Yarasaların sosyal karmaşıklığını anlamak açıklamak için sadece bu yetiyor. | TED | هذا كل ما في الأمر لتفسير التعقيد الاجتماعي لهذه الخفافيش. |
Seni nasıl mutlu ettiğini biliyorum. Benim için sadece bu önemli. | Open Subtitles | أعلم مقدار السعاده الذى يسببه لكى هذا كل ما يهم لى |
Bu tür anlaşmalarla paranın nereye gittiğini bulmak... ...sadece bu tür çabalarla olmamalı. | TED | الآن، فإنه لا ينبغي أن تأخذ فقط هذه الأنواع من الجهود لمعرفة أين ذهبت هذه الأموال في صفقات من هذا القبيل. |
sadece bu seferlik. | Open Subtitles | فقط هذه المرة,ما لا يعرفه فرولو لا يؤذيك |
sadece bu da değil toplantılarda, nerede, kimin ve kaç kişi olacağı konusunda. | Open Subtitles | ليس ذلك فقط في الإجتماع , كم عدد الأشخاص , من , إين |
Bütün bu duygulara sahip olma hakları var ve sadece bu kadar da değil dünyanın onları önemsemesini istemeye de hakları var. | Open Subtitles | لهم الحق أن يحظوا بكل تلك العواطف وليس ذلك فحسب , بل لهم الحق من أجل أن يهتمّ بهم العالم |
Ben sadece bu çocuğun kim olduğunu öğrenmeye çalışıyorum, hepsi bu | Open Subtitles | أردت فقط أن أعرف من يكون هذا الصبي, هذا كل شيء |
Fotoğrafın 10 yıllık olduğunu biliyorum fakat elimizde olan sadece bu. | Open Subtitles | اعلم ان الصورة قديمة بعض الشيء ولكن هذا كل ما لدينا |
Asillerle yapılan anlaşma sonucu, hayatta kalacaksın, ama elde edeceğin sadece bu olacak. | Open Subtitles | حسب الاتفاق الذي عقدناه مع النبلاء لربما ستحتفضين بحياتك ولكن هذا كل شيء |
Yapmak istediğim tek şey seni ve Rosie'yi korumaktı; sadece bu. | Open Subtitles | كل ما أردته أن أبقيك أنت وروز بأمان هذا كل شيء |
biz sadece bilgisayarları programlıyoruz; yapmamız gereken sadece bu." | TED | كل ما سنفعله هو أننا سنبرمج كمبيوترات، هذا كل ما يتعين علينا القيام به. |
sadece bu seferlik. | Open Subtitles | فقط هذه المرة,ما لا يعرفه فرولو لا يؤذيك |
Sadece, bu kızı tanımıyorum. Yani, gerçekten. | Open Subtitles | إنني لا أعرف فقط هذه الفتاة جيداً أعني، ليس تماماً |
Bak annen bütün dünyayı tecrübe etmen gerektiği konusunda beni ikna etti sadece bu çiftliği değil. | Open Subtitles | أنظر أمك أقنعتني أنك تحتاج لمواجهة العالم بأكمله ليس فقط هذه المزرعة |
Bizi korumak için kendisini feda etti. Hepimiz için, sadece bu ülke için değil. | Open Subtitles | لقد ضحى بنفسه لينقذنا كل منا , ليس فقط هذه الدوله |
sadece bu seferlik, özel içecek şişemden bir şey içebilirsin. | Open Subtitles | حسن ، فقط هذه المرة ، يمكنك الاحتساء من قنينة مياهي المميّزة |
sadece bu da değil, eğer kasırga olmasaydı ... ... sonuncu daha uzun olabilir. | TED | وليس ذلك فقط .ويمكنه ان يستمر لوقت اطول حتى لو لم يكن هناك اعصار |
Hatta sadece bu değil - kan - yani pompalama sistemi - hemen her sene kapanıyor. | TED | ليس ذلك فحسب ، بل على القمة -- شريان الحياة -- ان نظام السباكة -- يقفل كل سنة أو نحو ذلك. |
sadece bu da değil, senin yüzünden cezama altı ay daha eklendi. | Open Subtitles | ليس هذا فقط, بل أضفت لي ستة شهور, ستة شهور إلى محكوميتي |
Sadece...bu kanal burada çok iyi çekiyor. | Open Subtitles | هذه فقط المحطة الوحيدة الَّتي تكون إشارتها واضحة هنا |
Size genç bayanın ortadan kaybolduğunu ve arkasında sadece bu camdan ayakkabıyı bıraktığını haber vermekten üzüntü duyuyorum efendim. | Open Subtitles | أنا أسف لأعلمك تلك الفتاة أختفت وتركت خلفها فقط ذلك الحذاء الزجاجى |
sadece bu seferlik tatlım. Kahyanız değilim ben. | Open Subtitles | فقط لهذه المرة يا عزيزي فأنا لست مدبة منزلكم |
Sadece, Bu kadar kısa sürede çok mutlu olmasını kastedmedim. | Open Subtitles | انه فقط انا لم اتوقع ان يكون سعيدا لتلك الدرجة |
150 adamımız vardı ama dün sadece bu kadarı döndü. | Open Subtitles | كـان لدينـا 150 رجل، لكن هذا كلّ مـا تبقّـى من ليلة أمس |
sadece bu değil, objeleri hareket ettirdiğimde bu algılanıyor ve içerik buna göre ayarlanıyor. | TED | ليس هذا وحسب ، بل كلما حرّكت الجسم ، سيقوم الهاتف بتتبعه ووضع المحتوى عليه بكل سلاسة. |
Eğer yıldızdan uzaklaşarak karanlık tarafa doğru ilerleseydiniz önünüzde sadece bu karanlığı görürdünüz. | Open Subtitles | لو اقتربت من الجانب الليلي بعيدًا عن النجم فلن ترى سوى هذا السواد أمامك |
sadece bu cesetler. Daha fazla olması gerektiğini mi düşünüyorsunuz efendim? | Open Subtitles | لا سيدي، فقط تلك الجثث هل تعتقد أن هنالك المزيد سيدي؟ |
Rosie sadece bu düşünceye katlanamıyorum. | Open Subtitles | روزي. فقط لم اعد قادر على ان اتحمل الفكرة |
Yok yok, sadece bu günlüktü. Küvetimde et var biraz da. | Open Subtitles | كلا فقط لهذا اليوم لدي بعض اللحم في حوض إستحمامي |