Bu çok saçma, Said gibi adamlar yaşamak için her şeyi yaparlar. | Open Subtitles | هذا غير منطقي, شخص مثل سعيد لديهِ كُل شيئ للعيش من أجله |
Bu çok uygunsuz. Hayır, ondan daha da kötü. Bu yanlış. | Open Subtitles | هذا غير ملائم جداً لا، هذا أسوأ من ذلك, إنه خاطئ |
Şiddet geçmişi yok, uyuşturucu geçmişi yok. Bu çok anlamsız. | Open Subtitles | لا تاريخ للعنف ولا تاريج لاستخدام المخدرات هذا غير منطقي |
Bu doğru değil. Bu iki duvarın beyaz olması lazım. | Open Subtitles | هذا غير صحيح ، ينبغي أن يكون هذان الحائطان أبيضان |
Biliyor musun? Bu hiç adil değil. Andy'nin o paraya ihtiyacı var. | Open Subtitles | أتعلمين أمراً إن هذا غير عادل , فآندي يحتاج هذا المال كثيراً |
Çok sayıda mutlu çalışanı olan organizasyonlar aksinin olduğu organizasyonlara göre üç kat daha fazla gelir elde ediyorlar. | TED | المنظمات التي لديها الكثير من الموظفين السعداء لديها ثلاثة أضعاف نمو الإيرادات، مقارنة مع المنظمات حيث هذا غير صحيح. |
- Bu kabul edilemez. - Olabileceği bir sürü yer var. | Open Subtitles | هذا غير معقول، هناك الكثير من الأماكن التي قد يوجد فيها |
Frank Drebin, Polis Birliği. - Bu anormal değil mi? | Open Subtitles | أنا فرانك دربين من الشرطة أليس هذا غير طبيعى ؟ |
Şimdi, Bu çok istisnai bir durum çünkü, şaşırtıcı olmayan bir şekilde, şunu bulduk; insanların ülkeleri zenginleştikçe kendilerini daha iyi hissediyorlar. | TED | الآن هذا غير مألوف جدا، لأنه على مستوى العالم نجد أنه ومن غير المفاجئ، يشعر الناس بتحسن عندما يصبح بلدهم أغنى. |
Bu çok anlamsızdı. Ancak, fark ettiğiniz şu ki; zayıf tarafları var. | TED | هذا غير منطقي. لكنكم ستلاحظون أن للإرهاب نقطة ضعف مميتة. |
Büyük bir imalat şirketinde Bu çok önemli bir olaydır ve artık mali güçleri işgücü havuzlarına yetmiyordu. | TED | في حالة شركة صناعية كبيرة، فإن هذا الأمر يعتبر مشكلا كبيرا، وقد يجعلهم هذا غير قادرين على تحمل مصاريف عمالهم. |
Ama bayan Sherman. Sarah. Bu çok mantıksız, öyle düşünmüyor musunuz? | Open Subtitles | ولكن, يا انسة شيرمان, سارة هذا غير معقول |
Kapı eşiğinde saklanmamalıyız. Bu çok kaba. | Open Subtitles | نحن لا يجب أن نختبىء في المداخل هذا غير لائق. |
Bu çok ileri oldu! sen fazla oldun ama! | Open Subtitles | هذا غير جيد لهاسون وايضا انا اشعر بالاسف من اجل نايونج |
O akıl hastası değil. Bu gereksiz. Bırakın onu! | Open Subtitles | ،إنه ليس مريض عقلياً هذا غير ضرورى دعه يذهب |
Bu doğru değil. Bu tür toplantılarda tanışan harika çiftler tanıyorum. | Open Subtitles | هذا غير صحيح، أعرف أزواج إلتقوا في مواعيد مدبّرة |
Otel hapishaneden iki dakika uzaklıkta. Lobiden arayabilirlerdi. Bu hiç mantıklı değil. | Open Subtitles | الفندق قريب من السجن قد يتصلوا من الردهة هذا غير مفهوم |
Bu kabul edilemez ve seni de ilgilendirmez, ayrıca tamamen doğru değil. | Open Subtitles | هذا غير مقبول كما أنه ليس من شأنك و بالكاد يكون الحقيقة |
Yalnızca o araçların elektronik etkinliğe sahip olacağı söyleniyor Ama bu doğru değil. | TED | يدعون أنهم سيكونوا الوحيدين الذين يملكون سيارات كهربائية فعالة، لكن هذا غير صحيح. |
- Bu tamamen kurallara aykırı. - Evet, bunu biliyorum. | Open Subtitles | ـ هذا غير اعتيادي على الإطلاق ـ صحيح ، أنا اعلم ذلك |
Size İngilizce öğretmek için oradaydım; Bunun yasak olduğunu biliyordunuz. | TED | كنت هناك لادرسكم الانجليزية وكنتم تعلمون ان هذا غير مسموح. |
Bir ara "yaşam atılımı" diye bir şey sayesinde yaşadığımızı sananlar vardı; ki biz böyle bir şey olmadığını biliyoruz. | TED | حسناً, أنت تعلم الناس كانت تعتقد أنه كان هناك قوة حياة للعيش. نحن الآن نعلم بأن هذا غير صحيح مطلقاً. |
Nezaketiniz için teşekkürler ama Buna iznimiz yok. Para üstünü alın. | Open Subtitles | شكرا للطفك لكنّ هذا غير مسموح لنا به رجاء خذ الباقي |