"itiraz" - Translation from Turkish to Arabic

• أعترض
• اعتراض
• إعتراض
• الاعتراض
• الإعتراض
• اعترض
• تعترض
• يعترض
• أحتج
• يعارض
• إعتراضات
• اعتراضك
• نقاش
• احتج
• اعتراضات

Lordum, itiraz etmek zorundayım. Saygın dostum tanığın ağzına kendi sözlerini yerleştiriyor.
سيدى ، اٍننى أعترض ، اٍن صديقى يضع الكلمات على فم الشاهد

Bu sözler önemsiz ve münakaşa yaratıcı olduğu için itiraz ediyorum.
إننى أعترض على ذلك لأنه أمر لا يهم كما أنه جدلى

Eğer itiraz edecek olsaydın bunu duruşmanın başlangıcında yapman gerekirdi.
واذا اردت اعتراض هذا كان عليك فعله في بداية المحاكمة

- İtiraz ediyorum. Soru kışkırtıcı. - O da yapsın.
إعتراض ، شرفك هذا تحريضي ما الذي جيد للقضيه، شرفك

Sayın Hakim, savunma şiddetle itiraz ediyor ve 802 müzakeresi öneriyor ki böylelikle itiraz kararını vermeden önce, Sayın Hakim görüşmeyi dinleme fırsatı yakalayabilir.
سيادة القاضي، الدفاع يعترض بشدة و يطلب عقد مؤتمر خاص حتى يتمكن سيادته من سماع المناقشة قبل الحكم على الاعتراض

Savunacak avukatın itiraz etmekten başka şansı yok. MahkemeTV izliyorum.
المحامون المعارضون ليس لديهم خيار سوى الإعتراض أشاهد برامج المحاكمات

"Ow! Takımlarım!"ı izlerken beni rahatsız ettiği için itiraz ediyorum.
وانا اعترض انه قاطعني بينما كنت اتابع برنامجي على التلفاز

- Çoklu Kişilik Karışıklığı. - İtiraz ediyorum Sayın Hakim.
و تحديداً من مرض إنفصام الشخصية ــ أعترض سيدتى القاضية

Olmayan ve asla olmayacak bir şeye neden itiraz edeyim?
لماذا أعترض على شيء ليس موجودا.. ؟ ولن يوجد أبداً

Sayın Hâkim, tekrar ediyorum, bu tarz sorgulamaya itiraz ediyoruz.
أعترض على هذه السلسلة من الاسئلة هذا آخر شاهد لدينا

İtiraz yoksa oy birliği ile kabul edilsin.
إذا لم يكن لديك أي اعتراض دعنا لا نكون عدائيين

- İtiraz yoksa oybirliği ile kabul edilsin. - Hepsi saçmalık.
إذا لم يكن هناك اعتراض فليكن سعيداً بين كل الهراء

Bu şu demek, eğer tek bir komisyon üyesi bile rapordaki herhangi bir şeye itiraz ederse, o konu rapordan çıkarılıyordu.
ذلك يَعْني أنّه لو كان هناك حتى مفوّض واحد لديه أيّ إعتراض حول أيّ شئِ تلك الحقيقة سوف تسقط من التقرير

- Sayın Hakimler, itiraz ediyorum. Bir şey saklamaya çalışıyor.
لسيادتكم , لدى إعتراض قوى إنه يحاول إخفاء أمر ما

itiraz etmelerinin tek sebebi size güvenmemeleri.
الاعتراض الوحيد لديهم هو أنهم لا يثقون بكم

Ve umuyorum ki itiraz etmekte haklı oluşlarını siz de kabul edersiniz.
و كلكم تسمحون كما أعتقد بأن كان له الحق في الاعتراض

Benim buna karşılığım yine: Bu itiraz da saçma.
وردّة فعلي مرة أخرى تجاه ذلك هي: أن هذا الإعتراض هو هراء أيضًا.

Efendim, itiraz ediyorum. Benim bilgili arkadaşım kelimeleri tanığın ağzına tıkıyor.
انى اعترض سيادة القاضى, ان صديقى المحترم يضع الكلمات

Peki bunun adını "tanrı","din" ya da itiraz ettiğin herhangi birşey koymadan inanmanın yolu yok mu?
الدين أو مهما كان المصطلح الذي تعترض عليه ؟

Hırıldanıp piposunu temizledi. İtiraz edecekmiş gibi gelmedi bana.
كان مشغول بتنظيف الانبوب ولكنه لم يعترض على الفكرة

Şimdi buna itiraz etmeliyim, Joan. Bu hiç tarzım değil.
يجب أن أحتج هنا يا جوان هذا بعيد عني تماماً

Ve eğer kimsenin duruşmadan haberi olmazsa itiraz edecek kimse olmayacak.
واذا لم يسمع احد بذلك فلن يعارض احد اليس كذلك ؟

Eğer bir itiraz yoksa, gitmeyi öneririm. Uzun bir yolculuk olacak.
إذا لم يكن هناك ، إعتراضات أنا أقترح أن نذهب ، إنها ركوبة طويلة

İşkenceye itiraz etmenin tek nedeni güvenilir olmaması mı?
اعتراضك الوحيد لفكرة تعذيبه هو لأنّه غير موثوق بها؟

12,50 dolara tamamdır. İtiraz edersen, almam.
سأعطيك بها 12،5 دولاراً أى نقاش ، لن يكون هناك بيع

Savunma makamnn, savclgn niyetlerine yönelik... srarl saldrlarna itiraz ediyorum.
انا احتج على هجوم محامي الدفاع المتواصل على دوافعِ الإدّعاءِ.

Bu çirkin ifadeye itiraz ediyorum büyük mahkeme salonu sahnemde, üçüncü derece karakterlerin repliği olmasına da itiraz ediyorum.
أَعترض على ذلك البيان الشنيع... وأَعترض أن شخص من العصر الجيولوجي الثالث يكون له اعتراضات أثناء مرافعتى بقاعة المحكمة.