ama kostarika alanıyla ilgili ilginç olan buranın kalıcı bir yer olmadığı. | TED | ولكن ما ليس مألوفاً بالنسبة للكوستاريكا هو أنها ليست مكاناً دائماً لها |
Irak'ı kültürel ve psikolojik gerçeklerden bihaber bir şekilde ele geçirdik. | TED | قمنا بغزو العراق بقوات عسكرية لا دراية لها بالحقائق الثقافية والنفسية. |
İzlenimlerin, Ne yaptığımız ve Ne düşündüğümüz üzerinde delice bir etkisi var. | TED | اعتقد ان الانطباعات لها تأثير جنوني عن الذي نعتقده و الذي نفعله |
Fakat Ne yazık ki sağlığı bugün buraya gelmesine izin vermedi. | TED | ولكن للأسف، لم يُسمح لها أن تأتي اليوم نظراً لحالتها الصحية. |
onunla konuşmaya çalışırken Londra Kulesi'nde doğduğumu söylemiştim ve o bana inanmıştı. | Open Subtitles | استطيع ان اقول لها اننى وُلدت فى برج لندن وهى سوف تصدقنى |
çok basit bir fikir, ama çok daha uzaklara erişebilir. | TED | فكرة بسيطة، لكن يمكن أن يكون لها آثار بعيدة المدى |
Nollywood ayrıca Afrika'da daha önce hiç görülmemiş bir tür moderniteyi örneklemektedir. | TED | تجسد نوليوود أيضا نوعًا من الحداثة لم يسبق لها مثيل في أفريقيا |
Tabii bu bireyin, genini sonraki nesle aktarma başarısından başka bir şeye bağlı. | TED | هذا يحدث للبشر دفاعا عن قضية وليس لمصلحة لها علاقة بالصحة الوراثية، طبعا. |
ama bu üç nesnenin herbiri sizin için ifade ettiklerinin üzerinde ve ötesinde, onların geçmişteki kullanımlarına (tarihlerine) göre bir | TED | ولكن كل واحدة من تلك الامور الثلاث لها قيمة ثمينة فوق قيمتها الحقيقية بسبب انها تملك تاريخاً ومكوناً خاصاً بها |
Elbette kullandığımız bir çok teknolojinin de bununla ilgisi var. | TED | بالتأكيد، الكثير من التقنيات التي نستخدمها لها دور في ذلك. |
aslında Ne kadar muhteşem bir armağan olabileceğini, hayatlarımızı nasıl yaşadığımıza dair nasıl çarpıcı bir içgörü olabileceğini fark ettim. | TED | ثم أدركت أن هذه التجربة هي هبة رائعة يمكن أن تحدث، يا لها من سكتة للبصيرة عن كيفية عيشتنا لحياتنا. |
Sonucunda kanınızın Ne kadar köpüklendiğine bağlı olarak acı, felç veya ölüm vardır. | TED | ما يؤدي للألم الشلل أو الموت حسب نسبة الرغوة التي يتحول لها الدم |
Ona Ne söyleyeceğim hakkında çok düşündüm, daha büyük olduğunda. | TED | لقد فكرت كثيرا في الكلام الذي يقولون لها عندما تكبر. |
Siz onunla özel olarak görüştüğünüzden beri size nasıl ödeme yapacağını bilemedi. | Open Subtitles | مُنذ استقبالِك لها فى عيادتِك الخاصة, وهى لا تعرِف كيف ستُسدِّد أتعابِك. |
Ona şunu söylemek istedim ki size de bunu söylemek istiyorum, hastalıkların bizi hayallerimizden uzaklaştırmasına izin vermekten vaz geçmeliyiz. | TED | وارغب بأن اقول لها .. وأرغب بأن اقول لكم علينا أن لا نسمح للأمراض .. بأن تقوضنا عن تحقيق أحلامنا |
ama o plajdaki, Mai Khao plajındaki, insanları değil, çünkü o küçük kız, bir ay önceki coğrafya sınıfından bir bilgi hatırladı. | TED | ولكن ليس على هذا الشاطئ، ليس على شاطئ ماي خاو، لأن هذه الطفلة تذكرت حقيقة واحدة من مدرس الجغرافيا لها قبل شهر. |
- Ona Ne olduğunu bilmiyorum ki. - Sana inanmamayı dilerdim. | Open Subtitles | ـ لا أعلم ماذا حدث لها ـ أتمنى بأن لا أصدقك |
Her neyse, arabası ofisinin önünde ama ondan bir iz yok. | Open Subtitles | على العموم .. سيارتها امام مكتبها .. ولكن لا أثر لها |
Bunda mutlaka onun parmağı vardır ama ondan başka biri daha vardı. | Open Subtitles | انا متأكد أنها كانت لها صلة بالموضوع ولكن كان هناك شخص أخر |
İnsanların işe yarar şekilde kullanmadıkları, atıl ve önemli diğer veriler nelerdir? | TED | هناك كم كبير من المعلومات توضع في التقارير القديمة لا لزوم لها |
kıza acele etmesini söyle. Güney tarafında bir şey yok. | Open Subtitles | قل لها ان تستعجل، ليس هناك شئ في الجانب الجنوبي. |