Sanırım. Ben de öyle düşünüyorum. hoşuma gitti mi, onu bilmiyorum. | Open Subtitles | اعتقد ذلك وكذلك زوجى, رغم اننى لست واثقة اننى احب هذا |
- Her neyse şimdiden hoşuma gitti bile. Önce neden Phil'i çağırmıyorsun? | Open Subtitles | تعجبني ذلك بالفعل ولكن أولا ، لماذا لا نذهب ونحصل على فيل؟ |
O şeyin ölü mü canlı mı olduğuna bilmemek hiç hoşuma gitmiyor. | Open Subtitles | لست متأكداً أننى أود عدم معرفة ما إذا كان حياً أم ميتأً |
Tam işlerim şirkette yolunda gitmeye başladı, ve kendi bürom olması hoşuma gidiyor. | Open Subtitles | أنا توا بدأت تمشية الأمور في الشركة، وأنا أحبّ حقا إمتلاك مكاني الخاص |
Sanırım sana aşık oluyorum ve bu da çok hoşuma gitmiyor. | Open Subtitles | أعتقد أنني وقعت في الحب معكِ وأنا لا أحب ذلك تماماً |
Ve bir insanın hayatını kısmi göruntuleri fikri çok hoşuma gidiyor, | TED | و لقد أحببت حقا فكرة اللمحات الجزئية من حياة شخص ما، |
Deve ve Toynak dans stilleri gerçekten çok hoşuma gidiyor. | Open Subtitles | أنا أستمتع حقاً بأساليب الرقص من الإبل وتو أب هناك |
Olayın dışında olmak hoşuma gitmişti. Evde sıcak bir yatağının olduğunu bilmek. | Open Subtitles | لكن قد أعجبني الخروج للميدان، بما أنّي سأجداً فراشاً دافئاً أعود إليه. |
hoşuma gitti. Ama başkanın görevden alınması için dengeleyici bir şeyler lazım. | Open Subtitles | احب هذا ولكن تذكر لكي تكون عمده يجب ان يكون لدينا محفز |
Bazen insanlar giydiğim kıyafetlere güzel şeyler söylüyorlar ve sanırım bu hoşuma gidiyor. | Open Subtitles | بعض الأوقات هناك اشخاص يقولون اشياء جميلة عن طريقة لباسي وانا احب ذلك |
Etrafımda olması hoşuma gidiyor çünkü her zaman gideceği aklımda oluyor. | Open Subtitles | انا احب ان يكون حولي لان دائما ان اعرف انه يرحل |
Karışım dersler. hoşuma gider. Gördüğüm kadarıyla azimli bir öğretmensin. | Open Subtitles | جولة بالمنهاج الدراسيّ, تعجبني الفكرة يبدو أنّك مدرّس جدّ شغوف. |
Her ne kadar hoşuma gitmese de, haklı olabilir baba. | Open Subtitles | برغم أن الفكرة لا تعجبني يا أبي ربما يكون محقاً |
Ayrıca sizinle birlikte bok çukuruna çekilmek hoşuma gitmedi, efendim. | Open Subtitles | ،وفي الحقيقة،أنا لا أود أنْ أسَحبَ إلى المرحاضِ مَعك, سيدتي |
Biliyorsunuz, bu araba üzerinde çalışmak hoşuma gidiyor, Bay Eddy. | Open Subtitles | حسنا، تعرف أنّني أحبّ العمل على هذه السيارة، سّيد أيدى. |
Çok sevgi dolu biriydi, sevecendi bu da çok hoşuma gidiyordu gerçekten. | Open Subtitles | نعم, لقد كانت رقيقة جداً، وهذا ما أحبه تعلمان بأنني أحب ذلك |
Klasik müzik hakkında çok şey bilmem ama, hoşuma gitti. | Open Subtitles | لم أكن أستمع كثيراً إلى الموسيقى الكلاسيكيّة لكنّني أحببت ذلك |
Bir çocuğu annesinden ayırmak hoşuma gitmiyor ama şüphesiz ki böylesi bir durumda yapılacak en doğru şey bu. | Open Subtitles | إني لا أستمتع بأخذ طفل من والدته لكنّ في هذه القضية، من الواضح أنه الأمر الصواب الذي ينبغي فعله |
Sen ve adamların benim işlerimi çalmaya başlamışsınız. Bu hiç hoşuma gitmedi. | Open Subtitles | لقد علمت بأنّك أنت و صديقك تحاولان أخذ مهمّتي, لقد أعجبني ذلك |
Söylemek hoşuma gitmese de ama görünüşe göre aradığınız sistem mevcut değil. | Open Subtitles | أكره قول هذا ولكن يبدو أن النظام الذي تبحث عنه غير موجود |
Keşke daha önce tanışsaydık. Sizinle konuşmak çok hoşuma gitti. | Open Subtitles | ليتني قابلتك في وقت مبكر ، لقد استمتعت بالحديث معك |
Konuya böyle de bakabilirsiniz ama bu benim hoşuma gitmez. | Open Subtitles | لكن المرء يضر البعض و هذا ما لا أحبه كثيراً |
En çok hoşuma giden şeylerden biriyse isim seçmekti. | TED | وكان اختيار الأسماء أحد الأشياء التي أحبها |
Tutuyorum zaten! Ve bu hiç hoşuma gitmiyor, çünkü ailemle geçireceğim zaman azalıyor. Senin defterlerini tutmak yerine ailemle olabilirdim. | Open Subtitles | سأفعل و أقدر لك ذلك علي أن أقضي وقتاً مع عائلتي و عوضاً عن هذا كنت أحاول أن أنظم دفاترك |
Kot ve tişört konusunda kuşkum vardı ama hoşuma gitti. | Open Subtitles | كنت مرتاباً حيال أمر بنطال الجينز و القميص لكنها أعجبتني |
- Bu, hoşuma gitti. - Gençken birkaç tane tanıdım. | Open Subtitles | ـ أنا أحب هذا ـ عرفت قليلاً من هذا الشيىء |