Bunun görünmek için çok kötü bir zaman olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | لا, اشكركِ أعرف أن هذا وقت عصيب بالنسبة لي لاظهر |
Bunun berbat bir zaman olduğunu biliyorum, fakat Başkan aradı ve gitmem gerekiyor. | Open Subtitles | أعرف أن هذا وقت غير مناسب، ولكن الرئيس اتصل بي ولابد أن أغادر |
Sanırım dansa gidebilmek amaçlı 300 dolar istemek için kötü bir zaman. | Open Subtitles | هل هذا وقت غير مناسب لطلبي ثلاثمئة دولار من أجل حصص الرقص. |
Bu, inanmayı sürdürmek ve savaşmak için çok uzun bir süre. | Open Subtitles | هذا وقت طويل ليستمر المرء في الصراع ليستمر في الإيمان |
Ben de şuna karar verdim. Şu an bunun için uygun bir zaman. | Open Subtitles | حسناً ، لقد قررت ، أعنى هذا وقت جيد مثل كل الأوقات |
Kötü bir zamanda mı geldim? Çok üzgünüm. Düzeltmek için elimden geleni yapacağım. | Open Subtitles | هل هذا وقت سئ؟ أنا آسف جداً سوف أفعل أي شئ لأصحح الأمور |
Ben sadece saf bir din adamıyım. Saflığını gidermemizin zamanı geldi, Rahip. | Open Subtitles | أنا مجرد رجل دين بسيط هذا وقت تعقيدك أيها القس |
Açıklamalar yapmak, vaaz vermek veya teoloji için uygun zaman olmazdı. bu gözyaşları için uygun bir zaman... | TED | لن يكون هذا وقت للتفسير أو الوعظ أو للحديث في علم اللاهوت, إنه وقت للدموع |
Yabancı bir öğrenciden Amerikan vatandaşlığına yolculuğum 16 yıl sürdü, diğer göçmen hikayeleriyle karşılaştırınca kısa bir zaman dilimi. | TED | رحلتي من طالبة دولية إلى مواطنة أمريكية أخذت 16 عاماً هذا وقت قصير مقارنةً بقصص المهاجرين الاخرى. |
Sana sadece bunun harika bir zaman olduğunu söylemek istemiştim. | Open Subtitles | أردت إخبارك فحسب أن هذا وقت رائع بالنسبة لك |
Sen liseye gittiğinde o hala yaşıyor olabilir. Çok uzun bir zaman. | Open Subtitles | قد يعيش الى ان تصبحى فى المدرسة الثانوية هذا وقت طويل |
Richard, sencede bacaklarını traş etmek için uygunsuz bir zaman değil mi? | Open Subtitles | ألا تعتقد أن هذا وقت غريب لتبدأبحلاقة ساقيك |
Kritik bir zaman. Eğer telefonu tuttuğunu görürsen alış verişe git, kıçını köpüklü banyoya at. | Open Subtitles | هذا وقت حرج جدا ً الآن إذا شعرت أنك ستتصل بها |
Yani 8-9 otobüsün geçebileceği kadar bir süre. | Open Subtitles | اذاً هذا وقت كافي ليمر ثلاثة باصات في وقت الزحام |
Şu an komedi ile meşgul olmayı eğlenceli mi buluyorsunuz? | Open Subtitles | تعتقد أن هذا وقت مناسب لصناعة فيلم كوميدي؟ |
bir zamanda yolculuk filmi. Seveceğini düşünüyorum. | Open Subtitles | هذا وقت السفر عبر الزمن أعتقد بأنك ستحبه |
Bence artık üzülmeyi bırakip eğlenmenin zamanı geldi. | Open Subtitles | وأعتقد أن هذا وقت التوقف عن الإختفاء مما حولنا والبدء فى التمتع بوقتنا |
Çocuklar size doğruyu anlatıp, korkularınızdan kurtarmanın vakti geldi. | Open Subtitles | هذا وقت إخباركم بالقصة الحقيقية وإراحة مخاوفكم |
Esas ben müsait değilim. Çok kötü bir zamanlama. Babam öldü. | Open Subtitles | انه ليس الوقت المناسب هذا وقت سيئ ابي قد مات |
Sağ olun Bay Chapin ama benim için çok kötü bir dönem. | Open Subtitles | سيد شابين شكرا علي اي حال لكن هذا وقت صعب لي الآن |
Bu süre gizlenmeye yeter. | Open Subtitles | هذا وقت كافي لكِ لتقفزي خارحها و تختبئي. |
Anya senin için zor bir an biliyorum ama beş dakikalığına bize izin verir misin lütfen? | Open Subtitles | انيا ، اعرف هذا وقت عصيب لكننا فقط نريد خمس دقائق لو سمحتِ ؟ |
Yaramazlar listesinden çıkarılma işimi konuşmak için uygun bir vakit midir acaba? | Open Subtitles | هل هذا وقت مناسب للتحدث حول الخروج من قائمة المشاغبين؟ |
zamanı değil! Bir strateji hazırlamalıyız. | Open Subtitles | ليس هذا وقت الشرب علينا أن نخطط لخطوتنا التالية |
Pekâlâ o kadınları becermeleri için bu zaman yeter de artar bile... | Open Subtitles | حسناً هذا وقت كافي لكي يكونوا هؤلاء النساء... |