"etmek" - Translation from Turkish to Arabic

    • أن
        
    • ان
        
    • تقديم
        
    • أَنْ
        
    • أنْ
        
    • كامل
        
    • محاولة
        
    • عدم
        
    • تدمير
        
    • التعامل
        
    • إجراء
        
    • لتقديم
        
    • إطلاق
        
    • بتقديم
        
    • التخلص
        
    Şimdi sizi ikna etmek istediğim nokta şu: Beyin bu gürültü ve çeşitliliğin olumsuz sonuçlarını azaltmak için çok fazla çaba sarfetmektedir. TED الآن ما أريد أن أقنعكم به هو أنّ الدماغ يقدّم الكثير من الجهد للحد من الآثار السلبية لهذا النوع من التشويش والتقلب.
    Açıkçası hedefim insanlara yardım etmek kendilerini daha iyi tanıyabilmeleri için. TED هدفي بسيط جدا، أن أساعد الناس ليصبحوا أكثر انسجاما مع أنفسهم،
    Beni bu dünyaya getirdiğin için, sana teşekkür etmek istiyorum. TED فقط أريد أن أقول لك شكراً لجعلي في هذا العالم
    Ya da dünya çapında düzinelerce hatta yüzlercesini inşa etmek? TED او ان تبني العشرات منها, او المئات منها حول العالم؟
    Tabi ki, onların sıkıntıda kaldığı durumda işaret etmek kolay olurdu. TED بكل تأكيد، كان من السهولة بمكان أن أشير الى شعورهم بالنقص.
    Çünkü kendilerini öldürmeden önce kendilerini oldukları gibi kabul etmek zorundaydılar. TED لأنهم شعروا بأنهم اضطروا إلى تأكيد أنفسهم قبل أن يقتلوا أنفسهم
    Karşılaştığım zorluklara bakıldığında, sadece önceden tahmin etmek değil, aynı zamanda beklenmedik durumlar için önlemler tasarlamak da çok önemli. TED الآن، بالنظر إلى نوعيّة التحدي الذي يواجهني، من الجوهري ليس فقط أن أتنبأ بل أيضاً ان أُصمم دفاعات لغير المتوقع.
    Artık hiçbir erkeği memnun etmek zorunda değilim. Hayvanlar dışında. TED ليس عليّ أن أُرضي الرجال بعد الآن سأٌرضي الحيوانات فقط.
    Bu çalışmaya başladığımda, kadınları katılmaları için ikna etmek pek kolay olmadı. TED منذ أن بدأت هذا العمل، لم يكن من السهل إقناع النساء بالتعاون.
    AT: Evet, üzgünüm. Sanırım bazıları burayı ziyaret etmek için neden kaçtığımızı soruyor. TED أنوتي: نعم، وأنا آسف، أظن أن أحدهم تساءل لماذا اختفينا لزيارة ذاك المكان.
    Peter bu araştırmaya katılanlara frengilerini tedavi etmek için penisilin verilmediğini fark etti. TED وما لاحظه بيتر أن المشاركين في الدراسة لم يُعطوا البنسلين لمعالجة مرض الزهري
    Bunun cinsiyetçilikle ilgili olduğunu düşünüyorum ama doktorların yardım etmek istediğini de düşünüyorum. TED لا أعتقد أن المسألة تتعلق بالجنس لكنني على يقين أن الأطباء يحاولون المساعدة.
    Sonra, Jüpiter'in yörüngesini takip etmek için o uyduları kullandı ve Jüpiter'in de, Dünya değil, Güneş'in etrafında döndüğünü anladı. TED وقام حينها بتتبع هذه الأقمار لاستكشاف مسار كوكب المشتري واستنتج أن كوكب المشتري لا يدور حول الأرض وإنما حول الشمس.
    Bu midenin sadece kirliliği yok etmek için değil, aynı zamanda, kirlilikten elektrik üretmek için nasıl kullanılabileceğini görebilirsiniz. TED يمكنكم أن تروا كيف يمكن استخدام هذه المعدة ليس فقط للتعامل مع التلوث لكن أيضا لتوليد كهرباء من التلوث.
    Eğer uygunsa, sizlere son bir resim ile veda etmek istiyorum. TED أودُّ في النهاية لو سمحتم لي أن أترككم مع صورةٍ أخيرةٍ
    Ama çubukların etrafından özgürlüğe yürümüyoruz çünkü biliyoruz ki, dikkat etmek gerekir. TED لكننا لا نمشي حول القضبان إلى الحريّة لأننا نعلم أن هناك مأزق.
    Bir arkadaşım vardı ve insanlar onu merak ettiklerinde arayıp alışverişe gitmek ya da garajlarını temizlemeye yardım etmek isteyip istemediğini sorardı. TED لدي صديق ممن إذا قلق الناس عليه، فإنّهم يتّصلون به ويسألونه إن كان يرغب بالذهاب للتسوّق أو أن يساعدهم في تنظيف مرأبهم.
    Ama konuşmamın vurucu noktası şu ki sadece gerçekleri kontrol etmek yeterli değil. TED لكن الفكرة الأساسية من كلامي هي ان مجرد التدقيق في الحقائق لا يكفي
    Söylediğim gibi, bunu hayal etmek çok zor bir süreç. TED كما قلت لكم ..انه امر صعب جدا ان نتخيل الاختفاء
    Ama bu hikayeyi kullanıyorum çünkü gerçekten bana yardım etmek istediler. TED ولكني ذكرت هذه الحكاية لأنهم أرادوا بالفعل تقديم يد العون لي.
    Kabalık etmek istemem ama, bekleme sırası için de bir yaş sınırı vardır. Open Subtitles أنا لا أَقْصدُ أَنْ أَكُونَ مُميّز، لكن هناك حدّ عمر لتَقَدُّم قائمةِ الإنتظار.
    Annesiyle hep gittiği Tombala gecesini iptal etmek zorunda kalmıştı. Open Subtitles كان لا بُدَّ أنْ يَلغي نظاميها ليل بنجو مَع أُمِّها.
    Ve yürürken iki ayakları birden yere temas etmek zorunda. Open Subtitles ويجب أن يقف ثانيةً على كامل القدمين. إرفعوا قبعاتكم، سادتي،
    Geride kalanlar devam etmek zorunda. Bunu sen de denemelisin. Open Subtitles لقد واصل باقي العالم حياته، عليكَ محاولة فعل ذلك أيضاً.
    George'a saygısızlık etmek istemem, ama geleneksel bir balo bu. Open Subtitles انه ليس عدم الشعور بشأن ماحدث لجورج,ولكننا دائما نقيم الحفل
    Bir ırkı yok etmek için adım atarsak, mekanik bir ırk olsalar da insanlığımızın bir kısmından ödün vereceğimiz muhtemel. Open Subtitles أنه إذا شرعنا فى تدمير جنس كامل , حتى لو جنس الألات فسنكون المسؤولين عن تدمير جُزء من الرُوح البشرية
    Gelişme çağında bir çocukken, ülkesinin işgal edilmesiyle tanıştı, ve bununla mücadele etmek zorunda kaldı -- ülkenin lideriydi. TED وفي فترة مراهقته واجهت .. بلاده الغزو .. وكان يتوجب عليه التعامل مع هذا .. لانه كان قائد بلده
    Eğer herhangi biri kan örneğini bilgisayara verip test etmek yerine bir kez olsun baksaydı parazitler üzerlerine atlayabilirdi. Open Subtitles إن نظر الإنسان بدمه بأي وقت طوال الطريق بدلاً من إجراء الفحوصات فقط بالحاسوب كان ليكتشف الطفيليات بكل سهولة
    Enfekte insanları tedavi etmede hazır olunurdu, yeni hastaneler inşa etmek zorunda kalmadan. TED لو أنهم كانوا مستعدين لتقديم العناية الصحية للمصابين دون الاضطرار لبناء منشآت جديدة.
    - Neden biri polis karakoluna ateş etmek istesin ki? Open Subtitles لماذا يقدم أحدً ما على إطلاق الرصاص على المخفر ؟
    Ama ikinci olarak, aşı yaptırmayı teşvik etmek için katılan herkese bir kilo mercimek verirsiniz. TED ثانياً، بتحفيز التطعيم بتقديم كيلو من العدس لكل شخص قام بالمشاركة.
    İnsanlar korkmasın diye raporu yok etmek istediler ama ben buldum. Open Subtitles حاولوا التخلص من التقرير حتى لا يفزع العامة لكنّي حصلت عليه

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more