Hiçbir şeyi ondan saklamadım. O çok iyiydi. Bana güvenirdi. | Open Subtitles | لم اُخفى عنه شيئا, لقد كان طيبا, وقد وثق بى |
Bana ondan haber verecek birini bulmalıyım onu gören, onunla karşılaşan biri. | Open Subtitles | يجب أن أجد شخصاً يخبرنى عنه شخصاً قد رآه شخصاً قد قابله |
Bize doğanın bir parçası olduğumuzu ve ondan ayrı olmadığımızı hatırlatıyor. | TED | انها تذكرنا اننا جزء من هذه الطبيعة واننا لسنا بمعزل عنها |
Öylesine bir tutku ve anlayışla ondan bahsediyordu ki, bu duyguyu Los Angeles Filarmoni’deki çalışma arkadaşlarımla da paylaşıyorum. | TED | وقد تحدث عنها بشغف .. ووعي وفهم كما أتحدث أنا مع زملائي في جمعية محبي الموسيقى في لوس أنجليس |
Bir kızı seviyorsun ve ondan hoşlanıp hoşlanmadığını bilmiyor musun? | Open Subtitles | أنت تحب فتاة ولا تعرف إن كنت معجباً بها ؟ |
- Çocukluğu bırak. ondan uzak durmalısın çünkü hep buralarda takılıyor. | Open Subtitles | تعقَّل ، سوف نبتعد عنه لأنه العصا الرئيسية في هذه المنطقة |
Ben çocukken babam ondan bir hayaletten bahseder gibi bahsederdi. | Open Subtitles | عندما كنت طفلا ابي اعتاد ان يتحدث عنه كأنه شبح |
O orospu çocuğu cesetlere yine bizim bakacağımızı biliyor da ondan. | Open Subtitles | إبن العاهرة يعرف بأنّنا نحن اللذين نبحث عنه لذا يفعل هذا |
- Sonsuza kadar ondan saklanamazsın. - Sonsuza kadar değil. | Open Subtitles | لن تستطيعي أن تخفي عنه حقيقتك إلى الأبد ليس للأبد |
Sanırım bir süre daha şüpheyi... ondan uzak tutmayı başarabilirim. | Open Subtitles | أظن أني أستطيع استلام الاستمرار لمدة أطول، مبعداً عنه الشبهات |
Bu yüzden mi yardım etmek yerine ondan kurtulmak istiyorsunuz? | Open Subtitles | أنت تريد التخلي عنه لقد ضحى من أجل هذا المكان |
Bu arada, eğer ondan haber alırsanız, bize de bildirirseniz memnun oluruz. | Open Subtitles | في هذه الأثناء إذا سمعت عنها شيئاً فنحن نقدر لك إعلامنا بذلك |
Niye artık ondan bahsetmiyorsun? Senin için en önemli şeydi. | Open Subtitles | لماذا لم تعد تتحدث عنها لقد كنت دائماً تتحدث عنها |
Polis aylarca onu aradı. Bir daha ondan haber alamadık. | Open Subtitles | الشرطة بحثت عنها لأشهر و لكنا لم نسمع عنها شيئاً |
1952'de Hyperion Otel'de oda tutmuş ve bir daha da ondan haber alınamamış. | Open Subtitles | تم تسجيلها في الفندق في عام 1952 ولم يُسمع عنها شئ بعد ذلك |
Belki ondan ayrıImak için en uygun zaman değildi ama... | Open Subtitles | حسناً , ربما لم يكن أفضل وقت للإنفصال عنها ولكن |
Beni görmeye bile tahammülü yok. İşin aslı, ben de ondan hoşlanmıyorum. | Open Subtitles | بجانب إنها لا تحتملنى كما إننى لست معجب بها لكى أكون صريحاًُ |
- Onun adına seviniyorum, Charlotte. - ondan çok hoşlanmışa benziyor. | Open Subtitles | ـ أنا سعيدة للغاية من أجلها ياشارلوت ـ تبدو سعيدة به |
Ama ondan hoşlanmadın. Helen'le ilgisi olan kimseden hoşlanmadın sen. | Open Subtitles | ولكنك لا تحبيه, ولا تحبى اى احد له علاقة بهيلين |
Her neyse, arabası ofisinin önünde ama ondan bir iz yok. | Open Subtitles | على العموم .. سيارتها امام مكتبها .. ولكن لا أثر لها |
Şu anda yaşadığımız zorluğun sorumlusu olduğunuzu bilmiyor da ondan. | Open Subtitles | لأنه لا يعرف إلى أى مدى أنت سبب مشكلتنا الحالية |
Sinirlerim hâlâ bozuk da ondan. Henüz her şeyin üstesinden gelemedim. | Open Subtitles | لأن اعصابى مازالت متوترة, فانا لم اتعافى من كل شئ بعد |
Sadece sana endişelendiğim ve seni ondan daha çok sevdiğim için. | Open Subtitles | فقط لأنني كُنْتُ قلق بشأنك ولأن أَحبُّك أكثر مِنْ أَنَّهَا تَعمَلُ. |
Perişanken yalnız kalıyorsun ondan sanırım. Ben de bu günlerde kalabalığı pek sevmiyorum. | Open Subtitles | لأنك عندما تكونين وحيدة أنا أحوم أنا لست شخصاً يحب الزحمة هذه الأيام |
Ağırlaşmıştır ve ondan hızlı çekebilirim diye düşündüm. | Open Subtitles | أعتقدت أنه ربما يكون أبطأ منى حتى أتخلص منهُ. |
Yok, değil. Kendi kendimi dinlemek çok hoşuma gidiyor ondan söyledim. | Open Subtitles | ليس تماماً، أخبرك بهذا فقط لأني أحب سماع صوتي وأنا أتكلّم. |
Ama onu saklıyoruz. Çünkü kullandıktan hemen sonra ondan haberleri olacak. | Open Subtitles | لكنّنا نحافظ عليها، لأنّه ما إن نستخدمها مرّةً سيعلمون أنّنا نملكها. |
Yan tarafta tüylerini düzelten erkek ondan iki kat daha büyük ve bu yaşlı erkek onu lider yaptı. | TED | والذكر الذي يقوم بالتودد إليه على جانب الصورة أكبر منه بمرتين، وهذا الذكر المسن هو الذي جعل منه قائداً |
Dispanserdeki kiralık polis beni dışarı atarken el feneriyle vurdu da ondan. | Open Subtitles | ذلك لأنّ الحارس في المستوصف ضربني بواسطة مصباحه الكاشف عندما رماني خارجاً. |