"يود" - ترجمة من عربي إلى تركي

• istiyor
• ister
• istemiyor
• istediğini
• istediği
• istemez
• istedi
• istiyormuş
• istiyordur
• istiyorsa
• isterse
• istesin
• size
• isterdi
• isteyecektir

Gözleri iyi görmüyor da, Bn. Lee'ye yakından bakmak istiyor. İzin verildi.
السيد برتشارد لا يرى جيدا و يود رؤية السيدة لي عن قرب

Arabayla buraya kadar geldi, belki bir kez daha denemek istiyor.
لقد رغب في الحضور إلى هنا ربما يود المحاولة من جديد

Başlamadan önce Dışişleri Bakanı Bjorn Marrot birkaç şey söylemek istiyor.
وقبل ان نبدأ وزير الخارجية بيورن ماروت يود ان يلقي كلمة

Herkes üstünde yürümek ister, ama sadece birkaç mutlu kişi bunu yapabildi.
الجميع يود المشى فوقه ولكن قلة من سعداء الحظ فقط فعلوا ذلك

Her türlü bağlayacaksın o kemeri. Kimse bunu görmek istemiyor.
فلترخي حزامك على اية حال لا أحد يود رؤية ذلك

Hakime, paramızı alarak New York'a yardım etmek istediğini söylemiş.
وقد أخبر القاضي بأنه يود مساعدة فقراء نيويورك بجزء من الجائزة في حال الفوز

İşler de zaten orada sekteye uğruyor, dostum çünkü anlaşılan bu Pierce denen herif izci tipli biriymiş, şikayet dosyası açmamı istiyor.
نعم ، وها هى المشكلة صديقى ، لإنه من الواضح أن بيرس هذا يبدو كنسر إستطلاع هو يود منى أن أملأ شكوى

Kardeşim beni öldürmeye çalışıyordu, şimdi benimle çalışmak istiyor ama pek anlaşamıyor gibiyiz çünkü kendisi bencil mankafanın teki.
والآن يود العمل معي لكن لا يُمكننا أن نُصبح ودودين لبعضنا البعض وهذا يعود بشكل أساسي لكونه أحمق أناني

Başkan konuşmayı sadece kıdemli danışmanlarla yapmak istiyor şu an.
الرئيس يود إبقاء هذه البيانات لكبار المستشارين في الوقت الحّالي.

Ona senden bahsettim ve eğer sen olur dersen konuşmak istiyor.
لقد أخبرته عنك وهو يود التحدث إليك إذا كنت تود ذلك

Bu oyuncağı çalıştırmak istiyor ve yapamıyor.
إنه يود أن يشغل اللعبة ولكنه لا يستطيع.

Bazı insanlar ne kadar zamanları kaldığını öğrenmek istemiyor, bazılarıyla istiyor.
البعض لا يريد معرفة كم تبقى له للعيش، والبعض الآخر يود هذا.

- Bayan Wilberforce Albay Courtney sakıncası yoksa sizinle özel olarak konuşmak istiyor.
الرائد كورتناي يود أَن يتكلم معك بشكل خاص إذا لم تمانعي

Hey, ahbap, arkadaşım bana bir içki daha ısmarlamak istiyor.
ياغلام ، صديقى يود أن يشترى لى كأساً أخرى

Ne zaman ki biri iyi vakit geçirmek ister, öbürü gelip ortalığı karıştırır.
فكل مرة يود النوع الأول الاستمتاع بوقته يتدخل النوع الآخر و يفسد الأمر

Eğer beyefendide varsa, hanımefendi bir bardak kırmızı şarap ister.
آه، يود السيدة كأسه النبيذ الأحمر إذا كان الرجل واحد.

Kimse o aptal Polonyalı şakalarını duymak istemiyor, anlıyor musun?
لا أحد يود سماع تلك المُزح الغبية، هل تعرف ذلك؟

Öte yandan, bu şekilde ölmek istediğini söylerdi hep.
‏ من ناحية أخرى، تلك هي الطريقة التي كان دوما يقول إنه يود أن يموت بها.

Görmek istediği bir kadının olduğunu söyledi sonra da beni attı.
لقد قال بأن هناك امرأة يود رؤيتها ثم قام بدفعي خارجاً

Tabii ki herkes şehirde yaşamak istemez, özellikle de New York gibi bir şehirde.
ولكن بلا شك ليس كل شخص يود العيش في المدينة، بالتأكيد ليس في مدينة كنيويورك.

Çünkü şu anda yaptığın gibi kendine işkence etmeni istedi.
لأنه يود منك أن تقوم بتعذيب نفسك كما تفعل الآن

Avatar yolculuğumda bir sonraki aşamaya geçmemde bana yardım etmek istiyormuş.
يود أن يساعدني في إتخاذ الخطوة القادمة في محنة الآفاتار

Belki biraz çiğ et ya da süt istiyordur.
ربما يود الشطائر الغير مطهية أو ربما بعض الحليب

Eğer biri seninle çıkmak istiyorsa, bunu becerir. Sana çıkma teklif eder.
أذا كان هناك من يود مواعدتك سوف يطلب من مو اعدتك

Protezi takanın, o boşlukta ne isterse onu yaratma gücünün olduğunun bir sembolü yerine geçebilir.
تستطيع أن تمثل علامة للمستخدم بأن لدية القوة لخلق أي شئ يود أن يخلق في ذلك الفراغ

Hayır, tüm evrende popülerim ve herkes beni sever. Neden birisi beni öldürmek istesin ki?
لا، أنا مشهور ومحبوب عالمياً لم قد يود احد بقتلي؟

Bunu size şahsen teslim etmemin sorun olup olmayacağını Harold'a sordum.
هيتشين: سألت هارولد إذا كان يود إذا سلمت هذا لك شخصيا.

Buradaki herkes senin yerinde olmak isterdi, Gaston Şişliklerin olduğunda bile
كل شخص يود أن يكون أنت جاستون حتى لو أحبط مثلك

Aldanmayın. Bizi hala mutlu eşler ve anneler olarak görmeyi isteyecektir.
لا تنخدعوا، ما يزال يود رؤيتنا كزوجات وأمهات سعيدات، إعترف بذلك