| Diğer tüm hayvanlar gibi bunların da ağzı çengelli, kolonyal hayvanlar. | TED | هذه الكائنات تبدو وكأن أفواهها متصلة ببعضها البعض. إنهم حيوانات إستعمارية. |
| Bu sadece onları etkilemiyor, bu ilişkiye bağlı olan diğer hayvanlar da etkiliyor, bu yüzden kilit taşı bir tür hâline geldiler. | TED | وهذ ا لا يعتبر مهما فقط بالنسبة لهم، حيث أن حيوانات أخرى أيضا تعتمد على هذه العلاقة، لذلك يعتبرون أيضا صنفا أساسيا، |
| Neden diğer hayvanlar bizi incelemiyor da, biz onları inceliyoruz? | TED | لماذا نحن ندرس الحيوانات الأخرى بدلاً من أن تدرسنا هي؟ |
| Peki hayvanlar uyumsuz cinsler arasındaki uyumsuz ihtiyaçlarıyla nasıl başa çıkar? | TED | إذن كيف تتكيف الحيوانات مع هذه الإحتياجات المتناقضة ما بين الجنسين؟ |
| Açıklarda otlayan hayvanlar için sürü halinde olmak önemli bir savunma. | Open Subtitles | التجمّع في قطيع وسيلة دفاع مهمّة للحيوانات التي ترعى في العراء |
| Tüm akıllı hayvanlar gibi, o da sadece sıkıştırıldığında saldırıyor. | Open Subtitles | مثل أيّ حيوان عاقل، انها تهدّدةُ فقط عندما تكون مُهدّدةُ. |
| Bazen yemeklerini labaratuvarlarda yer, ve orada uyurlar, hayvanlar gibi. | Open Subtitles | في معظم الأحيان .. يأكلون وينامون في مختبراتهم وكأنهم حيوانات |
| Dünya'da, iletişim kurabilecek kadar bizim dışımızda akıllı hayvanlar var mı? | Open Subtitles | هل هناك حيوانات على الأرض غيرنا ذكية بشكل كافٍ للتواصل معها؟ |
| Görünüşe göre insan derisini yiyen bu enzimi üreten hayvanlar da var. | Open Subtitles | من الواضح هناك حيوانات معينة تنتج هذا الأنزيم الذي يأكل لحم جسمك |
| Bunlar büyük hayvanlar ve açlıklarını gidermek için büyük avların peşindeler. | Open Subtitles | إنها حيوانات كبيرة وهي تبحث عن فرائيس كبيرة كي ترضي جوعها |
| Ama böcekleri yiyen küçük hayvanlar daha büyük hayvanlar tarafından yeniyorlar daha da büyük hayvanlar tarafından. | TED | ولكن تلك الحيوانات الصغيرة التي تأكل الحشرات تأكلهم الحيوانات الكبيرة، لا تزال هناك حيوانات كبيرة. |
| Sosyal hayvanlarız, mantıklı hayvanlar değil. | TED | نحن حيوانات اجتماعية, ولسنا حيوانات عقلانية |
| Artık hiçbir erkeği memnun etmek zorunda değilim. hayvanlar dışında. | TED | ليس عليّ أن أُرضي الرجال بعد الآن سأٌرضي الحيوانات فقط. |
| Utanan hayvanlar kaçtılar ve bu kendilerini böyle açıkça gösterdikleri son sefer oldu. | TED | هربت الحيوانات محرجة، وكانت تلك المرة الأخيرة التي كشفوا بها أنفسهم بهذه الطريقة. |
| Evet, bu hayvanlar büyük ve sertler. Fakat böyle bir darbeyi kaldıramazlar. | TED | نعم، هذه الحيوانات كبيرة وشرسة، لكنها لن تتحمل كبوة من هذا النوع. |
| Bazı hayvanlar örneğin deniz kuşları bu karışıklık içerisinde dolanırlar. | TED | بعض الحيوانات مثل الطيور البحرية تقع في فخ هذه الفوضى |
| Vebayı (pest) kontrol ediyorlar. Ve hayvanlar için gıda kaynağı. | TED | إنهم يسيطرون على الآفات. وكذلك فإنهم غذاء للحيوانات. |
| Evcil bir köpeksin ve evcil hayvanlar sahiplerinin emirlerine uymalılar. | Open Subtitles | انت حيوان اليف منزلى والحيوانات المنزلية الاليفة عليها اطاعة سادتهم |
| Uzaylılar, onca ışık yılını hayvanlar üzerinde doktorculuk oynamak için neden gelsinler ki ? | Open Subtitles | و لماذا يقطع هؤلاء المسافرون السنوات الضوئية للأرض لكى يلعبوا لعبة الطبيب على الماشية ؟ |
| Olaylara, hayvanlar gibi birbimize saldırmadan, makul olarak yaklaşmamızı sağlar. | Open Subtitles | للإستمرار بالأشياء بطريقة منظمة بدون مهاجمة بعضهم البعض مثل الوحوش |
| Ulusal yarışmada bununla ikinciliği aldım. Küçük hayvanlar bölümünde. | Open Subtitles | المكان الثاني, القوميات قسم الحيونات الصغيرة |
| Topraklarım benden çalındı, ailem kanun dışı sayılarak hayvanlar gibi yaşamaya mahkum edildi. | Open Subtitles | إن أرضي سلبت مني وعائلتي أصبحت طريدة العدالة وحكم عليهم أن يعيشوا كالحيوانات |
| Karaciğer ve böbrekler, bu hayvanlar için zengin bir besin kaynağıdır. | Open Subtitles | تعرف, الكبد و الكليه هي مصدر غني بالمواد الغذائية لتلك المخلوقات |
| Sırtlanlar gibi grup olarak dolaşan hayvanlar. | Open Subtitles | وحوش صغيرة تلك التي تلتف داخل القفص مثل الذئب. |
| Bunların hiçbiri Photoshop ile yapılmadı, hepsi gerçek hayvanlar. | TED | لا شيء من هذا تم تعديله بالفوتوشوب؛ هذه مخلوقات حقيقية. |
| Bu hayvanlar hep burada! | Open Subtitles | هذهِ الحيواناتِ دائماً هنا. إللعنة عليهم. يا يسوع المسيح. |
| Benim sadık tazılarım, sizin yanınız sıcak, aynı ahırdaki hayvanlar gibi. | Open Subtitles | يا كلابي الأوفياء، أشعر بالدفء قربكم كما البهائم في إسطبلاتها |
| hayvanlar aleminin bir ucundan ötekine feromonların var olduğunu artık biliyoruz. | TED | لذلك نحن نعرف أن الفيرومونات موجودة في جميع أنحاء المملكة الحيوانية. |
| Ormanın bütün bu kısımları farklı bitkilerden oluşmakta ve birbirinden farklı hayvanlar buralarda yaşıyor. | TED | كل أجزاء الغابة تلك تتكوّن من نباتات مختلفة، وتعتبر موطنًا لحيوانات مختلفة. |