Ve artık, çok geç kalınmış olsa da zaman, cesaretimizi toplayıp o cevapları duyma ve ona göre hareket etme zamanı. | TED | وقد حان الوقت الآن — في الحقيقة، طال الإنتظار لنجمع شجاعتنا لسماع تلك الإجابات والتصرف بناء عليها. |
Bu iş, güzel şekilde bitemeyecek kadar çok uzadı. | Open Subtitles | هذا الأمر طال كثيراً على أن ينتهى بلطف وخفه |
Bu iş uzadığı sürece sızıntı ihtimali gitgide artacak.. Sıfır noktasındayız. | Open Subtitles | كلّما طال هذا الأمر، سترتفعُ إمكانية حدوث تسرب، هذه خلاصة القول |
Fakat bu uzun zamandır beklenen ittifak kısa süre içinde sınandı. | TED | ولكن سرعان ما انهارت هذه الشراكة التي طال انتظارها. |
Saçların uzamış. Ve ses tonunu da beğenmedim. | Open Subtitles | لقد طال شعرك وأنا لا أقدّر نبرة صوتك |
Sanırım bu gecikmiş bir konuşma oldu. | Open Subtitles | حسناً , كنتُ لأقول بأنّ هذا الحديث قد طال انتظاره |
Bu iş ne kadar sürecek bilmem ama ben dayanamayacağım. | Open Subtitles | ليس هناك طريق أَتحمّلُ هذا لمهما طال هذه نهاياتِ الشيءِ. |
Ama ne kadar uzun giyilmişse fiyatı o kadar artar. | Open Subtitles | ولكن كل ما طال الإرتداء كل ما تستطيعين زيادة السعر |
ne kadar uzun sürerse, o dağın içinde o kadar insanımız ölecek. | Open Subtitles | كلما طال إنتظارنا , المزيدُ من قومنا يموتون في داخل ذلك الجبل. |
RW: Tamam, burada kesmem gerekecek, çünkü çok uzun sürdü. | TED | ريتشارد: حسناً، سأختم الجلسة الآن، وأختم هذا اللقاء لأنه طال كثيراً |
Onu er ya da geç yakalayacağımı biliyordum. | Open Subtitles | كنت أعرف إننى سأناله سواء طال الوقت أم قصر. |
Eğer geç kalırsak küçük tatlı eriğin kuru üzüme dönecek. | Open Subtitles | و إذا طال الوقت عن ذلك فإن حبيبتك الجميلة ستصبح ناشفة كالزبيب |
Dur! Bu iş çok uzadı! Kimse arabamı çalmadı. | Open Subtitles | توقف ، طال الأمر بما يكفي لم يسرق أحد سيارتي |
Geciktiğim için çok üzgünüm. Avukatlarımla toplantım biraz uzadı. | Open Subtitles | ،آسف جداً لقد تأخرت لقد طال الإجتماع مع المحاميين |
Kırmızı kryptonite etkisinde olduğu sürece, Daha kötüsünü yapamaz. | Open Subtitles | كلما طال إستخدامه للكريبتونيات الأحمر زاد سوء حالته |
Burada durduğum sürece temizlemek için daha fazla Herb gerekicek. | Open Subtitles | ٹاذا طال وجودي هنا سيقوم هيرب بالتنظيف اكثر |
Uçak hadisesinden iki hafta sonra uzun zamandır beklenen Paris Zirvesinde Eisenhower'ın özür dilemeyişine kızan Khruschev, soluğu dışarıda alıyordu. | Open Subtitles | بعد أسبوعين من ،إسقاط الطائرة في قمة باريس ،التي طال انتظارها قام خروشوف الحانق على ايزنهاور لعدم اعتذاره بالإنسحاب غاضبًا |
O kostümde normal olmayan bir şeyler var. uzun zamandır içimde saklı olan şeyleri açığa çıkardı. | Open Subtitles | كان ثمّة أمر بشأن إخفاء الزيّ للهويّة، لقد أطلق العنان لأشياء بداخلي طال سكونها |
Sakalım çok uzamış. | Open Subtitles | ان شعر ذقنى قد طال |
Ama şu anda fazlasıyla gecikmiş bir kutlama yapıyoruz. | Open Subtitles | ولكننا الآن سنحتفل الآن بشيئ طال انتظاره |
Korkarım ne kadar beklersek işimiz o kadar şansa kalacak. | Open Subtitles | أخشي أنه كلما طال إنتظارنا كلما كان للحظ دوراً أوفر |
Kazman ne kadar uzun sürerse, güneşin altında da o kadar fazla kalırsın. | Open Subtitles | كلما طال وقت الحفر كلما بقيت أكثر فى الشمس الحارقة |
Üzgünüm, geciktim. Mahkeme beklediğimden uzun sürdü. | Open Subtitles | آسف لتأخري لقد طال إنعقاد المحكمة أكثر من المتوقع |
Aynı yerde uzun süre kalamayız. Karşı atağa uğramamız mümkün. | Open Subtitles | كلما طال بقاؤنا في مكان واحد كلما زاد احتمال أننا سنواجه هجوم مضاد |