Daha sonra bunu hücrelerine parçalarız, ve bu hücreleri vücut dışında çoğaltırız. | TED | ثم نقوم بفصل هذه الخلايا عن بعضها البعض، ونقوم بزراعتها خارج الجسم. |
Sizler de Kendini Örgütleyen Öğrenme Ortam'ları oluşturabilirsiniz. evde, okulda, okul dışında, kulüplerde. | TED | يمكنكم صناعة بيئة للتعلم الذاتي في البيت، في المدرسة، خارج المدرسة، في النوادي. |
Atölyemin dışında gerçekleşen birçok fikir ve olayla daha çok ilgilendim. | TED | أصبحت مهتمًا أكثر بالأفكار وبأشياء أكثر وأكثر كانت تحدث خارج معملي. |
Ve bu çekişmeli gençleri başka bir botla yarışsın diye bir bota koyduğunuzda, ortak çalışmak dışında bir şansları kalmıyor çünkü artık aynı bottalar. | TED | وعندما تضع هؤلاء في منافسةٍ مع قاربٍ آخر ، فليس لديهم أي خيارٍ آخر غير التعاون في ما بينهم لأنهم جميعاً في قاربٍ واحد. |
Hepimizin üzerindesin, gökyüzünde tek başına ve yere inmek dışında her şeyi anlıyorsun. | Open Subtitles | أنتِ أعلى منا بمراحل بمفردكِ في السماء وتفهمين كل شيء باستثناء كيف تهبطين |
Bu konuyu çok güvendikleri dışında kimse ile konuşmak istemiyorlar. | Open Subtitles | إنهم لا يحبون أن يتحدثوا عن ذلك إلا مع زملائهم |
Asya, Afrika ve Güney Amerika'dan 15 ülke seçtik, Batı'nın dışında ve LGBT hakları açısından değişken yerler olsun istedik. | TED | قمنا باختيار 15 بلدا من آسيا وأفريقيا وأمريكا الجنوبية، بلاد من خارج الغرب والتي تتسم بتنوع من حيث حقوق المثليين. |
Bu, ben ya da bir yabancı Cayla ve arkadaşlarının bulunduğu odanın dışında da olsa bebeğe bağlanabilir anlamına geliyor. | TED | وهذا يعني أنني أنا، أو أي شخص غريب هنا، يمكنه الاتصال بالدمية أثناء وجوده خارج الغرفة حيث توجد كايلا وأصدقاؤها. |
Bilgi görüş alanı dışında ama hala kara deliğin gizemli boşluğunda var olabilir. | TED | فقد تنزوي المعلومات خارج المشهد، ولكنها تظل كامنة في الفراغ الملغز للثقب الأسود. |
Teknik olarak hâlihazırda Mars'a gidenleri de sayarsak gezegenin dışında bile kullanıyorlar. | TED | وفنياً، حتى خارج الكوكب، إذا حسبت أولئك الذين في طريقهم إلى المريخ. |
balıkçılar, kaptanlar, bilim adamları ve teknikerler den oluşan bir takım bu hayvanı 4-5 dakikalığına suyun dışında tutmaya çalışıyor | TED | فريق الصيادين ، قباطنة ، علماء وفنيين يعملون معاً للحفاظ على هذا الحيوان خارج المحيط لحوالي أربعة إلى خمس دقائق |
Şehir dışında oturduğunu biliyordum ama tam olarak nerede olduğunu bilmiyordum. | Open Subtitles | كنت أعرف أنها تعيش خارج المدينة و لكنى لم أعرف أين |
Onları evin dışında takmıyordu böylelikle insanlar onu muhteşem görecekti. | Open Subtitles | وهي لم تلبسها خارج البيت لكي يعتقد الجميع بأنها جذابة. |
Hamburg'un dışında görev yapıyordum. Kraliyet Hava Kuvvetleri Onarım Birliği'ndeydim. | Open Subtitles | كنت مرابطا خارج هامبورج مع وحدة لصيانة السلاح الجوى البريطانى |
Yemek için şehir dışında bir yere gitmek ister misin? | Open Subtitles | أتريدين الذهاب إلى مكان ما خارج البلدة لتناول العشاء ؟ |
Bayan Bertholt, davayı mahkeme dışında konuşma özgürlüğüm yok. Tabi. | Open Subtitles | الحقيقة إنني لا امتلك حرية الحديث بالقضية خارج قاعة المحكمة |
Ancak bir yıl kadar sonra, burun dışında bir dokuda görülen bir koku alıcısına ilişkin bir rapor ortaya çıktı. | TED | لكن، بعد سنة أو ما يقرب من ذلك، أظهر تقرير أن أحد المستقبلات الشمِّية يظهر في نسيج آخر غير الأنف. |
Tüm yaptığım Tanrı'nın iradesi ve her zaman Tanrı'nın isteği dışında bir düşünceyi kalbime ve aklıma sokmaması için dua ediyorum. | Open Subtitles | ما أقوم به هو إرادة الرب وصلاتي دائما فهو لن يسمح بأن يدخل قلبى أو عقلى أى فكر من غير مشيئته. |
Yerlilerin uyum ve işbirliğine rağmen, alçakgönüllülüklerinin bir işareti olarak bize verdikleri işlenmiş altınların dışında dişe dokunur bir şey bulamadık. | Open Subtitles | ، و برغم رضوخ الهنود . فإننا لم نجد الذهب بكميات كبيرة باستثناء المصنوعات اليدوية التي أعطونا إياها ، كعلامة لخضوعهم |
Sanık, sorulara cevap vermek ya da itiraf etmek dışında konuşamaz. | Open Subtitles | المتهمة لن تَتَفوه بِأي كَلِمَة إلا لتجيب على أسئلتنا أو لتعترف |
Gidelim. Baban tecavüz ve cinayet dışında başka ne yapar? | Open Subtitles | بالمناسبة , ما الذي فعله رئيسكم بجانب الاغتصاب والقتل ؟ |
Bu makineler, Afrika'da oldukça nadir bulunuyor. Dolayısıyla ön saflarda savaşan bu bilim insanlarına örnekleri denizaşırı göndermek dışında başka şans bırakmıyor. | TED | تلك الآلات قليلة وبعيدة في القارة، مما يجعل العديد من العلماء يعملون بدون أي خيار آخر ما عدا إرسال العينات في الخارج. |
çekirdek denilen bir şey vardır ve dışında elektronları görebilirsin. | TED | والتي تحتوي على البروتونات والنيوترونات، وفي الخارج وسوف تشاهد الإلكترونات. |
Kısacası hayatı yaşanır yapan şeyler dışında her şeyi ölçüyor." | TED | يقيس كل شئ, باختصار الا ذلك الذي يجعل الحياة قيمة |
İçki içmemen dışında, hiçbir şeyden dolayı seni sevmekten vazgeçmem. | Open Subtitles | لا شيء يمكنه منعي من حبّكِ عدى أنّك لا تشربين. |
Bahse girerim, hayatı boyunca bir gece bile evinin dışında kalmamıştır. | Open Subtitles | أراهن أنه لم يقض ليلة واحدة بالخارج طيلة حياته بالطبع لا |
Sonuncusu: kıyafeti giyip çıkarmak için geleneksel kafa kısmından çıkarma dışında farklı yollar. | TED | أخيرا: طرق بديله لارتداء وخلع الملابس، بعيداً عن الطريقة التقليدية من فوق الرأس. |
Ancak, orada rızası dışında tutulduğuna dair bir kanıtımız olursa hükümetten destek alabiliriz. | Open Subtitles | لكن لو أن هناك دليل على احتجازها ضد رغبتها فربما نحظي بدعم حكومي |
Yakın zamanda başkentin dışında garip bir patlama olduğunu duydum. | Open Subtitles | انا سمعت بحدوث انفجار شديد. بخارج العاصمة،ليس من فترة طويلة. |
Bunun oldukça zor olmasının nedenlerinden biri, uzaylılar ve dinazorlar dışında, insan yüzüne her gün bakıyor olmamızdır. | TED | ونجد أن أحد الاسباب التي جعلتها صعبة وذلك على خلاف صور الكائنات الفضائية والديناصورات أننا نرى الوجوه البشرية يومياً |
- Hiçbir şey yapamadığım gerçeği dışında, süper. | Open Subtitles | رائع، إلّا أنّي لا أستطيع القيام بأيّ شيء. |