Uzak atalarınız o şekli sevmişlerdi ve onu yapabilmek için gerekli olan beceride güzelliği görmüşlerdi; bu sevgilerini kelimelere dökemeden önce bile. | TED | أحب اجدادكم القدماء هذا الشكل و وجدوا الجمال في الحرفة التي تتطلب صنعه حتى قبل ذلك كان بمكنهم التعبير عن حبهم بالكلمات |
Doğduğumda, hastane odasını inceleyen gözlerimde, diyor annem "Bu mu? Bunu daha önce de yapmıştım." gibisinden bir bakış varmış. | TED | عندما ولدت ، أمي قالت لي أني تطلعت حولي في غرفة المستشفى بنظرة تعبر على أنني كنت هنا من قبل |
Yumuşak ve kabarık olmadan önce. Ve bu zaman boyunca | TED | قبل ذلك كانت كلها بنيات ناعمة ورقيقة. وخلال تلك الحقبة |
Bu da dünyanın daha önce görmediği evrensel bir trafik sıkışıklığına neden olacak. | TED | وذلك سوف يوصلنا الى اختناق مروري عالمي لم يرى مثله العالم من قبل. |
Ve İngilizce'nizin iyi olduğu konusunda önce bizi tatmin etmeniz lazım. | TED | ينبغي أن تجعلنا مقتنعين أولاً بأن لغتك الإنجليزية جيدة بما يكفي |
Artık bize daha önce erişmesi mümkün olmayan suçlular bize erişebilirler. | TED | المجرمين الذين كانو لا يستطيعون الوصول لنا من قبل يستطيعون وصولنا |
Fakat son 20 yıldır, her yemekten önce el ele tutuşuyoruz. | TED | لكن خلال العشرين سنة الماضية، صرنا نتلوا الصلوات قبل كل الوجبات. |
5 yıl önce Dünya Çocukları Ödülü'nü kazandı ve İsveç'e gitti. | TED | حصلت على جائزة الطفل العالمية قبل خمس سنوات وذهبت إلى السويد |
Doğumdan bile önce kendi kültürlerinin mutfağına özgü tat ve baharatlarla tanıştırılıyorlar. | TED | كان يجري تعريفهم على النكهات والتوابل للمأكولات المميّزة لثقافتهم حتى قبل الولادة. |
Bu alışverişin buna değeceğini söylemeden önce sana hangi önemli faydayı sağlayacağını bil. | TED | ويجب عليك أن تجد فائدة بارزة قبل القول أن هذا التنازل جدير بالتنفيذ. |
2006'dan önce , büyük camgözlerin genetik çeşitliliğine dair hiçbir bilgimiz yoktu. | TED | قبل 2006 لم يكن لدينا فكرة عن التنوع الجيني لأسماك القرش المًتشمسة |
Bu, geleneksel yardım kuruluşlarının daha önce hiç karşılaşmadığı bir durumdu. | TED | كانت هذه وضعية لم تصادفها قط وكالات المساعدة التقليدية من قبل. |
10.000 sene önce nasıl gıda yetiştireceğimizi bulduğumuzdan beri fevkalade şeyler başarmış olabiliriz. | TED | قد حققنا إنجازات عظيمة منذ معرفة كيفية زراعة الغذاء قبل حوالي 10,000 سنة. |
Düşünün, Kenya'nın ortasında cep telefonlu bir Masai savaşçısının, 25 yıl önce Başkan Reagan'dan daha iyi mobil iletişimi var. | TED | فكروا فيها، أن هاتف نقال محارب الماساي في وسط كينيا لديه ارسال جوال أفضل من الرئيس ريجان قبل 25 سنة. |
Biraz önce, kızım Rebecca bana iyi şanslar mesajı attı. | TED | قبل لحظة فقط، راسلتني ابنتي ريبيكا متمنية لي حظا موفقا. |
Ve Beijerinck'in keşfi, 500 yıl önce olan birşey de değildi. | TED | واكتشاف بيجيرينك، وهذا لم يكن شيئا قد حدث قبل 500 سنة. |
Yani Arşimet'i incelemeye başlamadan önce, bu kitabı parçalara ayırmak zorundaydık. | TED | قبل أن نبدأ تصوّر أرخميدس، كان علينا أن نحلّل هذا الكتاب. |
Böylelikle 18 ay önce hayatımı değiştiren bu maili aldım. | TED | هكذا قبل 18 شهرا وصلت هذه الرسالة التي غيرت حياتي. |
Belki de her bebekte olduğu gibi "önce ben gördüm, o benim!" | TED | ربما كانت نظرتك مثل قواعد الأطفال هذه: إنها ملكي لأنني رأيتها أولاً |
Başkan Joong Won ona açıklamadan önce sakın bir şey söyleme. | Open Subtitles | بالنسبة لها لا تخبرها بشيء قبل ان يشرح لها الرئيس اولا |
Çok uzun yıllar önce kaybettiğim onurumun geri geldiğini hissediyorum." | TED | أشعر أن لدي كرامة كنت قد فقدتها منذ زمن طويل |
Hepimiz önce görmezden gelinen ve küçümsenen sonra haklılığını kanıtlayan insanları biliyoruz. | TED | نعرف جميعًا أشخاصًا تم تجاهلهم في البداية لكن أثبتوا للجميع عكس المتوقع. |
Ama önce ben geldiğim için şimdi her şey değişti. | Open Subtitles | ولكن كل شئ تغير الآن، لأني وصلت إلى هنا اولاً. |
Bir zaman önce, Formula 1 yarışı kazanmak için bütçenizi alıp bu bütçeyi bahis olarak iyi bir şöföre ve arabaya yatırırdınız. | TED | كان سابقاً اذا اردت ان تفوز بسباق الفورملا 1 تأخذ ميزانيتك ، و تراهن بهذه الميزانية على سائق جيد و سيارة جيدة. |
Ama daha önce Roma Kulübü'nü gördük, dünyanın kaynaklarının tükeneceğiyle ilgili iddiaları gördük. Bu iddiaların doğru olmadığını söylemiyorum. | TED | ومع ذلك، شاهدنا في نادي روما، ومن خلال الإدعاءات السابقة بإمكانية نفاذ الموارد، ولن نُجادل بخصوص هذا ونُنفي صحتها. |
Parisli bir arkadaşımla kalmak için, bir yıl önce geldim. | Open Subtitles | جئتُ إلى هنا منذُ عام للعيش مع صديقي، إنّه باريسي |
Biraz önce size müziğin somut olduğu için farklı bir yetenek olduğundan bahsetmiştim. | TED | لقد ذكرت في وقت سابق حقيقة أن الموسيقى هي قدرة مختلفة لأنها مجردة. |
Ama önce biraz vakit ayırıp birbirimizi tanımaya çalışsak daha iyi olmaz mı? | Open Subtitles | ولكن ربما ينبغي أن نقضي الكثير من الوقت في التعرف على بعضنا أوّلاً |
Japon hükümeti belkide önce 3 sonra 2 milyar daha yatırıma karar vererek bu alanda bir ilk oldu. | TED | وكانت الحكومة اليابانية تقريبًا هي أول من قرر أن يستثمر أول 3 مليارات ثم 2 مليار في ذلك المجال |
İyi mizah ve taşlamadan kastım ise, her şeyden önce, doğruluk ve dürüstlük ile yapılmış bir yapıt olmasıdır. | TED | بالعودة لما أعنيه بأفضل كوميديا وسخرية، أقصد أن أي عمل يصدر في المقام الأول وفي الغالب عن الصدق والنزاهة. |
Onlara bu seçimi bir daha sorduğumuzda daha önce seçmedikleri yüzü seçiyorlardı. | TED | وإذا سمحنا لهم بالاختيار مرة أخرى، سيختارون الوجه الذي رفضوه في السابق. |