Mesela komşuları dolaşıp yiyecek alışverişini nereden yaptıklarını, neden orayı tercih ettiklerini soracakları bir çalışma, dönem ödevi olabilir. | TED | و بخروجنا للمجتمع و مقابلتنا جيراننا عن نوع الأكل الذي يشترونه و من أين و لماذا, هذا فرض مدرسي. |
doğaçlama çalıyor ve hiç bir zaman daha öncekinin tamamen aynısını çalmıyor. Ve bence, yoğun yaratıcılığa çok güzel bir örnek bu. | TED | ويعزف من بنات افكاره وحده ولا يكرر اي معزوفة على الاطلاق وهذا يعتبر نوع من الابداع اللحظي واعتقد ان هذا مثال رائع |
bir tür şehir efsanesi; Marx'ın, Kapital'i Darwin'e ithaf etmeye çalışması. | TED | هو نوع من خرافات المدن.. بأن ماركس حاول إهداء كتابه لداروين. |
Sanırım burası biraz can sıkıcı olmaya başladı, değil mi? | Open Subtitles | أَحْزرُ بأنّه يُمْكِنُ أَنْ نحصل علي نوع من الملل ههه؟ |
Oysa, planktonla beslenen ve büyük bir köpekbalığı türü olan balina köpekbalığına baktığınızda, çeşitliliğinin daha fazla olduğunu görürsünüz. | TED | وايضاً اذا نظرت الى اسماك قرش الحوت وهي نوع اَخر من أسماك القرش الكبيرة اَكلات العوالق تجدها اكثر تنوعاً |
Veya o kadar da zeki değillerdir ya da çok yönlü teknoloji oluşturabilecek düzeydeki bir zekânın evrimi sandığımızdan çok daha nadirdir. | TED | أو ربما أنهم ليسوا بذلك الذكاء، أو ربما التطور نوع ذكيّ قادر على خلق تكنولوجيا متطورة هو أندر بكثير مما لقد افترضنا. |
bu madde diş taşı denilen... ...fosilleşmiş bir çeşit diş plağıdır. | TED | إنها نوع من بلاك الأسنان المتحجر .والتي تسمى رسميا جير الأسنان |
Kanada Hükûmetinin bilimcisi Dr. Max Bothwell, 1992'den bu yana kayaların üzerinde büyüyen bir tür yosun üzerinde çalışıyor. | TED | منذ عام 1992، الدكتور ماكس بوثويل، عالم في حكومة كندا، قام بدراسة نوع من الطحالب التي تنمو فوق الصخور. |
Ama eğitim olmadan, bir çeşit ışık ölçer olmadan, nasıl bilebilirsiniz? | TED | لكن بدون تدريب، بدون نوع ما من القياس الضوئي، كيف ستعلم؟ |
Daha az bariz durumlarda, çoğunlukla devam eden bir uzlaşma şekli vardır. | TED | وفي حالات اقل وقاحة، هناك نوع من الأخذ والعطاء مازال ساري المفعول. |
Ancak herşey insan değildi, ve size çok heyecanlı bir örnek vereceğim. | TED | إنها تحدد نوع الصوت الذي نصدره. لم تكن معروفة في سجل الحفريات، |
Ve eğer hayatımı bir söze göre yaşadıysam, o söz budur. | TED | وإذا عشت حياتي بأي نوع من العقيدة، فمن الأرجح أنها تلك. |
Şimdi, mesele şu ki, bu farklı bir tür büyü. | TED | إذاً الآن، الأمر هو أن هذا نوع مختلف من التهجئة. |
bu bilgi, hastalarına bu tür tedavi yapanların bilmesi gereken bir bilgi. | TED | وهذا نوع المعلومات التي يتوجب على الشخص الذي يصف الدواء أن يعرفها. |
bir sonraki çalışma bir nesne, aynı zamanda bir tür ses enstrümanı. | TED | إن المشروع التالي هو غرض، الذي هو أيضاً نوع من الآلات الصوتية. |
Ne tür bir enerji santrali seçtiğinize dikkat etmeniz gerekir. | TED | ويجب أن تكون حذرًا بالنسبة إلى نوع المحطة الذي تختاره. |
Tam bir işkolik de değil. biraz hızlı ve serbest takılıyor. | Open Subtitles | ليس بالضبط شديد الحب للعمل انه نوع من العابه سريع وطليق. |
Gezegen üzerinde altı milyon farklı böcek türü bulunuyor, altı milyon tür. | TED | هناك ستة ملايين نوع من الحشرات على هذا الكوكب، ستة ملايين نوع. |
CA: Öyleyse, demek istediğin yeni bir tip empatiye mi ihtiyacımız var? | TED | كريس: إذًا أنت تقول بأننا بحاجة تقريبًا إلى نوع جديد من التعاطف؟ |
- Asla bu tarz bir konuda sana söz vermedim. | Open Subtitles | أنا لم أعدك بأي نوع من هذه الأشياء ليس أنت. |
O, hayatını kuram için riske edebilecek türden bir adammış. | TED | هذا نوع من الأشخاص الذين يعتمدون على النظريات في حياتهم. |
bu korkunç sesler de ne? bir çeşit hayvan falan mı? | Open Subtitles | بحق السماء ما هذه الأصوات الفظيعة أهو حيوان من نوع ما |
Birileri benimkiyle aynı olan 2902 tipi termooptic kamuflaj kullanıyor. | Open Subtitles | شخص ما يستعمل التمويه الغير مرئي كلُغم من نوع 2902 |
Her türlü pislikle başa çıkmayı öğrenmeme yetecek kadar çok yanki ile savaştım. | Open Subtitles | لقد حاربت ما يكفي يانكيز لمعرفة كيفية التعامل مع أي نوع من الظربان |