Sessiz kalma hakkın var ama ben bunu tavsiye etmem. | Open Subtitles | لديك الحق فى البقاء صامتاً و لكنى لا أوصى بهذا |
Hayır senin benim adıma bu kararı vermeye hakkın yok. | Open Subtitles | لا. لم يكن لك الحق أن تخذ القرار عوضا عني |
Senin dölünü taşıyorum diye beni kontrol etmek hakkın sanıyorsun. | Open Subtitles | أنتَ تظن أن لديكَ الحق لتتحكم بي لأنني حامل بذريتكَ |
Çocuklarımın nerede ve nasıl yaşayacağını tartışmaya hakkın yok ve bunu kimse istemedi. | Open Subtitles | ليس لديك أي حق أو دعوة، لكي تناقشي أين أو كيف يعيش أولادي |
Tarafsız bir yargıç tarafından adil yargılanma hakkın elinden alındı. | Open Subtitles | لقد حُرمت من حقك لنيل مُحاكمة عادلة أمام قاض نزيه |
Orası benim mutfağımdı ve içeri girip yağımı atmaya hiç hakkın yoktu. | Open Subtitles | كان ذلك مطبخي لا يحق لك أن تدخله وترمي لي الدهن خاصتي |
Oyların eşit olması durumunda da o eşitliği bozma hakkın var. | Open Subtitles | وفي حالة تعادُل الأصوات، لديك أيضاً الحق في كسر ذلك التعادل. |
Onu benden izin almadan buraya getirmeye hiç hakkın yok. | Open Subtitles | ليس لديك الحق في إحضارها إلى هنا بدون إخذ إذني |
Senin bunu söylemeye hakkın yok. Ona imza atmasını söyleyen kimdi? | Open Subtitles | اوني ليس لذيك الحق في قول هذا من اخبره يشارك التوقيع؟ |
Bu benim suçum ve kızmakta yerden göğe kadar hakkın var. | Open Subtitles | اللوم يقعُ عليّ و لديكَ كلُ الحق في أنّ تكونَ غاضباً |
İşte bu yüzden sana söylemedim çünkü bilmeye hakkın yoktu. | Open Subtitles | لذا لم يتوجب علي إخبارك لأنك لم تملكي الحق بالمعرفة |
Bırak Delaney'i hiç kimseyi sorgulama ya da yargılama hakkın yok bunu da anca böyle bir yerde yapardın. | Open Subtitles | والذى هو المكان الوحيد الذى ليس لديك به أى نوع من السلطة القضائية أو الحق في استجواب أي شخص |
Gücü yazmak ilk olarak yazmaya ve değişimin yazarı olmaya hakkın olduğuna inanmanı gerektirir. | TED | لتكتب يجب أولًا أن تؤمن أن لديك الحق لتكتب، لتكون كاتبًا للتغيير. |
hakkın olmayan bir şeyi yaptığını bilmeliydin. | Open Subtitles | عليكِ معرفة أنكِ كنت تقومين بأمرٍ لا تملكين الحق بفعله. |
Çocuklarımın nerede ve nasıl yaşayacağını tartışmaya hakkın yok ve bunu kimse istemedi. | Open Subtitles | ليس لديك أي حق أو دعوة، لكي تناقشي أين أو كيف يعيش أولادي |
Kes şu saçmalığı! Beni böyle üzmeye hiç hakkın yok senin. | Open Subtitles | اوقفي هذا الهراء ليس لديك حق في تخبئت هذا الموضوع عنيّ |
Babana yardımcı bile olmuyorsun, böyle şeyler söylemeye hakkın yok. | Open Subtitles | ليس لديك اى حق لقول هذا لطالما لم تساعدى والدك |
Bilerek mi böyle ahmak gibi davranıyorsun ahmak gibi davranmaya hakkın olduğunu göstermek için mi bilmiyorum her halükarda ahmak gibi davranıyorsun. | Open Subtitles | لاأعلم إن كنت تتصرف بحقارة عن قصد أو فقط لتُبين أنه من حقك أن تتصرف بحقارة في كلتا الحالتين فأنت تتصرف بحقارة |
Hayır. Senin kızmaya hakkın yok. Benim kızmaya hakkım var. | Open Subtitles | لا يحق لك ان تكون منزعجا انا يحق لي الانزعاج |
Kızgınsın. Kızgın olmak hakkın ama bunu düzelteceğim. - Ben-- | Open Subtitles | إنّكَ غاضب ولكَ مطلق الحقّ في ذلك، ولكنّي سأصلح الأمر |
Avukat tutma hakkın var şimdi ve diğer olacak sorgulamalar için. | Open Subtitles | أنت تمتلك حقّ أن تحضر محامي الآن وأثناء أيّ إستجواب آخر |
İngiliz Hazinesi, 3. Nesil cep telefonları işletme hakkını satmaya karar verdi. Bu hakkın ne kadar olacağına dair çalışmalar yaptı. | TED | وقد قررت الخزانة البريطانية أنها ستبيع حقوق الجيل الثالث للهواتف النقالة بتقييم ما كانت تساويه تلك الحقوق. |
Sanırım, bunu bilmeye hakkın var, minik dansçı. | Open Subtitles | حسنا، أعتقد أنك تستحق أن تعرف، راقصة صغيرة. |
Hata olduysa affola. Herşeyi bilmeye hakkın var. Heralde en iyisi sana göstermem. | Open Subtitles | أنتِ تستحقين أن تعرفي كل شيء محتمل أنه من الأفضل أن أريكِ فقط |
Ve onun uzaklaştırılmasını sağlamaya çalışmak, senin hakkın. | Open Subtitles | ولو اردت ان تحاول وان تجعله يتوقّف عن العمل ذلك حقّك |
Annenle o şekilde konuşmaya hakkın yok. Birkaç gün içinde ölecek. | Open Subtitles | ليس لديكِ حقٌ بالتحدث مع أمكِ هكذا، ستموت بعد بضعة أيام |
Şey, o sırada, kendime bilmenin hakkın olduğunu söyledim. | Open Subtitles | في هذا الوقت , أخبرت نفسي أنه من حقكِ أن تعرفي |
- Hayır, seçme hakkın yok. Bedava yemek yiyeceksin. | Open Subtitles | لا يحقّ لك الإقتراح، ولكن يحقّ لك تناول وجبة مجانية |
Ve kızın suratını yumruklarken ırkçı hakaretler haykırma hakkın yok! | Open Subtitles | ليس لديكَ الحقُّ أن تصرخ . بهتافاتٍ عنصريّة بينما تضربها |
Tahtını çalan amcana gideceksin ve hakkın olanı geri alacaksın. | Open Subtitles | ستذهب إلى عمك الذي سلب عرشك و تسترد حقوقك |