ويكيبيديا

    "الوحيد" - ترجمة من عربي إلى تركي

    • tek
        
    • sadece
        
    • Yalnız
        
    • yalnızca
        
    • en
        
    • başka
        
    • ancak
        
    • varsa
        
    • son
        
    • ilk
        
    • yegane
        
    • biricik
        
    • biri
        
    • benim
        
    • yükümlü
        
    Orada geriye kalan tek şey pozitif ışığın kalıcı gölgesi. TED الشيء الوحيد الذي بقي الآن هو الظل الدائم للضوء إيجابي.
    Etrafınızda dönen dünyaya etki etmenin tek yolu hareket etmek. TED الحركة هي السبيل الوحيد لديك للتأثير في العالم من حولك.
    Değiştirmemiz gereken tek şey nasıl düşündüğümüz ve nasıl hissettiğimizdir. TED الأمر الوحيد الذي نحتاج تغييره هو كيف نفكر وكيف نشعر.
    tek fark, köpeklerden birinin olduğu tarafta küçük bir düğme varmış. TED والاختلاف الوحيد ان احد الكلبين لديه زر صغير في منتصف الصندوق
    Bunun bir hata olduğunu sadece notaya tepki vermediğimiz zaman söylerim. TED الخطأ الوحيد الذي قد أتحدث عنه هو أننا لم نتفاعل معه.
    Fakat yolculuğumun, büyüten ve rahatsız edici tek bölümü annemle evdeki hayatım değildi. TED لكن حياتي مع أمي في البيت لم تكن الجزء الوحيد الشاق في حياتي.
    Bilginin tek gözeticisi olmak yerine, bilgiye ulaşmada öğretmen köprü görevini nasıl üstlenebilir?" TED بدلاً من أن يكون الوصي الوحيد للمعلومات، أن يكون ميسرا لجميع هذه المعلومات.
    Yine de atletleri ileri taşıyan tek şey teknoloji değil. TED ومع ذلك، التقنية ليست العامل الوحيد الذي يدفع الرياضيين للأمام.
    tek değişen şey, organizasyon içerisindeki koşullardır ve bu da liderliğin önemli olduğu yerdir, çünkü lider gidişatı belirler. TED المتغير الوحيد هي ظروف العمل داخل المؤسسات، وهنا حيث تبدو أهمية القيادة، لأن القائد هو من يفرض جو العمل.
    tek köprü gerçektir, biz göz göze bakarken benden sana geçen köprü. TED الجسر الوحيد هو الحقيقة، يمر عبري وعبرك ونحن ننظر في أعين بعض.
    Suçta tekerrürü azaltmak nihai hedefimiz ama tek hedefimiz değil. TED تقليل نسبة الانتكاس ربما هو هدفنا النهائي. ولكن ليس الوحيد
    Dediğine göre başarılı kadınları bir araya getiren tek şey, ortak sahip oldukları tek şey, iyi akıl hocalarına sahip olmak. TED حيث قالت إن الشيء الوحيد الذي جمع النساء الناجحات معاً، الشيء الوحيد المشترك بينهن، هو حقيقة أنه كان لهن مرشدون جيدون.
    Kavgacılar kendileriyle ilgili şöyle düşünür: kişinin tamamen kontrol edebileceği tek insan kendisidir. TED المشتبكون يدفعهم الإيمان بأن الشخص الوحيد الذي تملك كامل السيطرة عليه هو نفسك.
    Elimizde tek kalan duvar rengi sarı olduğundan bu 7. ipucunun Dunhill sigarasını içtiğini söylediği ilk ev olmalı. TED والآن اللون الوحيد المتبقي هو الأصفر، لابد أن يكون للمنزل الأول، حيث يعيش مدخن الدونهل حسب المفتاح رقم سبعة.
    ancak şimdilik, yaşanılabilir tek gezegen bu ve bizim kırmızı lekemiz burası. TED ولكن للآن، هذا هو الكوكب الوحيد الصالح للحياة، هذه هي بقعتنا الحمراء.
    Belki bir gün "Merhaba ben Jack ve trans bir bireyim." dediğimde karşılacağım tek tepki "Merhaba. Tanıştığımıza memnun oldum." TED ربما يومًا ما عندما أقول، مرحبًأ أنا جاك و أنا متحول جنسيًا الجواب الوحيد الذي أحصل عليه أهلًأ سررت بمعرفتك
    Bu arada seks, tembel hayvanların hızlı yaptığı tek şey. TED وبالمناسبة، الجنس هو الشيء الوحيد الذي تفعله حيوانات الكسلان بسرعة.
    Tasarımın içeriklerinden tek bir tanesi olduğunu düşünmüyorum, ama büyük ihtimalle en önemlisi. TED والتي أعتقد أنها ليست المكون الوحيد في التصميم , لكنها ربما الأكثر أهمية.
    Daha da önemlisi, kapitalizm tarafından yönlendirilen sadece ekonomik büyüme değil. TED والأهم من ذلك، لم يكن النمو الإقتصادي هو الوحيد المُتأثّر بالرأسمالية.
    Bugün dünyadaki sıradışı 200 ülkeden, görünen o ki, sadece biz karbon nötrüz. TED من تقريبا 200 بلد في العالم اليوم، يبدو أننا البلد الوحيد المحايد للكربون.
    tek şey var ki sevgilim, başlangıçta müthiş Yalnız olacaksın. Open Subtitles الشئ السئ الوحيد, هو انك ستكونى وحيدة , فى البداية
    Ve yalnızca buzlanma süresi değil, buzun yaşı ve derinliği de değişiyor. TED وليس سطح الجليد هو الوحيد الذي يتغير، بل يتغير عمره وعرضه أيضًا.
    Meslektaşlarımdan üç tanesi beni patlama seslerinden başka bir şey duymadığım bir açık hava saldırı sahasına götürecek kadar ileri gittiler. TED ثلاثة من زملائي تمادوا لدرجة أنهم ذهبوا بي إلى منطقة قصف جوي مفتوح حيث يكون صوت الإنفجارات الشيء الوحيد الذي اسمعه.
    Ama bildiğim bir şey varsa o da, yatıya kalmazsan mutlu olmadıklarıdır. Open Subtitles ولكن الأمر الوحيد الذي أعرفه هو أنهن يحزنّ إن لم تقضِ الليلة
    Dükkan sahibi dükkanındaki bu türden son bıçak olduğunu söyledi. Open Subtitles أمين المخزن قال بأنه السكين الوحيد من نوعه المتوفر لديه.
    Noel'de - hatta aslında her zaman - harika ıslak bir öpücük almanın muhtemelen yegane yolu klozet ile cinsel ilişkiye girmenden geçiyor. Open Subtitles أن السبيل الوحيد الذي ستحصل به على قبلةٍ في الكريسماس أو في أي وقتٍ آخر، هو أن تعمل كمنظمٍ للدخول على دورات المياه.
    Hayır, çünkü arafoz edilme benim velayetime verilmiş olan biricik savunma silahım. Open Subtitles كلا، لأنه السلاح الوحيد الذي تبقى لي للدفاع عن ما منحت لأرعاه
    Gerçekten onlara aşık -- onlardan biri -- O bir kaz terbiyecisi. TED هو حقا يحبهم ــ هو الوحيد في ذلك معهم إنه الهامس للأوز
    Lehine tanıklık yapabilecek tek kişi sadece ve sadece benim. Open Subtitles إن أمله الوحيد فى ذريعة يعتمد على و على وحدى
    Bu yüzden herkesle görüştük, tek görevi başvurulardan zımbaları çıkarmak olan evrak memurundan başsavcının ofisindeki hukuk müşavirine, devlet hizmetlerini almaya gelen iş sahiplerine hizmet etmekle yükümlü katiplere kadar. TED لذلك قابلنا الجميع من الموظف الذي عمله الوحيد هو إزالة مشابك الأوراق من استمارات الطلبات إلى الكاتب القانوني في مكتب المدعي العام إلى الموظفين المسؤولين عن خدمة أصحاب العمل وعندما جاء دور الوصول إلى خدمات الحكومة

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد