Bu jenerasyonların her biri sadece birkaç mili saniye alır. | TED | وكل جيلٍ يستغرق فقط بضعة أجزاء من الألف من الثانية. |
Her zaman arabayı alır ve gizlice beni görmeye gelirdi. | Open Subtitles | لقد اعتادت أن تأخذ اسيارة طوال الوقت لتتسلل و تراني |
Bir araya getirmek haftalar alır. Anlayışsız birisi beterini yapar. | Open Subtitles | سيستغرق الأمر أسابيع، ولا يمكنك إجباري، لأنك غير مفوض لذلك |
Ancak Hedge'in her bir hücreyi kontrol etmesi çok zaman alır. | TED | ولكن سيأخذ هيدج وقتًا طويلًا للتحقق من كل خليةٍ على حدا. |
Mumunu benim mumumdan yakan biri olarak, beni karanlıkta bırakmadan alır ışığını. | TED | كَالَّذِي يُضِيءُ شمعته مني يحصل علي النور دُونِ أَن يقلل من نوري. |
Kültür yapmak zaman alır ve karaciğerinin fazla vakti yok. | Open Subtitles | نتائج الزرع تستغرق وقتا و كبده لم يتبقى فيه الكثير |
Paramızı alır almaz geri döneceğiz. On gün içinde dönmüş oluruz. Bizi bekleyin. | Open Subtitles | سنعود حال بيعنا لكل شيء، ولن يستغرق هذا غالبا أكثر من 10 أيام |
Bu biraz zaman alır ama bir arkadaşı kurtarmaya çalışıyorsanız buna değer. | Open Subtitles | يستغرق وقتاً طويلاً لكن عندما تكون تحاول انقاذ صديق عندها الوقت ينتظر |
FBI'dan oradaki kabile toprakları girmek için izin almak aylar alır. | Open Subtitles | الحصول على تصريح من المباحث الفيدرالية لدخول أرض قبلية يستغرق أشهراً. |
Buradaki tecrübelere dayanarak yazılacak her film senaryosundan Ruby payına düşeni alır. | Open Subtitles | أى نص فيلم تكتبه مبنىُ على تجرباتك هنا روبى تأخذ شريحة منه |
Yüzlerce adım gerektirir, ve çok ama çok uzun zaman alır. | TED | إنها تتطلب مئات الخطوات, و تأخذ وقتا طويلا جدا. |
Bu tabloları yapmak cok zaman alır. | TED | هذه اللوحات كانت تأخذ الكثير من الوقت لرسمها |
On beş dakikanı alır ve onunla beraber olmak sana bir zarar vermez. | Open Subtitles | سيستغرق ذلك 15 دقيقة فقط من حياتك ولا بأس إذا أحسنت معاملته مرة |
Bu rostonun pişmesi en azından iki buçuk saat alır. | Open Subtitles | هذا اللحم المشوي سيستغرق على الأقل ساعتين و نصف لتحضيره |
O not olmadan, bir bebeğe bakabilecek kadar sağlıklı olduğumu kanıtlamam yıllarımı alır. | Open Subtitles | من دون هذه المذكرة سيأخذ الأمر سنين لإثبات أنني بصحة جيدة للرعاية بطفل |
Her sabah erkenden kalkar gazeteleri önce o alır deli gibi çevirirdi. | Open Subtitles | في كل صباح، كان دودو أول من يحصل على الجرائد. كان يتصفح |
Binlerce fikir var. Bütün hepsini göstermem yedi saatimi alır. | TED | يوجد، مثل، آلاف أفكار التي — سوف تستغرق مني سبع ساعات للقيام بعرضها جميعاً. |
- Sor bakalım, Will saat 11'deki randevumu alır mı? | Open Subtitles | انظري أذا كان ويل يستطيع أخذ موعدي في الحادية عشر |
Hiçbir anne, çocuk yapmak için bir mum ışığı daha fazla alır. | Open Subtitles | لا يا أمي ، يتطلب الأمر أكثر من إشعال الشموع للرزقِ بالأطفال |
Devlet Birimi onayı alır almaz, bir kurtarma timi oluşturacaklar. | Open Subtitles | حالما تحصل وزارة الخارجية على التأكيد فسوف يرسلون فريق إنقاذ |
Bazı insanlar da, "beyin çok karmaşık, "bir 50 sene daha alır" diyor. | TED | شيء آخر يقوله الناس :- إن الأدمغة شديدة التعقيد. ستأخذ 50 سنة أخرى. |
Efendim, emrinizi alır almaz bu konseye, ...katılmak için çılgın gibi at sürdüm. | Open Subtitles | مولاى ، لقد دفعت مثل الغضب لحضور هذا المجلس بمجرد وصول أمرك لى |
Bana iç çamaşırı alır, tıraş makineme yeni jiletler takardı. | Open Subtitles | إنها تشتري ملابسي الداخلية وتضع شفرات جديدة في موس الحلاقة |
Cane ile dövüşürsen, George sana garanti lisans alır. | Open Subtitles | إذا كنت ستقاتل كين،جورج سيحصل لك على تصريح |
Hava muhalefetinden korumak için kızların paketlemesi birkaç dakika alır. | Open Subtitles | سيتطلب الأمر بضعة دقائق لتقوم الفتيات بلفه لحمايته من الطقس |