Arabistan, insanların ve hayvanların binlerce yıl yan yana yaşadığı bir yer. | Open Subtitles | شبه الجزيرة هي مكان عاش فيه الإنسان والحيوان جنباً لجنب لآلاف السنين |
200,000 yıl kadar önce eğer bu seçeneği seçmiş olsaydık hala 40,000 yıl önce Avrupa'ya geldiğimizde Neanderthallerin yaşadığı gibi yaşıyor olurduk. | TED | لو كنا اخترنا هذا الخيار، قبل 200,000 سنة، لكنا على الأرجح مازلنا نعيش كما عاش النينادرتال عندما دخلنا أوروبا قبل 40,000 سنة. |
Babanın annenle yaşadığı ilişki biçiminin... aynısını yaşamakta olduğunu... görmüyor musun? | Open Subtitles | ألا ترى إنك تعيش نفس النمط لقد عاشت أمك مع أبيك |
Vampir cadı yaşadığı sürece onun ruhunu etkileyecek ve ateş onu ele geçirecek. | Open Subtitles | طالما السوكاينت على قيد الحياة ستكون محكمة قبضتها على روحها وستتغلب الحمى عليه |
2 milyondan fazla insanın yaşadığı Oregon'daki en büyük şehir olan Portlande 1 saatlik sürüş mesafesinde. | TED | يمكن الوصول إليه في رحلة تستغرق ساعة واحدة من مدينة بورتلاند، وهي أكبر مدينة بأوريغون، حيث يسكن مليوني شخص. |
Zemin kat çekirdeğin yaşadığı yerdi, elektronlar üst katlara yerleşmişti. | Open Subtitles | تسكن النواة في الطابق الأرضي بينما تشغل الإلكترونات الطوابق الأعلى |
Ama ne yazık ki, Bay Çok-Uygun'un yaşadığı krallıkta çok çalışmaya ya da kendisini işine adamaya pek değer verilmezmiş. | Open Subtitles | لكن للأسف , المملكة التي كان يقيم بها السير فيكسلوت لم تكن تكترث وتقدّر العمل الجاهد والتكريس , كما أعتقد |
Sonra devam et, devam et. Kitap insanların yaşadığı yere kadar. | Open Subtitles | ثم تستمر فى السير حتى تصل إلى حيث يعيش الناس الكتاب |
Şu üstte, ağaçların içinde. Albay'ın yaşadığı yer. | Open Subtitles | هناك عند هذه الأشجار يوجد المنزل, حيث عاش الكولونيل المسكين |
Bence dilsizliğinin tek nedeni, yaşadığı yerdeki yalnızlığı. | Open Subtitles | أظن أن السبب الوحيد لبكمه هي العزلة التي عاش فيها |
Bir adam yaşadığı şekilde ölmelidir. | Open Subtitles | ليس من العار أن يموت الرّجل بنفس الطّريقة الّتي عاش بها |
Gelişme sürecindeyken bir cadının yaşadığı şeyle uğraşmam mı gerekiyor sence? | Open Subtitles | أتعتقد أني أحتاجه للتقدم هذه ساحرة شريرة عاشت في تطور ؟ |
Biz, annelerimizin, büyükannelerimizin yaşadığı kadınlar için meslek seçimlerinin oldukça sınırlı olduğu bir dünyada yaşamıyoruz. | TED | لاننا لم نعش في العالم الذي عاشت فيه امهاتنا و جداتنا، حيث كانت الخيارات المهنية بالنسبة للمرأة محدودة. |
Ben olsam yaşadığı için mutlu olurdum. Bu neden mutlu son olmuyor? | Open Subtitles | لكنت أسعد لكونها على قيد الحياة كيف لا تكون هذه نهاية سعيدة؟ |
İnsan yaşadığı sürece asla bırakmayacağına kani olmuştuk. | Open Subtitles | وكنا مقتنعين ان الانسان يتعلق بالامل طالما ظل على قيد الحياة |
Ve, Asya'nın en büyük LGBT gurur yürüyüşünün büyükannemlerin yaşadığı mahalleden birkaç blok ötede yapıldığını öğrendik. | TED | وعلمنا أن أكبر حفل للمثليين في آسيا يقام على بعد عدد من الأحياء السكنية من المكان الذي يسكن فيه أجدادي. |
Bizler Harem'i, daha çok kadınların yaşadığı yer olarak düşünürüz. | Open Subtitles | فقد كنا نعتقد أن الحريم فى أنه المكان الذى يسكن به النساء |
Sadece maymunların yaşadığı bir gezegendeki tek insan olduğunu düşün. | Open Subtitles | تخيل أنك الإنسان الوحيد تسكن على كوكب يسكنه القرود فقط |
Britanya garip kostümler giyen oldukça tuhaf insanların yaşadığı bir yer. | Open Subtitles | في دولة بريطانيا يقيم شعب غريب الأطوار لديه عادات غريبة جداً |
Şimdi, sarayın yakınında küçücük fakir yalnız bir kadının yaşadığı bir kulübe varmış. | Open Subtitles | قرب القصر كان يوجد كوخ حيث كانت تعيش فيه إمرأة فقيرة ، لوحدها. |
O da amcasının yaşadığı İngiltere'ye gitmeye karar verdi. | TED | حينها قرّر التوجّه إلى المملكة المتّحدة، حيث يقطن عمّه. |
yaşadığı her deneyimi, sanki daha önce yaşamış gibi hissediyor. | Open Subtitles | كل حادثة تمر عليها تشعر وكأنها مرّت عليها من قبل |
Eğer bana bir adamın yaşı, ırkı, mesleği yaşadığı yer medeni hali ve sağlık durumu verilirse o adamın ne kadar uzun yaşayacağını yaklaşık olarak söyleyebilirim. | Open Subtitles | إذا علمت عمر شخص ما ,جنسه,مهنته مكان إقامته حالته الإجتماعية,و تاريخه الطبي |
Kendini onun yaşadığı ihtimaline açmak istemediğini biliyorum ama inanmalısın. | Open Subtitles | لا تريدين أنْ تتقبّلي الأمل بأنّه حيّ لكنْ عليكِ ذلك |
Bay Howard'ın dünya rekoru kırma girişiminde zihinsel bir çöküş yaşadığı gelen haberler arasında. | Open Subtitles | وتشير التقارير المتناقضة الى ان السيد هوارد عانى من نوع من الصدمة النفسية |
Sanırım sana Mobile'de yaşadığı yeri gösterebilirim. | Open Subtitles | لنفترض انه بامكاني ان اريك اين تقطن في موبل |
Hele de sadece sekiz kişinin yaşadığı bir ülkede yaşıyorsan. | Open Subtitles | نحن نعيش في بلد لديها ثمان أشخاص فقط يعيشون فيها |
Bu küçük yavru kötü yaralandı ve yaşadığı için şanslı.. | Open Subtitles | هذا الشبل الصغير, مجروح بقسوة ومن الحظ أنه لازال حيا |