| Kalp durması. Geçmişinde hiç kalp sorunu olmayan bir adamda. | Open Subtitles | سكته قلبية لدى رجل لم يعاني المشاكل في القلب أبداً |
| - Bir saat bile dayanamaz. - Onun sorunu, bizim değil. | Open Subtitles | ـ لن يصمد ساعة هناك بالخارج ـ إنها مشكلته وليس مشكلتنا |
| Yani size göre bir kız benden hoşlandıysa kesin bir sorunu mu vardır? | Open Subtitles | إذاً تعتقدون بأنه إذا اعجبت بي فتاة فلابد أن يكون هناك خطب بها؟ |
| İşe yaramaz bir makine yapma sürecimdeki ilk adım sorunu tanımlamak. | TED | وإيجاد المشكلة هو أول خطوة في طريقي لاختراع جهاز عديم الفائدة |
| Zaten bir sorunu yokken nasıl oluyor da çok önemli gelişmeler gösterebiliyor? | Open Subtitles | شلون حالته جالسه تتطور لما يكون ما عندها اي مشكله من الاساس |
| Sen espresso içmeme katılmazken ben neden sorunu cevaplayayım? Pekala. | Open Subtitles | لماذا علي الإجابة على سؤالك وانتِ لم تلتزمي بعرضي لشرب القهوة ؟ |
| Paracıklarını kendine saklayıp hayatını yaşamak istiyorsa bu onun sorunu. | Open Subtitles | ترغب بعيش حياتها وهي تخبّئ كلّ قرش، هذه هي مشكلتها |
| Siz zencilere sorunu halledin diye bir sürü para verdim, değil mi? | Open Subtitles | لقد دفعت الكثير من النقود لكم لتهتموا بهذا المشكله, اليس كذلك؟ ؟ |
| En kötüsü ise birçok sorunu olan özel bir kanun meclisten geçti. | Open Subtitles | الأسوء من ذلك كُله، تم إصدارُ قانونٍ خاص مع الكثير من المشاكل. |
| Sanırım bu sorunu belirlemek için geri adım atmamız ve düşünmemiz gerekiyor. Karşılaştığımız sosyal zorlukların sorunları ve çözümleri üzerine nasıl düşündük ve nasıl anladık? | TED | أعتقد انه ولوضع عنوان لهذا السؤال يجب علينا أن نعود خطوة للوراء ونفكر في كيف فهمنا وتأملنا المشاكل والحلول معاً لهذه التحديات الاجتماعية التي نواجهها |
| Onun sorunu şu, beni dinle bu sabah mecbur olduğu için eve gitti. | Open Subtitles | مشكلته الاساسية هي .. لا أعلم لقد ذهب للمنزل هذا الصباح لأنه كان من المفترض أن يفعل ذلك |
| Beni dinle onlardan kurtulmanın en iyi yolu sorunu çözmek. | Open Subtitles | إستمعي، أفضل طريق للتخلّص منه أن يحلّ مشكلته |
| - Bilmiyorum. Hayati değerleri normal. Fiziksel olarak da bir sorunu görünmüyor. | Open Subtitles | أعضائها تعمل بصورة جيدة، ولا يبدو أن هناك أي خطب في جسدها. |
| Yanlış alarmmış. - Yanlış alarm. Hiçbir sorunu yok. | Open Subtitles | إنه إنذار كاذب، ليس هناك خطب به لديه فقط غازات |
| Yer çekimsel dalgaların sorunu çok zayıf olmaları; saçma bir biçimde zayıflar. | TED | لذلك المشكلة بموجات الجاذبية أنها ضعيفة جداً، إنها ضعيفة بطريقة غير معقولة |
| İşi büyütmeye karar verdiğimizde A.B.D. 'de karşılaşa bileceğimiz en büyük sorunu araştırdık. | TED | كما بدأنا بالتوسع فيه نظرنا إلى ما هي المشكلة للمجيء للولايات المتحدة ؟ |
| Bununla sorunu olan varsa, şu an istifa için iyi bir zaman. | Open Subtitles | اذا كان لدي احدكم مشكله مع هذا فهذا وقت جيد لتقديم الاستقاله |
| sorunu cevaplamak için hayır, beni merak etmiyordur. | Open Subtitles | للإجابة على سؤالك لا لن يبحث عني فهو لا يعلم أني قادمة. |
| Onun asıl sorunu mayasında zerrece merhamet olmaması. | Open Subtitles | مشكلتها الأكبر هي أنّها قاسية للغاية بطبيعتها |
| Senin gibi alkol sorunu olan biri muhtemelen daha fazla takılmalı. | Open Subtitles | غاي مَع الشراب المشكله لك الان الى اين انته ذاهب الان |
| Kastettiğim; Pandora'nın kutusu sorunu hakkında endişeli misiniz? | TED | أعني، ألا تخشون بشأن مسألة صندوق باندورا المحرم في هذه الحالة؟ |
| Anlaşılan beyaz erkeklerin klitorisi bulmakla ilgili bir sorunu var. | TED | يبدو أن الرجال البيض يواجهون مشكلة في التعرف على البظرين. |
| Bu sorunu ben kendim yarattım ve kendimi savunmaya hakkım yok farkındayım ama sır saklayan tek kişi ben değilim, öyle değil mi? | Open Subtitles | أعرف أنّ هذه مُشكلة من صنعي، وليس لديّ أيّ حقٍّ بأن أدافع عن نفسي، لكنّي لمْ أكن الوحيد الذي يكتم الأسرار، أليس كذلك؟ |
| Dirilttiği Barrow sorunu inkâr etmekle tetikleniyor. | Open Subtitles | اضطراب باروز الذي احياه هو يفعل بواسطة الأنكار |
| Dedik ki bakın, emeklilik ve hayatınızın yıllara göre dağılımı sorunu. | TED | ثم قلنا، انظر، التقاعد، المسألة برمتها لكيفية توزيع الرسم البياني لحيانتا. |
| Kim bana bu görüşmedeki sorunu söyleyebilir? | Open Subtitles | حسنا من يستطيع إخباري ماهو الخطأ في هذه المكالمة ؟ |
| Ve annem birşeylerin yanlış gittiğine inanıyordu, ve bunun ne olduğunu bulacaktı. Ve sonra da sorunu çözecekti. | TED | وأعتقدت أمي أن هناك شيئ ما خاطئ قد جرى وستحاول أن تعرف ما هو وستحاول ان تصلحه. |