orada öylece oturmuş, Goldman Sachs'in işe biraz para yatırmasını bekliyor. | TED | إنه يجلسُ هناك في الأساس، ينتظرُ جولدمان ساكس لمنحه بعض الأموال. |
orada durmuş bekliyordu... herhangi bişi sormadan yada merhamet beklemeksizin. | Open Subtitles | كان واقفاً هناك في انتظار لم يسأل أو يتوقع الرحمة |
Bakalım, bize yardım etmeye istekli olan orada birileri vardır belki. | Open Subtitles | دعنا نرى, لربما يوجد اشخاص هناك في الاعلى لديهم الاستعداد لمساعدتنا |
Sizi oraya kaparlar, ve orada öylece karanlıkta kalırsınız. Kimseyle konuşamazsınız. | Open Subtitles | .سيغلقون عليكِ وستظلّ هناك في السكون المطبق .لا أحد يكلمك أبداً |
Tamam, ahlaki beynin bu başlangıç şemasında ne var peki? | TED | أوك , ماذا هناك في الفكرة الأولى للعقل الأخلاقي ؟ |
Birkaç dakika sonra orada olacağım, ...ve bunu ikimiz halletmeye çalışacağız, tamam mı? | Open Subtitles | أنا سيصبح هناك في بضع دقائق، ونحن سنعمل هذا الشيء خارج سوية، موافقة؟ |
Aradığınız yeri tespit ettik, birimleron dakika sonra orada olur. | Open Subtitles | لقد تتبعنا ندائك الوحدات ستكون هناك في غضون عشره دقائق |
Bazı cevaplara ulaşmanın ilk adımı da tam orada, o posta kutusunda olabilir. | Open Subtitles | و الخطوة الأولى للعثور على أحد الإجابات. ربما يكون هناك في صندوق البريد. |
orada bir ev inşa edebiliriz. Sadece sen ve ben, tatlım. | Open Subtitles | بأمكاننا بناء منزل هناك في الأعلى انا وانت فقط , يقطينتي |
9'da orada olman lazım. Ayrılıyor olacaklar, dönene kadar beklemeni isteyecekler. | Open Subtitles | يجب أن تكون هناك في التاسعة صباحاً سيكونوا حينها قد غادروا |
Çatı katında adli tıptan biri lazım. Sanırım kızları orada tutuyormuş. | Open Subtitles | سنحتاج فاحصين جنائيّين في العليّة، أظنّه أبقى الفتيات هناك في الأعلى |
Bir saat içinde benimle orada buluşmanı istiyorum. Gelecek misin? | Open Subtitles | أريدك أن تقابليني هناك في خلال ساعة, سوف تكوني هناك؟ |
Artık bursu kazanamayacak çünkü oraya vaktinde yetişemez ve hepsi benim yüzümden. | Open Subtitles | لأن مستحيل ان تصل الى هناك في الميعاد, و هذا كله خطأي |
Ama yetişkin hayatım boyunca oraya gittim ve harika zaman geçirdim. | Open Subtitles | لكنني حضرتَ هناك في فترة بلوغّي، و حظيتَ بوقت جيد جدًا. |
Aslında iki olgu var: acı deneyimi ve nosisepsiyon denen biyolojik bir süreç. | TED | هناك في الحقيقة ظاهرتان في المشهد: الشعور بالألم، وعملية حيوية تسمى إدراك الألم. |
Tepeye çıkıp ta oradan aşağıya bakınca uçuyormuş gibi hissederdim. | Open Subtitles | لمّا كنت هناك في القمة أنظر لأسفل، شعرت كأنني أطير. |
Karların altında bir yerde gömülü kaldığına hiç şüphemiz yok. | Open Subtitles | بلا شك هو مدفون في مكان ما هناك في الثلج |
10 yıl içinde oradayım. Aman, 10 dakika yani. | Open Subtitles | سوف اكون هناك في خلال عشر سنوات اعني عشر دقائق |
İnsanları karanlıkta bırakan şeyin Kuzey Kore'deki kurallar olduğunu öğrenmek sizi şaşırtmayacaktır. | TED | الآن ، فلن تستغرب أن النظام في كوريا الشمالية يترك الناس هناك في ظلام. |
Lorenzo, bu onun yeğeni. Durum tam tersi olsaydı, anında burada olurduk. | Open Subtitles | لورينزو , انه ابن اخته , اعكس الحاله سنكون هناك في لحظه |
Ben geliyorum. | Open Subtitles | الموافقة، يَتمسّكُ به. أنا سَأكُونُ هناك في فترةِ. |
Eğer retinamı laserle yatay düzlemde izlersem orada ufak köşede şunu elde ediyorum. | TED | اذا انا فحصت شبكية عيني من خلال المستوى الأفقي الذي ترونه هناك في الزاوية الصغيرة، ما اتحصل عليه هو ما يلي |