"doğru olanı" - Translation from Turkish to Arabic

• الشيء الصحيح
• بالصواب
• الشّيء الصّحيح
• الأمر الصائب
• الشئ الصحيح
• ماهو صحيح
• ما هو صحيح
• الشيء الصائب
• بالعمل الصحيح
• الشيئ الصحيح
• بالشيء الصحيح
• الشيء الصواب
• بالأمر الصائب
• القرار الصائب
• الأمر الصحيح

Hayatımı hep çok çalışarak doğru olanı yapmaya çalışarak geçirdim.
لقد قضيت حياتي بالعمل الشاق أحاول أن أفعل الشيء الصحيح

O doğru olanı yapacak yapmak istese de istemese de.
انه سيفعل الشيء الصحيح سواء كان يريد ذلك أم لا

Tüketicilerin doğru olanı yapmasını sağlamak çok zor görünüyor.
قد يبدو لكم أنه من الصعب اقناع المستهلك بأن يفعل الشيء الصحيح.

Tate, her iki olayda da doğru olanı yapmaya çalıştı.
لا شيء يتخطي محاولة تايت القيام بالصواب في كلا المرتين

Büyük doktorlarınsa doğru olanı yapacak cesaretleri vardır.
الأطباء العظماء عِنْدَهُمْ الأحشاءُ للعَمَل الشّيء الصّحيح.

O zamanlar, olanlar şu an olanların doğrudan yansımasıdır. Herkes doğru olanı yaptığına inanıyordu tanrı ve devlet adına büyük toplum için, hızlı yürütülen evlat edinme.
ماذا حدث عندها إنه الإنعكاس المباشر لما يحدث الان. الكل يصدق نفسه انهم يفعلون الشيء الصحيح من قبل الله والدولة. للمجتمع الكبير، في مسار التبني السريع.

Neden? Çünkü doğru olanı yapmak adamları mutlu ediyor.
لماذا؟ لأن سعادتهم كانت في أن يقوموا بفعل الشيء الصحيح.

doğru olanı yapmadıkça, rüyalarımızda bizi rahatsız etmeye devam edecekler.
وأنهم ذاهبون إلى زعزعة أحلامك حتى نفعل الشيء الصحيح.

Bizi aşağılamayın Doktor. Biz de doğru olanı yapabiliriz!
لا تهيننا حضرة الطبيب إننا يمكننا أن نعمل الشيء الصحيح أيضا

Okula gitmekle doğru olanı yapmış.
لكن , أنا أقول أنّها عملت الشيء الصحيح بذهابها للمدرسة

Bu benim işim. Benim hayatım. Bu yüzden doğru olanı yapmak zorundayım.
إنها حياتي، و مستقبلي علي أن أقوم بالصواب لأجلها

Şu anda menajerinim. doğru olanı yapıyorum.
أنا مدير أعمالك الآن أحاول القيام بالصواب

Yanlış davrandığımı düşünebilirsin ama benim doğru olanı yaptığımdan şüphem yok.
لكن ليس هناك a شَكّ في رأيي بأنّني عَملتُ الشّيء الصّحيح.

Ve diğer insanlara iyi davrandıklarını ve hep doğru olanı yaptıklarını ve Amerika'nın Kurucu Babaları gibi özel olduklarını düşünürdüm.
و أنهم يتعاملون بشكل لطيف مع الأشخاص الأخرين و أنهم يفعلون الأمر الصائب و أنهم مميزون مثل الأباء المؤسسين لأميركا

Sen her zaman doğru olanı yapıp aileni her şeyin önüne koy dersin.
أنت دائما ماتخبرني, عليك فعل الشئ الصحيح ولكن العائلة تأتي في المقام الأول

Tıpkı oğlumun kanını döktükleri gibi senin kanını dökmeyerek doğru olanı yapmaya çalıştım.
.حاولتُ جاهداً لفعل ماهو صحيح ،بدلاً من هدر دمّكِ .كما هُدرَ دمُ إبني

Adam kavgacı olabilir ama zaten bir ruhu ve içinde derinlerde bir yerde doğru olanı yapma güdüsü var.
من الممكن أن يكون وحشي , ولكنه يملك روح و في داخل الاعماق, هناك دافع بأن يعمل ما هو صحيح

Sadece onun için doğru olanı yaptığıma emin olmak zorundayım.
كنت أريد أن أتأكد أني... أفعل الشيء الصائب فحسب ...

Tabakaları geri aldık, başımızı dik tutabiliriz, doğru olanı yaptık.
قمنا بإعادة الصفائح و رؤوسنا مرفوعة, لقد قمنا بالعمل الصحيح

doğru olanı yapmaya çalışıyorum ama bunların hiçbiri bana doğru gelmiyor.
أحاول فعل الشيئ الصحيح لكن لا أحد منها يبدو صالحا لي

Ödüllendirmeye ve primlere abartıyla başvurmak, ahlaki irademizin yerini alıp "doğru olanı yapma" isteğimizi yok ediyor.
ومما يُفسد الإرادة الأخلاقية الاحتكام المستمر للحوافز الذي يدمر رغبتنا في القيام بالشيء الصحيح.

Seninle ilgili tek endişem doğru olanı yapmaya o kadar kararlısın ki bazen akıllıca olanı yapmıyorsun.
ملاحظتى الوحيد عنك أنك تُصر دوماً على فعل الشيء الصواب, وأنت أحياناً لا تقُم بها بطريقة ذكية

Eğer doğru olanı yapmış olsaydım, bugün burada olmazdın bile.
إن قمت بالأمر الصائب ذلك اليوم فلن تكون هنا حتى

Nerede olacağımı bilerek yeniden en başa dönsem umarım yine doğru olanı seçerdim.
اذا عاد بي الزمن علما بمصيري سأدعو لأن اتخذ القرار الصائب مرة اخري

Aslında muhtemelen doğrusu da bu ama bazen doğru olanı yapmak bir lükstür.
الأمر هو .. ربما يكون هذا هو الأمر الصحيح ولكن ولكن أحياناً يُصبح الشيء الصحيح ترف