Ve herkes "bu benim kardeşim de olabilirdi", diye düşünmeye başladı. | TED | وجميعنا شعر أن خالد كان من الممكن أن يكون أخ لنا |
molekül ağırlığın mol agirligina gore daha az inek olur diye dusundum. | TED | وفكرت في أن الوزن الجزيئي قد بدا أقل تعقيدا من الكتلة المولية. |
Ve o gece, tüm ailesi kanepelerde uyudular ve ev sahibimiz annesiyle birlikte uyudu biz yatakta yatabilelim diye. | TED | وفي تلك الليلة، أسرتها بأكملها أخذوا الأرائك و نامت جنبا إلى جنب مع أمها حتى يمكننا أن نأخذ أسرتهم. |
Her gün farklı bir yoldan yürüdük kimse nereye gittiğimiz hakkında şühpelenmesin diye. | TED | كل يوم ، نأخذ طريقاً مختلفا لكي لا يشك أحد بأين نحن ذاهبون |
Belki de en başarılı ilişkiler olumsuzluk çıtası en yüksek olanlar diye düşünebilirdim. | TED | لذا كنت لأفترض بأن العلاقات الأنجح هي تلك حيث تكون عتبة السلبية عالية. |
Bir ara "yaşam atılımı" diye bir şey sayesinde yaşadığımızı sananlar vardı; ki biz böyle bir şey olmadığını biliyoruz. | TED | حسناً, أنت تعلم الناس كانت تعتقد أنه كان هناك قوة حياة للعيش. نحن الآن نعلم بأن هذا غير صحيح مطلقاً. |
Ben de “Ama birileri bunlar için para ödemez mi?” diye sordum. Babam “Belki” dedi. Unutmayın, 10 yaşında – yani 34 yıl önce | TED | وقلت له .. هل يمكن ان نبيعها لاحد ما .. فقال .. ربما كنت في 10 من عمري فحسب .. واليوم وبعد 34 عاما |
Aklınız karışmasın diye cinsel tercih ya da yönelim hakkında biraz konuşmak istiyorum. | TED | فقط لذلك لا أحد يرتبك، أريد أن أشير إلى الهوية الجنسية، أو الميل. |
Bunun için daha iyi bir yol olmalı diye düşündük | TED | لذلك قلنا، يجب أن يكون هناك طريقة أفضل للقيام بذلك. |
Şimdi çoğunuz nükleer füzyon diye bir şey yok diyorsunuzdur,. | TED | محتمل أن معظمكم يقول: لا يوجد ما يسمى بالإندماج النووي. |
Çok kısa olan çocuklar bile katılabilsin diye bu tezgâhı farklı boyutlarda yaptık. | TED | وبدأنا بصنع طاولة العمل، بارتفاعات مختلفة حتى يتمكن الأطفال قصيري القامة من المشاركة. |
Bu arada bunlar ne olduğunu görebilelim diye yavaşlatılmış çekimler. | TED | بالمناسبة ستكون كل العروض بطيئة حتى نستطيع رؤية ما يحدث |
Kitaplarımızı alışveriş poşetleriyle örterdik sadece alışverişe çıkmışız gibi görünsün diye. | TED | كنا نغطي كتبنا في أكياس البقاله لكي نظهر وكأننا ذاهبين للتسوق |
O zamanlar tartışmalı olmasına ve hâlâ tartışmalı kalmasına rağmen Cage'in görüşü, gerçek sessizlik diye bir şeyin olmadığını yönünde. | TED | ومثير للجدل رغم كونه كذلك، وحتى مثيرا للجدل مع أنه لازال موجودا، هدف كايج هو أنه لا يوجد صمت بالفعل. |
Ama yine de evliliğiniz bozulmamışken bunu ne diye kıralım. | Open Subtitles | لكن ليس و كأنك ستلغي الزفاف كيف لي ان اكسره؟ |
Şu inşaat kazması ne diye kızı tutuyor bir bilsem. | Open Subtitles | لو أنهُ فقط يسمح لها بالمغادرة هذا الريفي الأخرق القذر. |
Ama her zaman yine yaparlar belki ilk seferinde duymamışızdır diye. | Open Subtitles | لكنّهم يحاولون دائما ثانية , في حالة انك لم تستطيعين سماعهم. |
Otomatik. Bir şeye ihtiyacınız olur diye ara sıra açılıyor. | Open Subtitles | إنه آلي، يفتح من حين لآخر في حال أردت شيئا |
Bahçecilikle uğraşanlarınızın bilebileceği gibi kök-gövde oranı diye bir şey vardır. Ve bitkiler kök ağırlığını yaprak ağırlıkları ile kabaca bir dengede tutarlar. | TED | أي منكم يعمل في البستنة يعلم أن هناك شيئا يدعى نسبة الجذر والنبات يجب أن يبقي جرم الجذر بتوازن مع الأوراق ليكون سعيدا |
Fazla battaniye var mı diye geldin, bir yıldır da gitmiyorsun. | Open Subtitles | يبدو أنك جئت للحصول على بطانية إضافية، و بقيت لعام كامل |
Seni almayacaklarından korkuyorsun oraya ait olamadın diye lâf atıyorsun. | Open Subtitles | أنت خائف بأنهم لن يأخذوك لأنك لا تنتمي معهم .فيجعل |
Bütün kadınların aptal olduğunu sanıyorsun, ama öyle olmadığımı bilesin diye. | Open Subtitles | لأنني أردتك ان تعرف اني لست بالغباء الذي تظنه بكل النساء |
Mezar taşı yoktu, o yüzden insan mezarı değildir diye düşündüm. | Open Subtitles | فكرت أنه لم يكن قبراً بشرياً لأنه لم تكن عليه علامة |