طوال حياتها |
Mısır'lıları yeniyor, onları Kızıldeniz'de boğuyor, şehirleri yok ediyor, kızıyor. | TED | فهو يهزم الفراعنة بإغراقهم في البحر الأحمر, ويدمر المدن, ويثور. |
Tabi ki balondaki atmosfer gibi değil, hayatın kendisinde olduğu gibi. | TED | وطبعا كما ينطبق هذا على المنطاد فهو ينطبق ايضاً على الحياة |
Fakat korkarım Kendisi şu an telefona çıkamaz. Dinleniyor diyelim. | Open Subtitles | لكنني أخشى أنه لا يمكنه القدوم للحديث الآن، فهو يرتاح |