Tuğladan duvarları bu gezegenin üzerine yıktığımız bütün sorunlar olarak düşünün. | TED | تصور جدران الطوب هي جميع المشاكل التي سببناها على هذا الكوكب. |
DW: Yani insanlar örneğin şunu bulmuştur neden görme duyumuz olduğunu farketmeden görme duyusu üzerine çalışmak bir hatadır. | TED | د. و. : اكتشف الناس على سبيل المثال أنّ دراسة البصر في غياب ادراك لماذا لدينا بصر هو خطأ. |
Ve adını her yıldızın üzerine yazacağım, ve böylece dünya çok uzak görünmeyecek. | TED | وسأكتب اسمك على كل نجمة، وبتلك الطريقة فإن العالم لن يبدو بعيدًا جدًا. |
Şimdi yaptığım araştırma bu konuda. Ruhanilik, dünyadaki yeni ruhlar üzerine. | TED | هذا هو بحثي الجديد عن الروحانية، و الأرواح الجديدة حول العالم |
O kadar ilgimi çekmişti ki, sonunda üzerine bir kitap yazdım. | TED | كنت مهتما كثيرا بها حيث كتبت كتاب كامل حول هذا الموضوع. |
Ben İran'dan uzaktayken İslam devrimi İran'ın üzerine çökmüş ve ülkedeki Fars kültürünü bütünüyle değiştirerek İslam kültürüne evirmişti. | TED | بينما كنت غائبة عن إيران، وكانت الثورة الاسلامية في ايران تنحدر وحولت البلاد تماما من الفارسية إلى الثقافة الإسلامية. |
GF: Louisville Oteli bir kişinin hayatının yoluna girmesine dair tüm sistem üzerine düşünmek adına çok iyi bir örnek. | TED | جي إف: فندق لويسفيل مثال رائع عن كيفية التفكير في النظام بأكمله الحصول على شخص مرة أخرى على المسار الصحيح. |
Onlar tarafından alınan kararlar kalabalığın bilgeliği üzerine inşa edilir. | TED | إن القرارات التي سيتخذها هؤلاء الناس ستكون مبنية على الحكمة. |
Havaya CO2 eklemek yatağın üzerine bir tane daha battaniye atmak gibidir. | TED | إضافة ثاني أوكسيد الكربون إلى الهواء يشبه رمي بطانية أخرى على السرير. |
Şu an farklı bir rampaya veya bot üzerine iniş yapıyoruz. | TED | الآن، نحن نهبط على منصة منفصلة، أو نهبط خارجاً في قارب. |
Hayır, görebildiğiniz ve test edilebilen temeller üzerine oturan gerçeği bulmaya çalışmak hakkında. | TED | لا ، إنه البحث عن الحقيقة اعتماداً على .. ما تراه وما تحسه. |
Bir ülke olarak, üzerine kurulduğumuz ahlaki değerleri sürdürmekte başarısız oluyoruz. | TED | نحن نفشل كأمة في أن نعيش للأخلاقيات التي وُجدنا على أساسها |
demediler. Daha sonra bu veri "İnsan Hakları İzleme Örgütü" tarafından bu gibi operasyonlar üzerine yapılan son raporunda kullanıldı. | TED | هكذا بدأ استخدام البيانات من طرف جماعات مثل هيومن رايتس ووتش في تقريرها الأخير حول هذه الأنواع من العمليات الإستباقية |
Araştırdık. Hastalığa yakalanan kişilerin partnerlerine nasıl korunabilecekleri üzerine tavsiyeler verdik. | TED | قمنا بأبحاث. وقدمنا إرشادات لشريكات الرجال المُصابين حول كيفية حماية أنفسهنّ. |
Sanal haber odasında, muhabirler dokümanlardan çıkan konular üzerine bir araya gelebiliyorlardı. | TED | داخل غرفة الأخبار الإفتراضية، تجمع الصحفيين حول الأفكار الرئيسية المنبثقة من الوثائق. |
Ses üzerine koskoca bir kitap yazdım. Yani hayatım dinlemekle geçiyor. | TED | لقد كتبت كتاب كاملاً عن الصوت .. انا أعيش لكي استمع |
Bu üzerine belirli bir nesneyi koyduğunuzda ışıkları yanan ve müzik çalan bir kutu. | TED | وهو عبارة عن صندوق يضىء ويعزف الموسيقى عندما تضع فوقه أشياء محددة وليس عندما تضع أشياء أخرى. |
Yolumun üzerine sürekli bir şeyler çıkarıyordu ve buna dayanmak zorundaydım. | Open Subtitles | و وضع شيء في طريقها كل الوقت و حتميا ستقف فوقها |
Bakın annemin üzerine yemin ederim, dün gece evime aldığım kız o değildi. | Open Subtitles | أنظر أقسم بحياة أمي, تلك ليست الفتاة التي أخذتها المنزل معي ليلة أمس |
Bakire Meryem, İsa ve bütün azizlerin üzerine yemin ederim ki, bir daha asla içki içmeyeceğim. | Open Subtitles | باسم العذراء وابنها المسيح وكل القديسين أقسم أن لا أقرب خطيئة أخرى. |
Başıma açtıklarından sonra, elimde neşterle üzerine atlamadığım için şanslısın. | Open Subtitles | بعد الذي وَضعتَني خلال، أنت محظوظ أنا ما كُنْتُ أَقِفُ فوقك مَع مبضع. |
Küçük bir yudum bira boğazımdan geçti ama burada, Peygamber'in adı üzerine "sallallahu aleyhi ve sellem" yaşıyor, tamam mı? | Open Subtitles | رشفة صغيرة من بيرة شاحبة قديمة تعبر شفاهي لكن هنا، هنا بإسم النبي صلى الله عليه وسلم الله موجود، حسناً؟ |
Bunu mikrofonun hemen üzerine yerleştirmeyi seviyorum, böylece duyduğumuz vızıldamayı kaydedebiliyorum. | TED | أحبُّ وضعَها مباشرة فوق المكرفون. لأحصل على تسجيل الطنين الذي تسمعه. |
Ben de poster için üzerine Jüpiter'i koyarak onu bozdum. | TED | وثم شوهتها أنا بوضعي كوكب المشتري عليها من أجل الإعلان. |
- Evet. Neredeyse ölüyordu ve ben üzerine atladım, çok romantikti. | Open Subtitles | كان سيقتل تقريباً و أنا اندفعت نحوه, كان الوضع رومانسياً جداً |
Bu, Kuzey Hindistan'ın Hiderabad kentindeki buğunun üzerine yazılmış tek şeydir. | Open Subtitles | وفقاً لقوانين الرطوبة فإن الناتج الوحيد يكون في هايدربد في جنوب الهند |
Kendi güvenliğini hiçe sayarak o gaspçının üzerine doğru koşmuştun. | Open Subtitles | لقد جريت مباشرةً صوب ذلك اللصّ غير مبالٍ بسلامتك الشخصيّة |
Ben Gallup'ta dünyadaki Müslüman toplumları üzerine çalışıyorum. | TED | أدرس المجتمعات الإسلامية حول العالم في غالوب. |