| Ve onlara geri gitti, diğer bir 10 seans konusunda hemfikir oldular. | TED | رجع إليهم، فوافقوا على جلسة إضافية من عشرة. |
| Bu sabahki duruşma yargılama olacak ve kapanış konuşmalarımızı yapacağız. | Open Subtitles | جلسة هذا الصباح، أصبحت أساساً للمحاكمة وننتقل إلى المرافعات الختامية |
| Ailemi aradım ve son 24 saatte yoğun bir aile terapi seansı geçirdik. | Open Subtitles | اتصلت بوالداي , وقضينا ال24 ساعة الأخيرة في جلسة مكثفة للمعالجة المشاكل الأسرية |
| Eğer varsa Kongrede özel bir oturum kolay olur Jedi tapınağına girmemiz. | Open Subtitles | ان كان هناك جلسة خاصة بالكونجرس فسيكون من الاسهل لنا دخول المعبد |
| En yeni doğaçlama müzik oturumu hakkında bilgi alabilirsiniz. | TED | يمكن أن تعرف بخصوص آخر جلسة للموسيقى المرتجلة. |
| Bir seansta tam dört sayfalık rapor mu yazdın, Sheldon? | Open Subtitles | أربع صفحات من الملاحظات في جلسة واحده؟ حقاً . شيلدن؟ |
| Bazıları bir seans sonrası semptomlarında bir gelişme fark eder, diğerlerinin ise tepki vermesi daha uzun sürer. | TED | والبعض منهم يلاحظ تحسّناً بالأعراض بعد جلسة واحدة فقط، بينما يحتاج آخرون لفترة أطول حتى يستجيبوا للعلاج. |
| seans için bekleyen bir grubum var. | Open Subtitles | لدى مجموعة فى انتظار جلسة الا ترغبوا فى الأنضمام الينا؟ |
| seans yaptık ve kimse gelmedi. | Open Subtitles | لقد عملنا جلسة تحضير أرواح و لم ياتي احد. |
| O halde, acil bir duruşma talep edin, kefaletin tekrar incelenmesini isteyin. | Open Subtitles | اطلبي جلسة سماع طارئه إذاًً اطلبي إعادة النظر في إطلاق السراح بكفاله |
| Bay Gardner ve müvekkilimiz aleyhindeki duruşma için devam etme niyetindeyiz. | Open Subtitles | نحن نطلب جلسة استماع للنظر في تحيزك ضد السيد غاردنر وموكلتنا |
| Şey, onunla konuştum ve duruşma öncesi celsede normal kıyafetler giyebileceğini söyledi. | Open Subtitles | كلّمتها وقالت أنّ بوسعك ارتداء ثوبًا عاديًّا في جلسة ما قبل محاكمتك. |
| Bir başka seansı da senin vajina korkuna ayırabiliriz. | Open Subtitles | أنا لا أحب هذه الحركة,كذلك لو رغبت بذلك,بإمكاننا نحدد جلسة آخرى لنتعامل مع خوفك من المهابل |
| Sanırım hastamızın ilk seansı iyi geçti. | Open Subtitles | اظن بأن مريضتنا ادت جيدا ً في اول جلسة هل قابلت الصبي؟ |
| Sanki, Çinli akrabalar bir ay boyunca evinize misafir olmuş da 12 oturum boyunca bebeklerle konuşuyor gibiydi. | TED | وكان الأمر وكأن أقارب من الماندرين أتوا للزيارة لمدة شهر وجاءوا إلى منزلكم وتحدثوا إلى الأطفال في حدود أثني عشرة جلسة. |
| Miss Twin Peaks Jüri ve Yönetim Komitesi'nin oturumu başlamıştır. | Open Subtitles | تنعقد الآن جلسة قوانين وأحكام مسابقة ملكة جمال "توين بيكس". |
| Dün akşamki seansta Bella Tanios'a şu soru soruldu: | Open Subtitles | فى جلسة الامس ,ايميلى سألت بيلا ,لماذا تزوجت رجل رهيب |
| Burada toplantı olunca hep öyle yaparım. | Open Subtitles | أفعل ذلك دائماً عندما تكون هناك جلسة هنا |
| Bunu tanışma ve kaynaşma seansımız kabul et, tamam mı? | Open Subtitles | اعتبر جلستنا الأولى هذه جلسة تعارف وتحية، اتفقنا؟ |
| Enerji ve endüstri komitesinin olağan gözden geçirme toplantısı başladı. | Open Subtitles | بإشراف وكالة حماية البيئة ستبدأ جلسة سماع لجنة الطاقة والصناعة |
| duruşmada tanıklık yapmadan önce doğruyu söyleyeceğinize dair yemin ettiniz, doğru mu? | Open Subtitles | اخذتي قسم لقول الحقيقة قبل ان تشهدي في جلسة الاستماع هذة صحيح؟ |
| Tahliyen ile ilgili bir görüşme düzenleneceğine dair bilgi veriyor. | Open Subtitles | لإعلامك بأن تم عقد جلسة إستماع بشأن إطلاق سراحك المشروط |
| Bilmiyorum. Muhtemelen bir oturuşta 4,000 saç ektirmemle bir alakası var. | Open Subtitles | ربما لهذا علاقة بالـ 4000 شعرة الذين زرعتهم في جلسة واحدة |
| Aksi takdirde bu konuyu Etik Kurulu'na taşıyacak ve duruşmaya çıkacaksın. | Open Subtitles | وإلا فإنها سترفع الأمر إلى اللجنة التأديبية وسيكون هنالك جلسة استماع |
| Bugün saat 3'te senin için bir fotoğraf çekimi ayarladık. | Open Subtitles | لقد حضّرنا لك جلسة تصوير اليوم في الساعة 3: 00 |
| Birden fazla sefer, uyuya kaldım ve seansın sonunda beni yoldan itmeleri gerekti. | TED | وكنت أغط في النوم في أكثر من مرة وكان على من كانوا داخل الغرفة أن يدفعوني بعيداً عن الطريق في نهاية كل جلسة علاج |