Nerede olduklarını bilebilmek için bir bilgisayarlı görüş takip sistemi kullandık. | TED | اعتدنا رؤية الكمبيوتر في نظام التتبع من أجل معرفة مكان وجودهما. |
Halk olarak sorunları aşmak için bir araya gelme konusunda çok yetenekliyiz. | TED | نحن في الواقع، كشعب، قادرة جدا القادمة معا من أجل حل المشاكل. |
Niye yakında var olmayacak bir gelecek için çalışayım? Hem de hiç kimse bu geleceği kurtarmak için bir şey yapmıyorken. | TED | وإلّا فما فائدة أن أتعلّم لمستقبلٍ ربّما اختفى قريباً عندما لا يقوم أحد بفعل أي شيء من أجل إنقاذ هذا المستقبل؟ |
Sadece bu gece için bir özür bu ve önceki gece için. | Open Subtitles | هذا فقط لاقول لك اني اسفة من اجل الليلة والليلة التي قبلها |
- Paskalya Yortusu için bir kuzu istersen, haberim olsun. | Open Subtitles | إن احتجتي ضأناً من أجل عيد الميلاد، يمكننا أن نتفق. |
Fakat şu anda düşündüğüm tek şey Aziz için bir şeyler yapmak. | Open Subtitles | إهتمامي الوحيد في هذه اللحظه هو أن أفعل شيئاً من أجل عزيز |
Ha, kanser araştırması için bir kaç sigara bırakabilir misin bize? | Open Subtitles | هلا تركت لي القليل من السجائر من أجل دراسة عن السرطان؟ |
Bu basit çiftçilerle barış konuşmak için bir buluşma ayarladım senin için. | Open Subtitles | لقد رتبت اجتماعاً من أجل عقد صفقة سلام مع هؤلاء الفلاحين الساذجين |
Onlar için bir ikonum çünkü inançlarım uğruna hapse girdim. | Open Subtitles | أنا مثلهما الأعلى، لأني سُجنت من أجل ما اؤمن به. |
50 yaşındayım, bir bayan için bir şeyler yapmamın nesi yanlış? | Open Subtitles | تعديت الخمسين، ما العيب في أن أفعل شيئا من أجل إمرأة؟ |
Bu tamamen iş. Yeni anlaşma için bir hayli mal topladım. | Open Subtitles | هذا بخصوص عملنا، لقد كنت أعدّ الشحنة من أجل صفقتنا القادمة |
Senin için bir sakıncası yoksa, gücümü böyle kullanmak istiyorum. | Open Subtitles | لذلك أريد أن أستخدم السلطة من أجل هذا،إذا لم تمانع. |
Ve bunun için, birileri levazım için adayı araştırırken herkesi uyarı ateşini yanık tutmak için bir araya getirmemiz gerek. | Open Subtitles | و من أجل ذلك، يجب أن ننظم بيننا لنبقي هذه الإشارة النارية مشتعلة بينما يستكشف الآخرون الجزيرة للبحث عن معدات. |
Mak'ın annnesi ve babası dua etmek için bir rahip ayarladılar. | Open Subtitles | أم ماك و والده رتبا لمجيء راهب للصلاة من أجل ماك. |
Kocam ve ben kendi çocuğumuz için bir oyun arkadaşı arıyoruz. | Open Subtitles | وانا نبحث عن رفيق في اللعب من اجل طفلنا عندما يأتي |
Reklam müziği yarışması için bir şarkı dinlemek ister misin? | Open Subtitles | يا الصحفية اتريدين الإنصات إلى اغنية من اجل مسابقة الأغاني؟ |
Evet Cyril, Oz'da işlerin yürüyüş biçimi şöyledir, ben seni ağabeyine götürmeden önce, benim için bir şeyler yapman lazım. | Open Subtitles | حسناً يا سيريل، إليكَ الطريقَة التي تسير فيها الأمور هنا قبلَ أن آخُذَكَ لأخيك عليكَ أن تقومَ بأمرٍ من أجلي |
Gerçek şu ki senin için bir adam bile öldürebileceğim konusunda bana inanmadın. | Open Subtitles | حقيقة عدم تصديقك لي، لن تؤثر في موت الرجل الذي قتلته من أجلك |
Benim için bir şeyler bırakacaktı. Senin haberin var mı? | Open Subtitles | كان يجب ان يترك بعض اشياء لأجلي هل تعلم بشأنهم؟ |
O parka giderek parkı kendisi için bir araç haline getirdi. | TED | ومن خلال الذهاب لتلك الحديقة، أصبحت تلك الحديقة بمثابة المركبة لهم. |
Herşeyi denedik. Wolf'un gerçeği itiraf etmesi için bir ordu lazım. | Open Subtitles | حاولنا كل شيء يجب أخذ جيش للحصول على ولف ليعترف بالحقيقة |
Bu görevi bir kayıpla tamamlamaları onlar için bir mucize. | Open Subtitles | إنه لمن المعجزة أن تنتهي هذه المهمة بـ إصابة واحدة |
Sizi savunmak benim için bir onur olur Bayan Collins. | Open Subtitles | سيكون من دواعي سروري الدفاع عن شرفك يا سيدة كولينز |
Bayan Sullivan, bu bir tabak, bunun için bir çocukla kavga edilir mi? | Open Subtitles | هذا الطبق أو غيره لا يستحق أن تتعاركين مع طفلة مسكينة من أجله |
ve ortaya birşeyler çıkartıyordum, bu benim için bir nevi rüyaydı. | TED | و قدمكنتنى هذه القدرة من صناعة أشياء كانت كالأحلام بالنسبة لى. |
Öyleyse, 342 numaralı odayı bana vermemeniz için bir neden göremiyorum. | Open Subtitles | فى هذه الحالة لا ارى سببا لعدم حصولى على هذه الغرفة |
Dışarı çıkıp içki içmek ve dayak yemek yerine evrak işlerini halletmen için bir gün ayırmalısın. | Open Subtitles | يوم واحد لكي تكمل أوراقك بدل من أن تتسكع وتسكر وتقحم نفسك في عراك |
Belki değilim, fakat en azından çıkıp kendim için bir şey yaptım. | Open Subtitles | ،ربما لست كذلك، لكني على الأقل خرجت وصنعت شيئاً ما من نفسي |
Fakat benim için bir zorluktu çünkü bu benim sanat eserimdi. Aynı zamanda reklam yapmalı mıydım? | TED | لكنه كان يمثل صعوبة بالنسبة لي لان ذلك هو عملي الفني هل يجب ان أعمل في المجال الإعلاني, في هذا الوقت؟ |