bir yanda, iş yerinde çocuk yuvalarının olması harika ve parlak bir fikir. | TED | من ناحية تضع ميزه رعاية الأطفال في مكان العمل وهو أمرٌ رائع ومستنير. |
"Keyif" aldım derken, ki orası için tuhaf bir kelime, çünkü hiç kimse başkasının acısı veya sıkıntısından keyif almayı düşünmez. | TED | وحين أقول أني استمعت إنها كلمة غريبة يمكن استخدامها لأنه لا أحد يريد التفكير في أي شخص وهو في ألم شديد |
o sınıfta bulunduğunuz için mutlu olurdunuz, ben de böyle hissediyordum. ama orada bulduğum şey, bazıları şu an bunu yaşıyor, | TED | سوف تكون سعيدا لمجرد وجودك في ذلك الفصل,وهو ما شعرت به. لكن ما وجدته هناك أنه بينما يعض الناس يعيشون ذلك |
Ben de bir gün kendisine zarar verirken onun fotoğrafını çektim | TED | لذلك في أحد الأيام، التقطت صورة له وهو يقوم بإيذاء نفسه. |
Fetüsler Ayrıca kendi katılacakları kültür hakkında, kültürlerin en güçlü ifadesi olan yemekler aracılığıyla bilgi sahibi sahibi olmaktadır. | TED | كما يتم أيضا تدريس الأجنة عن ثقافة معينة سوف ينضمون إليها من خلال أكبر المميزات للثقافة، ألا وهو الغذاء. |
ve bu da, güvenlik teknolojisinin kendisinin bir tehlike kaynağı olabileceğiydi. | TED | وهو معضلة تكنولوجيات الآمان ذاتها .. عندما غدت هي مصدر للخطر |
ve dünya genelinde yüzlerce insanı, kurtarma için bir araya getiren şeydi. | TED | وهو ما جلب مائة ألف شخص للخارج لإنقاذ من حولهم من الحرب. |
Bu komple bir kitap, görüntü dışı verilere bir örnek. | TED | هذا كتاب بالكامل، وهو مثال للبيانات التي لا تشمل الصور |
bir şeyler görebilmeniz için ayırdığım çevredeki molekül köpüğü yüzünden | TED | وهو يتأرجل و يهتز بسبب السوائل المليئة بالجزيئات المحيطة به |
Katkıda bulunan herkesin burada listelendiğini görüyorsunuz ve bu, insanların gerçek isimleri ile sistemdeki isimlerinin garip bir karışımından oluşuyor. | TED | سترون أنه قد تم ذكر جميع من ساهموا بالأسفل، وهو مزيج غريب من أسماء الناس الحقيقية وأسماء تسجيل الدخول لهم. |
ve bu alet aslında kişiye kendi içini dinleme olanağı veriyor. | TED | وهو عبارة عن أداة في الواقع تمكن الشخص الاستماع إلى أحشائه. |
bir diğer ilginç proje de, yardıma ihtiyacı olmasına rağmen, kuzeyli beyaz gergedanlar. | TED | مشروع أخر مثير للاهتمام،رغم أنه بحاجة لبعض المساعدة، وهو يخصوحيد القرن الأبيض الشمالي. |
bir düşünün, ciddi kafa travmasıyla gelen bir hasta olduğunda, beyni şişiyor ve bu onun kafatası basıncını artırıyor. | TED | عليكم تخيل عندما يأتي المريض مع صدمة حادة في الرأس، يكون دماغه متورماً وهو يزيدُ من الضغط داخل جمجمته. |
Şarkıcılar Ayrıca ikincil ses aralıklarını titreştirme yoluyla artırabilirler - titreştirme, bir notanın perdesinin dalgalandığı müzikal bir etmen. | TED | كذلك يتمكن المطربون من زيادة مداهم من الجزئيات عبر تهديج الصوت وهو تأثير موسيقي تتذبذب فيه حدة الدرجات الموسيقية. |
Bu çok kullanışlı bir şey çünkü dilin kullanımı sonsuzdur ve duyduğunuz bu cümleleri sürekli olarak tekrarlayıp duramazsınız. | TED | وهو شئ مريح وعملي، لأن اللغة لامتناهية، ويمكنك أن تفعل الكثير، عوضاَ عن الإكتفا فقط بترديد الجمل التي سمعتها. |
Aslında onu hacklemek zorunda kaldım ve bunu başka bir konuşmamda tartışabiliriz. | TED | في الحقيقة اضطررت لأختراقه، وهو مجال آخر للحديث عنه في حديث آخر. |
Neden ölmek üzere olan bir Adam sahte isim versin? | Open Subtitles | لما قد يكذب الرجل بشأن إسمه وهو على حافة الموت |
kendisi bir tablet bilgisayarı mobil bir kalp izleme cihazı olan Cardiopad'e çeviren genç bir Kamerunlu tasarım mühendisi. | TED | إنه مهندس تصميم كاميروني شاب وهو الذي عدل الكمبيوتر اللوحي إلى جهاز الأمراض القلبية، وهو جهاز نقال يراقب القلب. |
ve dediğim gibi, ilacın çok azını veriyorduk ve etkisi haftalarca sürdü, yani antidepresanlarda gördüğünüz şeyler gibi değiller. | TED | وكما قلت، أعطينا مقدارً ضئيلاً من العقار، والذي دام لأسابيع، وهو لا يشبه أي شيء رأيتموه مع مضادات الاكتئاب. |
Onları o zaman ve orada yapıyor gibi görünüyordu, ama kafasının bir yerinde bu notalar baştan beri hep vardı. | Open Subtitles | كان يبدو وكأنه يشكلها وهو يجلس امام البيانو ولكن فى مكان ما داخل رأسه كانت تلك النغمات مدونه طوال الوقت |