| Ah, göl evine gidiyoruz. Üstünü giyin. Mayon hala kurutma makinesinde. | Open Subtitles | سوف نذهب إلى منزل البحيرة, ثياب السباحة لا تزال في النشافة |
| Tamam, hadi, kızlar, göl kenarında yazı geçirdiğimiz zamanlardaki gibi. | Open Subtitles | حسناً، هيا يا فتيات، فهذا سيكون كيوم عطلتنا عند البحيرة |
| Test kitabını hafta sonu bizim göl evine de getirmeyeceksin, değil mi? | Open Subtitles | هل ستذهبى إلى بيت البحيرة الخاص بي فى نهاية الإسبوع هكذا ؟ |
| Ben derim ki, bu Kara göl'ün Canavarı'nı aldığınız yere bırakın. | Open Subtitles | أقول بأن نرمي هذا المخلوق في بحيرة السود من حيث اتى |
| Kocaman bir yata sahip olup yüzdürecek göl bulamamak gibi. | Open Subtitles | إنه مثل أمتلاك قارب كبير ولا توجد بحيرة لتبحر فيها |
| Evet, göl balinaları. Tanrının guruldayan karnı olduğunu zannederdim. Bilmiyorum. | Open Subtitles | حيتان البحيره ، اجل لا أعلم ، يبدو كأنه تحذير |
| Ben göl kıyısındaki izlere bakayım, sen de yola çık. | Open Subtitles | سأذهب لتقصي اثارهم عند البحيرة .وانت ابحثي اماماً في الطريق |
| Ama beni göl evinden aradı ve ben de onu görmeye gittim. | Open Subtitles | ولكنها بعد ذلك، اتصلت بي من منزل البحيرة وقدت السيارة إليها لأراها |
| Hani şu göl kenarında inşa edilen evler var ya, yeni olanlarından. | Open Subtitles | تعرفَ, واحده من تلك الشقق الجديدة التي يتم بناءها عند البحيرة, الجديدة؟ |
| Dün göl evine gitmeye karar verdiğiniz için çok sevindim. | Open Subtitles | أنا مسرور جدًا لأنكن قررتن الذهاب إلى منزل البحيرة بالأمس |
| Burada yaşayan Siren'i* ben öldürdüm. Bu yüzden göl kurudu. | Open Subtitles | حوريّة البحر التي كانت تعيش هنا قتلتُها، لذلك جفّت البحيرة |
| Aslında bütün bu göl, devasa bir yanardağın su dolmuş krateri. | Open Subtitles | ولكن في الواقع هذه البحيرة كلها فوهة بركان غمرها بركان عملاق. |
| Talebiniz üzere, göl kenarını bu akşam bir saatliğine rezerve ettim. | Open Subtitles | كما طلبت لقد حجزت الحديقة بقرب البحيرة هذا المساء لمدة ساعة |
| Orada tamamen yalnızdın. Böcekler saçına geliyordu, göl içinde ceset var gibi kokuyordu. | Open Subtitles | تقفين وحيده هناك, الحشرات تصل لشعرك ورائحة البحيرة تبدو وكأن أحدهم مات فيها |
| Şu göl evinizde yemek ve yatak var, değil mi? | Open Subtitles | منزلكم الذي بجوار البحيرة لديه ما يكفي من الطعام ؟ |
| Ama eminim, bu hikayedeki olay yerinin adı Kristal göl Kampı'ydı. | Open Subtitles | تعلمون ان احداث تلك القصة حدثت في مخيم يدعى بحيرة كريستال |
| Ben küçükken, ailem göl kenarında bir kulübe kiralamıştı. Bir akşam tuvalete giderken... | Open Subtitles | عندما كنتُ طفلة صغيرة، إستأجر والديّ كوخاً بجوار بحيرة وعندما إضطررت للذهاب للحمّام.. |
| Bana bütün şehir, kasaba, göl, orman ve dağları ezberletti. | Open Subtitles | جعلني أعرف كل مدينة وقرية لعينة كل بحيرة وغابة وجبل |
| Temmuzun 4'ünde saat 6'da göl kenarında barbekü yapılacaktır. | Open Subtitles | سيقام حلفه شواء في السادسه عند البحيره بمناسبه الرابع من يوليو |
| Kış Kapısı Köyünün başkanı göl Ülkesinin göl Kıyısı Manastırıyla anlaşma halinde. | Open Subtitles | زعيمُ الشتاءِ قد تجاوزَ القرية من أجلِ المفاوضاتِ مع الكنيسةفي بلدةِ البحيرات |
| Geçen 17 yıl boyunca her gün göl kenarına gelip ördekleri besliyor. | Open Subtitles | يأتي لهذه البركة كل يوم للـ17 سنة الماضية ليطعم البط |
| Sekiz saat sonra bir göl dibinde rahat ve huzurlu olacak. | Open Subtitles | فى أقل من 8 ساعات سوف يكون مُمداً فى قاع البُحيرة. |
| Güzel bir yer. göl çevresindeki en büyük ev. Şerif... | Open Subtitles | لقد اخترت أجمل بقعة وأكبر منزل مجاور للبحيرة |
| göl kenarnda yürürdüm, ya da tombala oynamaya, bazen de bara giderdim. | Open Subtitles | كنت اتمشّى بجانب البحيرةِ أَو اذَهبَ إلى مكانِ البنجو. |
| Sırplar birkaç tekne satın almak zorundalar. Çünkü bir göl üzerinde uçuyoruz. | Open Subtitles | لا بد وان الصرب قاموا بشراء بعض مراكب اليو لاْننا فوق بحيره |
| Biraz kariyer yapıp ödül kazanırsan belki kendine daha büyük bir göl bulabilirsin. | Open Subtitles | كوّني نفسك وفوزي بجوائز واعثـُري على بركة أكبر ربما |
| Fakat iki evren arası kapıyı açtığım yerdeki donmuş göl çok güvensizdi. | Open Subtitles | لكنّ البحيرةَ المتجمّدة حيث فتحتُ بوّابةً بين العالَمين، كانت هشّةً، |
| Antarktika'daki hemen her göl yatağında buldukları şey yaşamın yılmaz azmine dair bir ahit gibi. | Open Subtitles | .. وما وجدوا عند قاع كل بحيرات أنتاركتيكا هو شهادة على عناد الحياة |
| Ama belediye bölgenin göl olarak daha güzel olacağına karar vermiş. | Open Subtitles | لكن في وقت ما قررت المقاطعة استغلال الأرض كبحيرة |
| Affedersiniz, galiba göl Kasabalısınız. Yanılmıyorsam tabii. | Open Subtitles | أستميحك عذراً، لكنّك من "ليكتاون" إن لم أكُن مخطئاً |
| Tam merkezinde iki buçuk milyon ton asitle dolu bir göl var. | Open Subtitles | في مُنتصفها , بُحيرة مليئة بــ إثنين .ونصف مليون طن من الحامض |