| Ve o sevginin yerini doldurmak için elimden geleni yapacağım. | Open Subtitles | وسوف ابذل قصارى جهدي من أجل تعويضه عن ذلك الحب. |
| Orada öylece oturup hakimin kararını anlamak için elimden geleni yaptım. | Open Subtitles | كنتُ أجلس هناك ابذل قصارى جهدى في الاستماع إلى حُكم القاضي |
| Bu yüzden kafanızı karıştırmadan izah etmek için elimden geleni yapacağım. | Open Subtitles | لذا سوف أبذل قصارى جهدي للتوضيح بدون أن أجلب لكم الملل |
| Elimizden geleni yapmalıyız, ve benim elimden gelen tek şey bu kitabı bastırmak. | Open Subtitles | يجب أن نعمل كل ما بوسعنا وهذا الكتاب هو كل ما بوسعي عمله |
| O kadar üzülme Bay Davies. Sen elinden geleni yaptın. | Open Subtitles | هون على نفسك يا سيد ديفيز ، فعلت ما بوسعك |
| Bak, çok şey istediğimi biliyorum. Elimden geleni yapmaya çalışıyorum. | Open Subtitles | أنظر، أعرف أن هذا كثير ولكن أنا أبذل قصارى جهدي |
| Çoğu bir daha oraya dönmemek için elinden geleni yapıyor. | Open Subtitles | وهناك الكثير منهم يفعلون فقط قصارى جهدهم على عدم العودة. |
| Eşimle ben, Washington'da terk edilmiş bir arazide kendimize bir ev yaptık. ve 'doğaya dost' marketlerin raflarını boşaltmak için elimizden geleni yaptık. | TED | زوجتي، وانا قمنا ببناء منزل جديد على بقعة خالىة من واشنطن العاصمة ، قد بذلنا قصارى جهدنا لمسح رفوف مخزن الاستدامة. |
| Ben de kadınların yüzleştikleri gerçek zorluklara dikkat çekmek için elimden geleni yapıyordum. | TED | لذا بذلت قصارى جهدي لإعطاء الأولوية للتحديات الحقيقية التي تواجه هؤلاء النسوة. |
| Iste bana inanan bir yasli hanim, onun icin elimden geleni yapmaliyim | TED | هنا سيدة عجوز تضع كلّ الإيمان في شخصي، يجب أن أبذل قصارى جهدي من اجلها. |
| Kesinlikle, biz içeride imajımızı değiştirmek için elimizden geleni yapıyoruz, ve o patlıyor. | TED | يبدو لنا، من الداخل ، اننا نبذل قصارى جهدنا لتغيير صورتنا المتعاظمة، و التي تنفجر. |
| Yinede akşama yiyecek bulmak için elimizden geleni yapacağız. | Open Subtitles | على أية حـالّ، سوف نبذل قصارى جهدنـا للحصول على بعض الطعـام هنـا بحلول المسـاء |
| Yardim ederek bu durumu degistireceksem, elimden geleni ardina koymayacagim. | Open Subtitles | لذا لو كان بوسعي مساعدتك، فسأريد أن أتواجد هناك لأجلك |
| Yeğenim hakkında konuşuyorsun ve ben ona yardım etmek için elimden geleni yaparım. | Open Subtitles | أنت تتحدث عن ابن أخي هنا، و أنا سأفعل كل ما بوسعي لمساعدته. |
| Sonra sen elinden geleni yapıp yılanı dışarı çıkartıp Sarah'ı kurtarabilirsin. | Open Subtitles | ثم أن يمكن أن تفعل ما بوسعك لإخراج الأفعى وإنقاذ سارة |
| Bu bomba patlarsa Sayın Başkan, ve bunu durdurmak için elimizden geleni yaptığımıza inanmazsanız, bu ülkemde büyük yankı bulacaktır. | Open Subtitles | اذا انفجرت هذه القنبلة سيدي الرئيس وانت لا تؤمن اننا نفعل ما بوسعنا لايقافها ايضا ستكون النتائج ثقيلة على بلادى |
| Bu kadını bulmak için elimizden geleni yapacağız, fakat sakin olmamız gerekiyor aksi halde her şey gitgide kontrolden çıkar. | Open Subtitles | نحن نبذل أقصى ما لدينا للعثور عليها ولكن لابد أن نحافظ على هدوئنا وإلا سيخرج كل شيء عن نطاق السيطرة |
| Ancak halkı rahatlatmak ve katili yakalamak için elinden geleni yapıyor... | Open Subtitles | ولكنهم يطمئنون الجمهور بأنهم يقومون بكل ما يمكنهم فعله للامساك بالقاتل |
| Tam olarak 30 saat sonra bu plastik patlayıcı elinden geleni yapar. | Open Subtitles | خلال 30 ساعة من الآن بالظبط هذه المتفجرات البلاستيكية عملها بأفضل طريقة |
| Yardıma ihtiyacın varsa, çocuklarına kavuşman için elimden geleni yaparım. | Open Subtitles | إذا احتجت لمساعدة , سأفعل ما في وسعي لإعادتك لأولادك |
| Tüm sadık dinleyicilerimden onu hapishaneden çıkartmak için ellerinden geleni yapmalarını istiyorum. | Open Subtitles | أريد من كل مستمع نبيل أن يفعل ما بوسعه لإخراجه من السجن |
| Bak, ne yapacağımı bilmiyorum. Ben elimden geleni yaptım, anlıyor musun? | Open Subtitles | أنظر، لا أعلم ماذا أفعل قمت بفعل أفضل ما يمكنني، أتعلم؟ |
| Artık elinden geleni yapıp benim kazanan takımımın bir parçası olmaya hazır mısın? | Open Subtitles | اذا هل أنت جاهز لأن تبذل قصاري جهدك و تكون في فريقي الرابح؟ |
| Portland vatandaşlarını polisin elinden geleni yaptığına dair temin ederim. | Open Subtitles | أودّ تطمين مواطني بورتلاند أن الشرطة تقوم بكل ما بوسعها |
| Hepinizi dünyanın hiddetinden korumak için elimden geleni yaptım, Kay. | Open Subtitles | انا فعلت كل ما بوسعى لحمايتكم من رعب هذا العالم |
| Buradaki çalışanlar, anınızı yeniden yaratmak için ellerinden geleni yapacaklar. | Open Subtitles | الموظفون هنا سيبذلون ما بوسعهم لإعادة خلق الذكرى التي اخترتها |
| Elimden geleni yapacağımı söylemiştim. | Open Subtitles | كما تعلم لقد أخبرتك أني سأفعل ما بمقدوري |