Göğsünde madalyalar taşıyan bir generale karşı koymak da çok zor. | TED | وسوف يكون من الصعب ان تواجه ذلك مع أحد الجنرالات الحربية |
Tabii ki bunun bizim parlementomuzda kurulmasının çok zor olacağının oldukça farkındayım. | TED | بطبيعة الحال، أدرك تماما أنه سيكون من الصعب إقامة ذلك في برلماناتنا. |
Ve bu durumda, insansız hava uçağının hasarını derinden inceleyerek, bu silahı kimin gönderdiğini söylemek çok zor olacak. | TED | وفي تلك الحالة، غربلة للحطام كهجوم طائرة بدون طيار انتحاري، سيكون من الصعب جداً القول من أرسل تلك الطائرات. |
Bakımları çok zor olduğundan deniz aşırı yolculuklarda hizmet için bile kullanmazlar. | Open Subtitles | هم حتى لا يرسلونهم للخدمه بالخارج لانه من الصعب جدا ان يبقوا |
Grubu temsil ediyordun ve belki senin de bu şekilde, algılanıcağın düşüncesi çok korkunç, alışması çok zor bir düşünceydi. | TED | أنت مثلت مجموعة كان هذا أمرٌ من الصعب تقبله والتعامل معه و كان هناك احتمال أن يُنظر إليك بالطريقة نفسها |
Gördüğünüz gibi su kahverengi, çamur ve petrol kahverengi ve hepsi birleştiğinde suyun içinde ne olduğunu görmek gerçekten çok zor. | TED | كما يمكنك رؤية اللون البني لكل من الماء والطين والنفط، لذا عندما تمتزج معا، يُصبح من الصعب رؤية ما يوجد بالماء. |
Her şeyden önce, sıtmaya dirençli sivrisinek üretmenin çok zor olduğu anlaşılmıştı. | TED | لسبب واحد فقط، تبيّن أنه من الصعب جداً تخليق بعوضة مقاومة للملاريا. |
Gerçekte çok basit bir soru olsa da bazen cevaplaması çok zor olabiliyor. | TED | هذا السؤال حقا بسيط. و أحيانا يصبح بطريق ما، من الصعب الإجابة عليه. |
İşin doğrusu, nasıl benim kanımdan biri oluyor anlamak çok zor. | Open Subtitles | فى الواقع , من الصعب أن تصدق أنها من لحمى ودمى |
İnsanın bazen yüreğinden geçenleri söyleyecek sözcük bulması çok zor oluyor. | Open Subtitles | من الصعب أحيانا أن تجد كلمات للتعبير عما يوجد بقلب المرأ. |
Eğer tüm gücünün farkında olsaydı, onu idare etmek çok zor olurdu. | Open Subtitles | فلو عرف قوته الحقيقية سيكون من الصعب على اى أنسان أن يحكمه. |
Bu tür durumlarda, insanın kendisini ele vermemesi çok zor. | Open Subtitles | من الصعب أن تشجب هذا الأمر في مثل هذة الظروف |
Bu tür durumlarda, insanın kendisini ele vermemesi çok zor. | Open Subtitles | من الصعب أن تشجب هذا الأمر في مثل هذة الظروف |
Bayan Mercer, eski bir FBl memuru olarak... bunu kabul etmem çok zor. | Open Subtitles | سيدة ميرسر , كرجل سابق فى مكتب التحقيقات الفدرالي من الصعب قبول هذا |
İçimizden birini daha, sığındığımızı düşündüğümüz bir yerde kaybetmek, bu çok zor. | Open Subtitles | لنفقد واحد آخر منا في مكان إعتقدنا أنه ملاذ لنا، هذا صعب |
Bu çok zor. Birinden hoşlanırsam onu eve davet edebilmek istiyorum. | Open Subtitles | أمر صعب جداً ، إن اُعجبت بشخص سأود أن أدعوه للمنزل |
Atın simetrik biçimini elde etmek çok zor oldu çünkü atı şaha kalkmış halde yapıp ona hareketli bir görüntü vermek istiyordum. | TED | كان الحصول على الشكل المتناسق للحصان صعبا جدا لأنه حصان ركوب فأردت أن يكون متبخترا وأن يبدو وكأنه في نوع من الإنفعال. |
Yeni bir yap-boz alıyorsunuz ve ara vermesi çok zor | Open Subtitles | تحصل علي لغز جديد وتجده صعباً جداً كي تفك شفرته |
Tam ortada yakalandım. çok zor bir durumdu. | Open Subtitles | لقد كنت عالقاً في الوسط لقد كان موضعاً صعباً للغاية |
Artık çok zor. | Open Subtitles | انها صعبة جدا الآن انت يجب ان تترك امرها |
Ama beni ve ülkeyi çok zor bir duruma soktun. | Open Subtitles | ولكنك وضعتني انا وهذا البلد في موقف في غاية الصعوبة |
Şehrin herhangi yerinde neler oluyor hayal edebilmek çok zor. | Open Subtitles | إنه صعب التصور مما يحدث في كل مكان في المدينة |
Asıl mesele şu Blackadder, konseri organize edecek bir adam bulmak çok zor olacak yahu. | Open Subtitles | الآن, مشكلتي, يا بلاكادر هي أن إيجاد رجل يُنظم الحفلة الموسيقية أمرٌ صعبٌ جداً. |
-Mikey, çok zor zamanlar geçirdi. -Zavallı Mikey! Zavallı Mikey! | Open Subtitles | ميكى مر بأوقت عصيبة فى حياتة ميكى الغلبان ميكى الغلبان |
Fakat bunlar çok zor o yüzden taşınabilir belleğe bir izleyici yerleştirmeyi seçtim. | Open Subtitles | لكنها صعبة للغاية لذلك بدلا عن ذلك ، الصقت متعقبا على جانب الذاكرة |