Geçtiğimiz yıllarda gördük ki, mısırı etanole çevirmek kötü bir deney oldu. | TED | لقد شهدنا مؤخراً أن تحويل الذرة إلى إيثانول وهي مجرد تجربة سيئة. |
- Küçük bir deney yapmam lazım. - Lütfen. Albayı yalnız bırak. | Open Subtitles | ــ أظن أنني سأجرب تجربة صغيرة ــ أرجوك اتركي الكولونيل المسكين وحده |
Yaptıkları deney işte şuydu. Gördüğünüz gibi bobinler biraz büyük sayılırlar. | TED | هذه كانت التجربة ، حيث ترون هنا لفة الأسلاك كانت أكبر |
Ve deney süresince, bu yıldızlar çok büyük mesafe katetti. | TED | و خلال مدة هذه التجربة تحركت هذه النجوم بمقدار هائل |
her geçen gün daha çok sayıda hastaya takılıyorlar. Hala klinik deney aşamasındalar ama, bunları rutin olarak kullandığınızı hayal edin, | TED | و يستفيد منها عدد أكثر فأكثر من المرضى. هي لا زالت قيد التجارب السريرية ، لكن تخيلوا حين نتمكن من توصيلها، |
Kabileler, insan ırkının nasıl yönetileceğine yönelik binlerce doğal deney oluşturur. | TED | القبائل تحتوي على الآلاف من التجارب الطبيعية لكيفية إدارة مجتمع بشري. |
Bu bir grup doktorun deney faresi olmaktan 100 kat daha iyi. | Open Subtitles | هذا أفضل بـ100 مرة من أن أكون فأر تجارب لمجموعة من الأطباء |
Bu yalnızca bir deney, bir şaka! Başvurursan yarın çıkarsın. | Open Subtitles | هذه تجربة مجرد مزحة إن طلبت الخروج تخرج في الغد |
Sekiz yıl önce, Metron Eczacılık'da tıbbi bir deney başlatmış. | Open Subtitles | قبل 8 سنوات أشرف على تجربة دواء لشركة أدوية مترون |
Düşünüyordum da, neden küçük bir deney yapmıyoruz? Ne yapıyorsun sen? | Open Subtitles | هاي ، كنت أفكر ، لم لا نحاول عمل تجربة صغيرة؟ |
Bu düzgün bir deney değil sadece ucuz bir canlı aksiyon* filmi benzeridir. | Open Subtitles | لذلك هذه ليست تجربة رسمية مجرد بديل بسيط وغير مكتمل لفيلم روائي طويل. |
Orada hangi yemek konsantrasyonunun güveli tat vereceğini anlamak için bir deney yapıyordum! | Open Subtitles | تلك كانت تجربة لتقرير بأي مرحلة من التركيز يبدأ طعم الغذاء يبدو حشرياً |
Sen gerçekten hamile değilsin. Bunu bir deney olarak görmelisin. | Open Subtitles | أنت لست حامل حامل تفكر في هذا على سبيل التجربة |
Bu deney büyük enerji patlamaları için potansiyel gösteriyor gibi. | Open Subtitles | هذه التجربة تبدوا أنها تشير لمصدر عظيم جدا من الطاقة |
Bu deney, oteldeki patlamanın yaklaşık 1/1000'i ölçeğinde bir etki yaratacak. | Open Subtitles | التجربة ينبغي أن تولد انفجار يقارب 1000\1من الانفجار الذي حصل بالفندق |
Bütün bu yaşananların bir çeşit sosyal deney olduğunu mu söylüyorsun? | Open Subtitles | قلت ، أن هذا مجرد جزء من كل التجربة السيسيولوجية ؟ |
Bir sürü pilot proje yerine, bir sürü deney yapmaktır. | TED | إنها متعلقة بإجراء مجموعة من التجارب وليس مجموعة من المخططات. |
Yanlış anlamanın nedenini şimdi anladım. Biz, onların üzerinde deney yapıyorduk. | Open Subtitles | أرى أنك أصبحت مشوش الآن نحن الذين كنا نجرى عليهم التجارب |
Harvey canlı ve ölü hayvanlar üzerinde birçok deney gerçekleştirdi. | Open Subtitles | أجري هارڤي سلسلة من التجارب علي الحيوانات الحية و الميتة |
Devlet vatandaşlar üstünde deney yaptı ve canavarları serbest bıraktı. | Open Subtitles | أن الحكومة تجري تجارب على مواطنيها و يطلقون العنان للحوش |
Küçük bir deney yapmaya karar verdik, bunun için reçelleri seçtik. | TED | قررنا ان نقوم بتجربة واخترنا المربى لهذه التجربة. |
Kızkardeşlerimiz bu deney için hayatlarını tehlikeye attı. Fayda görmüyor musun? | Open Subtitles | أخواتنا يخاطرون بحياتهم لإنجاح التجربه ألا ترين أنه أفضل لو نجح |
Yani biz sadece babanın iyi olması için yapılacak bu deney miydik? | Open Subtitles | .. اذا نحن كنا مثل تجربه لتحاولي ان تجعلي والدك افضل ؟ |
15 yıllık çalışmanın ardından da birbiriyle çok iyi eşleşen iki tane bulduk, yani en azından deney tüpü içinde. | TED | وبعد 15 سنة من العمل، وجدنا اثنين منها ارتبطا بشكل جيّد، على الأقل حدث ذلك في أنبوب اختبار. |
Aslında bunu gösterebilecek bir deney var. | Open Subtitles | فى الحقيقة,هناك إختبار بسيط وصغير ليُظهِر ذلك |
İşe yaramayan deney ve denemelerden ibarettir, aksi takdirde öğrenemeyiz. | TED | هو مبنى على أساس أنك تجري اختبارات وتجارب غير ناجحة، وإلا فإنك لن تتعلم. |
Alan gibi bir kavramla uğraştığınız zaman, ayrıca çocuğun öğrenmesi için çağrıldığı birlikte deney yapacağı bir araç grubu sağlıyoruz. | TED | عندما نتعامل مع مفهوم مثل المساحة -- حسنا، نحن أيضا نوفر مجموعة من الأدوات التي تشجع الطفل للتجربة لغرض التعلم. |
Duyduğumuz kadarıyla insanlar gezegen üstünde deney yapılmasına çok kızıyorlar. | TED | ويشعر الناس بالغضب عند القيام بتجارب على الكوكب، كما سمعنا. |
Formatın bir parçası olan deney, bu ortamın sağladığı bir durum. | TED | وهذا شيء تسمح به هذه الوسيلة القيام بالتجارب كان جزء من الأسلوب نفسه |
Eğer merak ediyorsanız, birileri gerçekten sincapların koklama duyusunun kesildiği bir deney yapmış ve sincaplar yine de fındıkları bulabilmişler. | TED | وإذ كنتم تتسائلون، قام أحدهم بالتجربة بالفعل حيث قاموا بتعطيل حاسة الشم لدى السناجب وأمكنهم مع ذلك العثور على الجوز |
Şehrin hemen dışında, çatı panelleri sürülebilen bir deney istasyonu kurdu. | Open Subtitles | علي اقاصي المدينه قام بإنشاء محطه للتجارب ذات سطح قابل للحركه |