Ama şeref sözü vereceksin. Tek bir el dahi oynamak yok. | Open Subtitles | و لكننى أريد منك كلمة شرف انك لن تلعب حتى مرة |
Bu sözü derken Amerika'ya gelip Vanishing Point Challenger'ı ile Gemi Direği'ni oynama fırsatım olduğunu bilseydim bir "Halbuki" de eklerdim. | Open Subtitles | و لو كنت أعلم أنني سآتي هنا و سيكون لدي الفرصة للقيام بهذا بسيارة نقطة الإختفاء كنت سأضيف كلمة مع ذلك |
Anılarım silinse bile... Kalbim her zaman bu sözü hatırlayacak. | Open Subtitles | ربما ذاكرتي قد تختفي لكن قلبي سوف يتذكر هذا الوعد |
Adaylardan, Senatör V. Trent, yeni vergi almama sözü veriyor. | Open Subtitles | سيناتور فيرنون ترينت وعد بأن لا تكون هناك ضرائب جديده. |
Eğer buralarda doğmuş olsaydınız bu sözü ağzınıza almaya bile korkardınız. | Open Subtitles | لو كنت ولدت في هذه الأجزاء ستكون خائف لمجرد قول الكلمة. |
Bu ilk çocuk felci aşısını geliştiren Doktor Salk'ın sözü. | Open Subtitles | تلك كانت كلمات الطبيب سالك، الذي وجد لقاح شلل الأطفال |
Sonra beni öptün ve ağlamam durdu, ve büyüdüğümüzde evlenme sözü verdin. | Open Subtitles | ثم قبلتني وتوقفت عن البكاء بعد ذلك وعدت ان تتزوجني عندما نكبر. |
Don Draper'ınsa söyleyecek bir sözü bile yok. - Haklısın. | Open Subtitles | لكان هذا ممكن حدوثه، ليس لدون درايبر كلمة في هذا |
Allah'ın sözü ulusların, ırkların ya da kökenleri bölünmemesini öğretir. | Open Subtitles | كلمة الله .. لا يعرف التقسيم الى الأمم, الأجناس, الأصول |
Umarım Almanların bu korkunç trafik için de bir sözü vardır. | Open Subtitles | أتمنّى لو أنّ للألمانيّين كلمة معبرّة عن هذا الإزدحام المروري الشنيع |
Sana sonra detaylıca anlatırım ama bu sana verdiğim sözü değiştirebilir. | Open Subtitles | سأخبرم المزيد عن هذا لاحقاً ربما ستغير الوعد الذي قطعته لكِ |
Belki bu sözü hala yerine getirebiliriz. | Open Subtitles | ربما مازال يمكننا أن نوفى بهذ الوعد بطريقة ما. |
Serçe parmağı sözü verildi. Her kim bozarsa sözü yutsun bin iğne. | Open Subtitles | عدني وعد الحقّ، إذ أن أيّما يُخلّ بوعده يُعاقب بإبتلاع ألف إبرة. |
Başkan Obama bu ülkede ırkçılıkla ilgili bir münazara sözü verdi. | Open Subtitles | إن الرئيس أوباما قد وعد بمناقشة القضايا العرقية في هذا البلد |
Ama siz ne okursanız okuyun, son sözü Savunma Bakanlığı söylüyor. | Open Subtitles | ولكن بغض النظر عما تقراه آيرمان قسم الدفاع يهمه الكلمة النهائية |
Norman'ın "Ölüm Meleği" olduğu sözü, yani herkes onun peşinde. | Open Subtitles | الكلمة هى نورمان ملاك الموت لذلك كل شخص سيبحث عنه |
Sesli veya ses etmeden, son sözü hep o söylüyordu. | TED | وكانت دائمًا تنهي حديثها بكلمات أو بدون كلمات. |
Jack'e, Kim'i aramak için elimden geleni yapma sözü verdim. Aynı senin gibi. | Open Subtitles | لقد وعدت جاك ان افعل اي شئ لايجاد كيم ، كما فعلت انت |
Bu bayan bana altı tane kremalı fındıklı sütlü çukolata sözü vermişti. | Open Subtitles | تلك السيدة وعدتني بستة ألواح كاملة من كريم شوكولاتة حليب البندق |
O Babasının yanında ama sözü bizimle. Onu kullanmayı öğretti. | Open Subtitles | انه مع ابيه لكنه ترك كلمته معنا وعلمنا كيف نستخدمها |
Bir film başlarken, bu sözü ne kadar sık gördünüz? | Open Subtitles | كم من المرات رأيتم هذا العبارة فى بداية فيلم ؟ |
Mümkünse bize verdiğiniz sözü tutmanızı istiyoruz. | Open Subtitles | لذلك نحن نريد منك أن تحافظ على وعدك معنا، من فضلك |
sözü demiryoluna verdi. | Open Subtitles | قطع وعداً على نفسه من أجل السكة الحديدية |
Ekselansları şunu iyi bilmeli ki, bu katolik ordusu bağışlanma sözü aldı diye evlerine dağılmayacaktır. | Open Subtitles | سموك يجب أن تعرف أن جيشنا من الحجاج لن يقبل فقط بالوعد بالعفو |
Deneyimlerime göre, son sözü söyleme çabanız kızgın olduğunuzu gösteriyor. | Open Subtitles | خبرتي كانت تقول ان حاجتك لقول الكلمه الاخيره هي اشاره للأزعاج. |
Bir tırmanış ya da gezideyken belirli bir noktaya gelince, kendime derdim ki, "Pekala o sözü bozma ihtimaline ne kadar hazırım?" | Open Subtitles | وعندما كنت أتسلق في رحلة وعندما أصل إلي مرحلة معينة أضطر فيها لأقول حسنا إلي مدي انا ارغب في خلف وعدي ؟ |