üstünde bizim üniversitenin logosu vardı. Biliyorsunuz çocuklara öğretiyoruz ve onlara oyunlar alıyoruz | TED | كنت قد وضعت شعار جامعتي عليها نحن نحب اطفالنا .. ونشتري لهم الالعاب |
üstünde beşamel sos var. Dışarıda en fazla beş altı saat dayanır. | Open Subtitles | عليها باشاميل، لذا تصلح خارج الثلاجة لـ5 أو 6 ساعات على الأقصى. |
Önemli olan, bu büyük projenin yayınlandığında üstünde senin adının yazacak olmasıdır. | Open Subtitles | المهم هو أنه عندما ينشر هذا المشروع الضخم، فإنه سيحمل اسمك عليه |
Dinsel sapkın geçmişini itiraf etmiştir ve bir cadıyla suç üstünde yakalanmıştır! | Open Subtitles | الذي اعترف بماضيه الحافل بالهرطقة وقُبض عليه في حالة تلبس مع ساحرة |
Geçen yıl Norveç'te birkaç tane buldum. Onları buzun üstünde görüyoruz. | TED | وجدت اثنين في النرويج السنة الماضية .. نحن نراهم على الجليد |
Evet, uyurgezerlik olayında kızın üstünde olan kırmızı çamur gibi. | Open Subtitles | أجل، كالطين الأحمر الذي كان عليها بعد مشيها أثناء النوم |
Ama yeni tuniğimi görmek istemiyor musun? üstünde yoncalar var. | Open Subtitles | ولكن ألا تريدون رأيه سترتي الجديده لقد وضعت البرسيم عليها |
Anladığım kadarıyla bomba etkisi yapacak bir bilginin üstünde oturuyorsun. | Open Subtitles | الآن أعلم أن لديك قنبلة تريد إسقاطها تجلس عليها الآن. |
Uğruna adam öldürülen kağıtların üstünde ölü başkanların resimleri olur. | Open Subtitles | الورقة الوحيدة التي رأيتها للقتل كان عليها أسماء رؤساء موتى |
Evet. Belki de üstünde vajina resmi olan bir iç çamaşırı vardır. | Open Subtitles | أجل , ربما هي لديها ملابس داخلية عليها صورة فرج مطبوعة عليها. |
Çinlilerde üstünde adımın yazdığı daha çok bilenmiş erişte var. | Open Subtitles | الجماعة الصينية لديها أكثر من معكرونة مدببة تحمل اسمي عليها |
üstünde çok fazla elma vardı. Dalı kesmem lazımdı ama açgözlülük ettim. | Open Subtitles | أَنا آسفة على هذا الفرع كان يحتوي على الكثير من التفاح عليه. |
Bak, silahtan mermileri çıkart, elime koy benim parmak izim olsun üstünde. | Open Subtitles | انظر اسحب الرصاص من المسدس و ضعه بيدى كى تكون بصماتى عليه |
Aslına bakarsan bu gece üstünde çalıştığım özel bir projem var. | Open Subtitles | في الواقع، لديّ مشروع خاص أعمل عليه الليلة ألغه، سأدفع الحساب |
Evet, ama seni yanıltmasın. üstünde kaydığı buz kadar soğuktur. | Open Subtitles | اجل, لكن لا تخدعك انها باردة كالثلج الذي تتزلج عليه |
Orada bir süre, kafası üstünde durup sızmak zorunda kalmıştı. | Open Subtitles | و لفترة, كان عليه أن يقف على رأسه حتى يتبول |
Sonra bu düğmeleri buldum ve düğmeleri kazağın üstünde gördüğüm an ona bayıldım. | TED | ثم رأيت هذه الأزرار، وفي اللحظة التي كانت فيها الأزرار على السترة، أحببتها |
Benim düşüncem şu ki, bu çocuklar üstünde çok büyük etkiler yaratabilirsiniz. | TED | لذا هذه هي فكرتي, أنه يمكنك التأثير بشكل كبير على هؤلاء الأطفال. |
Herkes üstünde yürümek ister, ama sadece birkaç mutlu kişi bunu yapabildi. | Open Subtitles | الجميع يود المشى فوقه ولكن قلة من سعداء الحظ فقط فعلوا ذلك |
Suyun yaklaşık 120 ayak, ya da 40 metre, üstünde. | TED | إنها بعلو حوالي 120 قدما فوق الماء، أو 40 مترا. |
Mutfak masasının üstünde, içinde yulaf lapası olan bir tepsi duruyordu. | Open Subtitles | و قد كانت الصينية المعد فوقها صحن الحساء فوق منضدة المطبخ |
Bu alanların her birinde günlük 20 dakikanın üstünde şifresiz konuşmanın yakalanabildiği belirlendi. | TED | لقد وجدوا أن في كل منطقة حضرية، أنهم يستطيعون التقاط ما يفوق عشرين دقيقة في اليوم من المحادثات ذات النص الواضح. |
Ve insanların iki ayak üstünde yürüdüğü dört milyon yıldan beri bu konuda değişen birşey olmadı. | TED | وعلى مدى 4 ملاين عام نحن نسير منتصبي القامة ان هذا الفعل المحوري لم يتغير |
Memelerinin üstünde dans edip, poponun üzerinde hoplayıp zıplayacağım. | Open Subtitles | سأرقص فوقك وأطير فرحاً وأنا إلى أضاجعكِ. |
4 milyon litre yakıt, bir nükleer bomba ve... 270.000 hareketli parçadan oluşan... bir şeyin üstünde oturduğumuzun farkında mısın? | Open Subtitles | أتعرف , نحن جالسون على أربعه مليون باوند من الوقود وسلاح نووى واحد وشىء لديه 270,000 جزء متحرك بنى بأعلى تكلفة |
Doğru. Seni koruyamayacak kadar uzak bir ağaç üstünde olacağım. | Open Subtitles | صحيح ساكون اعلى شجرة بعيدا عنك بحيث لا استطيع حمايتك |
Bir tepenin üstünde, bir dağ gibi, ve sonra pislik gibi kokmaya başlıyor. | Open Subtitles | إنه أعلي التل , أو الجبل ثم بدأت أشم رائحة قذارة |
Merdiven sahanlığının üstünde, solundaki ilk kapı. | Open Subtitles | الباب الأول على يسارك في الجزء العلوي من الهبوط. |
Biliyorsun, üstünde kırmızı çizgili şal desenli Armani kravatın vardı. | Open Subtitles | أنت تعرف رابطة العنق الارماني الحمراء المخططة والمصنوعة من صوف البيسلي التي كنت ترتديها |