| O yaşlı kadının ruhu hala oradaysa neden tadının değiştiğini öğrenemez miyim? | Open Subtitles | ،إذا كانت السيدة العجوز مازالت حية لم أكُن لأعرف لماذا تغيّر الطعم؟ |
| Uğraşma. Bırak yaşlı annen düşünsün. Sana ne kadar verdi? | Open Subtitles | لا تحاولين ، دعي ذلك للسيدة العجوز كم أعطتك ؟ |
| yaşlı bir kadını taş mezara diri diri gömecek miydin? | Open Subtitles | أكنت ستدفن المرأه العجوز حية في قبر من الصخر ؟ |
| yaşlı kralın zamanı gelince... cennete gitmek için halıya ihtiyacı olmayacak. | Open Subtitles | وعند الساعة سيعود الملك القديم ولن أكون بحاجة إلى هذا البساط |
| yaşlı bir kadını taş mezara diri diri gömecek miydin? | Open Subtitles | أكنت ستدفن المرأه العجوز حية في قبر من الصخر ؟ |
| Ama şu yaşlı kadın, her kimse, Arbogast'a bir şeyler anlatmış. | Open Subtitles | ولكن تلك العجوز اي كانت موجوده لابد انها اخبرت اربوجاست بشئ |
| yaşlı olan Don Fernando, ...fakat bunu zaten biliyorsun, değil mi? | Open Subtitles | العجوز الغاضب هو دون فرناندو كنت تعرف هذا , أليس كذلك؟ |
| O yaşlı hanım Bay Hector'un başına dert açmaya çalışıyor. | Open Subtitles | اعتقد ان هذه المرأة العجوز ستتسبب فى المشاكل للسيد هيكتور |
| yaşlı adam eski kafalı olabilir belki... ama gerçek anlamda ayakkabı üretiyor. | Open Subtitles | .. الرجل العجوز قد يكون قديم الطراز و لكنه يصنع أحذية ممتازة |
| yaşlı Adam çok inatçı... ve müdürler de çok düzenbazlar. | Open Subtitles | .. لقد عاند الرجل العجوز و عاند المدراء التنفيذيون كذلك |
| Şu hale bakın. Karımın yaşlı terzisi ölmemiştiyse... - Şimdi ölmüştür. | Open Subtitles | إذا كانت خياطتِنا العجوز ما زالَتْ حيّةُ ، لكنها متوفية الآن |
| Sakat bir tarla işçisi, melez bir kancık ve yaşlı bir kemancı. | Open Subtitles | عامل حقل مقعد و بغي مختلطة اللون و و عازف الكمان العجوز |
| Bizim yaşlı adam bütün iğneleri bu robot yüzünden köreltiyor. | Open Subtitles | العجوز ما زال يقذف كل رؤوس الإبر على روبوته الملعون. |
| Sakın bana bu sabah seni yaşlı Fırtına'ya bindirdiklerini söyleme. | Open Subtitles | لا تخبرني انهم حصلوا لك على الرعد القديم هذا الصباحِ |
| Bir keresinde şiddetli bir kalp krizi geçiren bir yaşlı hastaya müdahele etmiştim. | TED | اهتممت مره برجل كبير في السن و الذي كان لديه ازمة قلبية كبيرة |
| Bana yaşlı Baba derler, sana da genç Baba diyeceğiz. | Open Subtitles | أنا معروف بـ بابا الكبير و سوف نناديك بابا الصغير |
| Bana bak, şişman ve aptal oldukça iyi yaşlı bir ruh. | Open Subtitles | انظروا لي، والدهون وأحمق ولكن لا بأس به الروح القديمة الجيدة. |
| Bu yaşlı adamların hepsi bizim. Afrikada savaşı yaratan kişiler. | TED | لأن لدينا أؤلئك الرجال العجائز الذين يصنعون الحروب في أفريقيا. |
| Yan tarafta tüylerini düzelten erkek ondan iki kat daha büyük ve bu yaşlı erkek onu lider yaptı. | TED | والذكر الذي يقوم بالتودد إليه على جانب الصورة أكبر منه بمرتين، وهذا الذكر المسن هو الذي جعل منه قائداً |
| Bu daha akıllı, daha yaşlı karıncaların tecrübesinden dolayı değildir. | TED | إنها ليست نتيجة لتجربة النمل كبار السن ، وأكثر حكمة. |
| Ben çok önce yüzleştim. yaşlı bir enkaza dönmeden önce. | Open Subtitles | لقد قمت بمواجهته مبكراً جداً قبل أن أصبح حطاماً عجوزاً |
| ve o bir de yaşlılar evindeydi, bir huzurevinde diğer yaşlı insanlarla beraberdi, bu yüzden tam olarak diğerleri gibi görünmesi gerekiyordu. | TED | وانه أيضا في منزل قديم ، وانه في دار رعاية المسنين حول مسنين آخرين ، لذلك كان عليه أن يشبه بالضبط الآخرين. |
| Çoğu kız yaşlı erkekleri sever. Ama ben değil, ben gençleri severim. | Open Subtitles | كما تعرف معطم الفتيات تحب الكبار أما أنا فأحب الشبان الأصغر سناً |
| Babamdan biraz daha yaşlı bir beyaz erkek, dedektif eldivenleri giyiyordu. | Open Subtitles | رجل أبيض, أصغر من والدى فى العمر يرتدى قفازات فى يديه |
| Daha sonra ise de epey yaşlı bir Rus uçağı ile medeniyetin son noktası olan Khatanga adlı bir kasabaya uçtuk. | TED | ومن ثم، قمنا باستئجار طائرة روسية قديمة جداً لتطير بنا إلى مدينة تدعى كاتنقا، والتي تعتبر نوعاً ما آخر نقطة للحضارة. |